Üzerinde kitap, makale yazılar yazılan ve halen yazılmaya devam edilen yerleşim yerleri arasında Harput’un ilk sırada yer aldığını söylesek abartmış olmayız. Bunun sebebini tarihte arayanlar doğru yaparlar. Kaynaklarda Harput ile ilgili bilgiler günümüz şartları için yeterlidir. Ancak, Harput’un günümüzde ilgi çeken yanları sadece Türk hakimiyeti olarak ifade edilen dönemlerdir. Bilhassa son yüzyıl için ciltler dolusu kitapların yazıldığı biliniyor.

     Tarih öncesi ve sonrası dönemleri anmaktan ısrarlı bir şekilde kaçınıldığı da ortadadır. Tarih sadece belli bir dönem değildir. Evveli ve sonrası vardır ve gelecek bunun üzerine bina edilmektedir. Hemen her toplum bu gerçeği bilir ve ona göre hareket eder. Konu Harput olunca nedense Sümer, Hitit, Urartu dönemleri akla getirilmemektedir. Harput kalesi bile başlı başına medeniyetlerin anahtarıdır. Kale bir Urartu eseri olmakla birlikte burada hayli medeniyetlerin izleri vardır. Bu sebepten Dünya Kültür Miras listesi içinde yer almıştır. Kâğıt üzerinde değerli olmanın önemi varsa da asıl olan yaşayanların bu değerin farkına varmalarıdır. Tarih öncesi ve tarih devirlerinde ticaret yolları üzerinde yer alması medeniyetlerin de buluşmasına vesile olan Harput bu sebeple geleceğe büyük bir miras bırakmıştır. Bilinen yegâne maddi miras kaledir. Kalenin içi yerleşim yeridir. İnsan için lazım gelen ne varsa kalenin içinde bina edilmiştir. Kazılarla daha fazla eser ortaya çıkınca yorumlarda değişecektir. Ticaret yolu üzerinde olması her devir için cazibe merkezi olurken sadece Harput’a ait bir kültürün ortaya çıktığı da açıktır. Buna Harput Kültürü dense yeridir. Avrupa şehirleri arasında ticaret yolu üzerinde olmamalarına rağmen sadece limanlarına gelen gemilerle bir medeniyet meydana getiren sayısız şehirler vardır. Çar Petro’nun bataklıklar üzerinde inşa ettiği adeta yoktan var ettiği Petersburg bile dünyanın sayılı kültür merkezlerinden biri olmuştur. Harput’un bunlardan eksik olan tarafı olmadığı gibi fazlası dahi vardır. Harput, açık hava müzelerinin benzersiz örneğidir. Şimdilik harabeler üzerinde inşa edilmeye çalışılan sakil yapıların zevksizliğin bir örneği olarak ortada durmaktadır. Tarihi mekânlar dururken yeni yapılan bu sakil yapılar adeta zorla insanlara gösterilmeye çalışılması da ayrı bir kabalıktır. Harput Kültürünün en büyük düşmanı sakillik ve kabalıktır.

     Dünya kültür miras listesi içinde yer alan Kale başlı başına bir abide olmakla birlikte çevresinde yapılacaklara da dikkat edilmesi gerekmez mi? Kale çevresinde geliştirilecek kazılarla tarih öncesi devirlere ait daha fazla eserler ortaya çıkacağı muhakkaktır. Ayakta kalan eserlerin Türk hakimiyeti devrine ait olanların hali tarih öncesi devrilerdeki eserlerden neredeyse farkı kalmamıştır. Anadolu’da ki ilk Türk mabetlerinden olan Ulu Cami neredeyse dürbünle uzaktan sadece bir kısmı görünebilmektedir. Çevresini saran abidevi diyanet tesisi gözünüze girân görünür.

     Şimdilik bir mezarlıklar beldesi olan Harput’un sıcak havlarda serinlenmek isteyenlerin uğrak yeri haline gelmiştir. Harput’u kitaplarda okuyarak hayal eden kimi ziyaretçilerinde şimdiki görüntüden rahatsız oldukları da bilinmektedir. Harput’a çakılan her çivinin etraflıca düşünülerek seçilmesi gerekir. Maziyi ileri taşımanın yolu budur. Böyle devam ederse çok yakın zamanda daha büyük tahribatlar olacağı anlaşılmaktadır.

     Anadolu’daki ilk Türk yerleşim yerlerinden olan Harput’ta gelişen kültür bütün Anadolu’ya kaynaklık teşkil etmiştir. Ticaretin olduğu yerde sanat ve bunun sonucu olarak gelişen kültür millet hayatının devamı olmuştur. Harput Kültürü Anadolu üzerinde tesir icra etmesi temelsiz değildir. Daha açık kaynaklarda görüldüğü üzere yerli halk ile Türkler arasında çok uzun yıllar süren barış ve huzur ortamı bu kültürün gelişmesine katkı sağlamıştır. Harput Artuklu efsanevi başbuğu Belek Gazi’nin Haçlı işgalcilerine karşı verdiği amansız mücadele sonrasında; Urfa, Hatay, Maraş, Halep, Erzurum, Erzincan ve Sivas sınırlarına kadar dayanan başarıları sadece askeri başarılar değildir. Askeri başarılara zemin sağlayan Harput Kültürüdür.

          Önümde Türkiye’ nin en prestijli vakıflarından olan Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın yayınladığı tarihi bir eser var. Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atlası isimli devasa eserin 210. Sayfasında Artukluların sınırlarını gösteren bir harita var. Harput Kültürü bu haritada da görüleceği üzere en geniş şekliyle bugünkü Suriye’nin kuzeyi ve Kuzey Irak’ da dahil olmak üzere çok geniş bir coğrafyada yer almıştır. Harput Kültürü ta Palu’dan başlayarak Harput ve haritada görülen coğrafyada yaygın olarak hala görülmektedir.

     Harput’ ta yapılan sakillikten elbette kurtulmanın bir yolu vardır.

     Anlaşılacağı gibi Harput Kültürü, dünya üzerinde ender rastlanan bir sonuçtur. Bu sonucun farkına varmak gelecek için umut beslemenin de kaynağı olacaktır. Gazetemizin izin vermesi halinde bir seri Harput başlıklı yazısı yazmaya heves ettim. Harput üzerine yazılan hu kadar eser varken seri yazılardan nasıl bir maksat hasıl olacağını okuyucuların ve insaf sahiplerinin vicdanlarında bir nebze tesir bırakmak maksadı taşıdığını itiraf etmeliyim. Sonuçta bir teklifimizde olacaktır. Tesiri olur mu bilmem ama bizimkisi karınca misalidir. Harput vilayet olarak ilan edilmelidir. (Devam edecek)

12.09.2023 Sancaktepe/İstanbul