Türkiye’de her ile bir Türkü repertuvarı oluşturulduğu gibi, her ile bir halk oyunları repertuvarı oluşturmak da ȃdet olmuştu. Tabiȋ olarak Elȃzığ da bundan nasibini almıştı. Harput’un bir kültür merkezi olması sebebiyle bunda bir yanlışlık yoktur. Hatta sonraları şahit oldum ki, akademik camia halayların merkezini Elȃzığ-Harput olarak görüyordu.
Zaten “Halay” ifadesi o kadar çok kullanılıyordu ki, sıra oyunlarından biri olmasına rağmen her bitişik nizamda oynanan oyuna “Halay” deniyordu. Yani “Halay” adıyla anılan oyunlar bir tür olarak görülüyordu. Konu o kadar benimsenmişti ki, türkülerin kıvrak olanlarıyla oyunlar oynandığı için bu türkülere halay deniyordu.
Sahnelerde sesle icra yapan birine ne okuduğu sorulduğunda “Folklor okuyorum” veya “Halay okuyorum” gibi, ipe sapa gelmez, cevaplar verilebiliyordu. Oysa “Folklor (Halbilimi)” da, “Halay” da okunmazdı.
Halen, “Alay”dan geldiği ön kabulü ile ve kalabalıklar tarafından topluca ve de bitişik nizamda oynanan oyunlara “Halay” denilmektedir ki bu adlandırmanın isabetli olup olmadığı tartışma konusudur.
Elȃzığ’da düğünde, bayramda “Halay” veya “Haley” çekmek önemliydi. Usta halaycılar çok itibar görürdü. Bunlardan Zaza Mehik, Tahsin AYIK ve Hakkı CİHANGİR gibi ustalar ilk akla gelenlerdir. 1960 veya 61 yılında Galler’in Llangollen şehrinde yapılan yarışmada derece alan ekip, ismini saydığımız ustalar ve onların akranlarından oluşuyordu. Bunlardan Hakkı CİHANGİR Anne tarafından akrabamız, Tahsin AYIK ise benim “Kirvem” idi.
Ortaokul birinci sınıftan itibaren Elȃzığ Ortaokulunda halk oyunları çalışmalarına başladım. 1970-1973 yılları arasında okulun halk oyunları ekiplerinde görev aldım.
O dönemde Fethi EROĞLU, Mustafa YAVUZ ve Halim TURAN gibi Elȃzığ Halkevi müdavimi olan arkadaşlarla birlikte Halkevi’ne gitmeye başladım.
Tabii bir hiyerarşi vardı. Öyle hemen ekiplere alınmak, sahne almak ve söz sahibi olmak kolay değildi. Emek verip kendini göstermek ve böylece yer etmek gerekiyordu.
Nitekim Ağabeyim Bünyamin EROĞLU (Böyük Abe), Amcaoğlu Fethi ve İsmail EROĞLU da Halkevi mensubu olmalarına rağmen benim oyun ve müzik guruplarında görev almam zaman aldı.
Zülfü BİRCAN, Recep HAKAN, Mustafa YALÇIN ve Mehmet Tevfik ÖZDEMİR gibi ustalar Hocalarımızdı.
Onlardan bir yandan oyun öğrenirken bir yandan da usûl, edep, erkȃn öğreniyorduk. Keza Elȃzığ-Harput Divan Meclisi ȃdȃbını ve Elȃzığ-Harput Müziği’ni bu kültür kurumuna gelen Enver ve Paşa DEMİRBAĞ başta olmak üzere, dönemin ustalarından meşk ettik.
Elȃzığ Halkevi olarak, yıllarca çeşitli şenlik, festival ve yarışmalara katıldığımız gibi, Elȃzığ’da yılda birkaç program yaparak Elȃzığ-Harput müzik ve oyun kültürüyle meclis adabını tanıtmaya çalıştık.
Bu icraatları yaparken de gerek müzik eserlerinin gerekse halk oyunları hareket kompozisyonlarının namusuna halel getirmemeye azamȋ dikkat gösterdik. Yani onların genetiğiyle oynamadık, uydur kaydır işler yapmadık. O zamanın moda tabiriyle “Otantik” olana, daha doğrusu geleneksel ve orijinal olana sadık kaldık.
Gelelim asıl meselemize…
Son zamanlarda bir “Dik Halay” modası başını almış gidiyor.
Hatırladığım kadarıyla Gırnatacı Çulcu Arif ve Cümbüşçü Hafız Mehmet’in bant kayıtlarıyla Gırnatacı Yusuf KAMAÇ’ın plak kaydında “Dik Halay” adıyla bir ezgi kompozisyonu var. Gerek hızı (Metronom değeri), gerekse bazı ezgileriyle bilinen halaydan biraz farklı. Ancak, ezgi böyle olmakla birlikte başta adım ve diğer hareket cümlelerinde ciddȋ bir fark olduğunu hatırlamıyorum.
Peki mesele nedir?
Bugün “Dik Halay” adıyla oynanan oyun bizim bildiğimiz “Elȃzığ-Harput Halayı” olup, neredeyse Türkiye çapında bütün “Halay” adlı oyunların atası kabul edilebilir. Yani “Dik Halay” ile karıştırmamak gerekir.
Bu meselenin yanında, son zamanlarda halay oynanırken “Oy Çinçini Çinçini” diye bazı sözler söyleniyor. Basit bir araştırmayla “Oy Çinçini” terennümü ile Merhum Nuri Sesigüzel, İsmail HAZAR ve Zeki Müren’in okudukları türkülerin varlığına ulaşıyoruz.
Her kim Elȃzığ oyunlarına monte ettiyse, eski köye yeni ȃdet gelmiş oldu.
Oysa bu tür bir icraat yerine, Çayda Çıra, Halay, Delilo, Temir Ağa ve Nure gibi standart oyun repertuvarını “Temcit Pilavı” gibi ortaya getirmek yerine; Çepikli, Güvercin, Ağır halay, Keçike, Avreş gibi oyunları icra etmiş olsalar daha makbule geçer.
Rahmetli “Böyük Abe” düğünde-dernekte Elȃzığ oyunları oynanmamasına içerlenip o konuda çok mücadele vermişti. Ancak bu sıkıntılı durumun yanına bir de “Çinçini” eklenmiş.
Sonumuz hayrola…
Esen kalınız…