Hayvancılık Elazığ ili için her daim önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Özellikle küçükbaş hayvancılık şehrimizde yüzyıllardan bu yana günümüze süre gelmiştir. Hayvancılığın böylesine önemli olması sadece ticari anlamda değil, kültürel ve bazı inanışlar anlamında da etki etmiştir.  Elâzığ ilinde özellikle Orta Asya kültüründe olduğu gibi koç; bereketin, bolluğun, varlığın sembolü olarak görülmüştür. Türklerdeki bu inanış mezar taşlarına da yansımıştır.  Koçbaşı mezar taşları Anadolu’nun farklı bölgelerinde olduğu gibi şehrimizde de görülmektedir. Küçükbaş hayvancılığın ilimizde çok eski zamanlardan bugüne var olduğuna dair en önemli tespitlerinden biri de tarihi Harput kalesinin o dönem yaşanan kıtlık sebebiyle su yerine süt ile yapıldığının inancıdır. Bunların dışında Elâzığ ilinde koç ile ilgili bir diğer inanış ise koç katımıdır.  Bir Orta Asya Türk etkinliği olan koç katımı Elazığ ilinde de kutlanmaktadır. Koç katımı, hayvan yavrularının, kışın soğuğa ve açlığa dayanıksız oluşlarından dolayı, yavrulama zamanlarının denetim altına alınması amacıyla sürülerden ayrılan erkek hayvanların sürüye geri salındığı zamandır. Bir tür mevsimlik bayram niteliğindedir. Koç katımı genellikle Ekim ile Kasım ayları arasında olur. Koç katımı zamanında Arap, gelin, dede, deve ve tilkiden oluştuğu; ekibin köyde gezerek, mani söyleyip yiyecek ve bahşiş (arpa, bulgur, yağ, yumurta vb.) topladığı; toplanan bu yiyeceklerin hayvanların yemlerine (sağlıklı doğum, bolluk ve bereket getirmesi dileğiyle) katıldığı; koç katım zamanı koçların “aşı toprağı” denilen kırmızı toprakla ya da renkli boyalarla süslendiği, koç katım duasının okunarak silahların atıldığı, hangi koyunun “koçsadığı”, hangi keçinin “tekesediğinin izlendiği ve bugünün yeni bir başlangıç tarihi olarak pazarlıklarda, borçlanmalarda kabul gördüğü belirlendi. Sonuç olarak, koç katımının genel olarak sonbaharda yapılmasının, yavrulama zamanlarını kış soğuklarından bahar başlangıcına ötelemek ve doğaca yavruların soğuktan ve açlıktan kırılmasını önlemeye yönelik olduğu; davar yüzü oyununun da doğacak kuzuların sağlıklı ve verimli olması dileğini taşıdığı söylenebilir. Bu törenlerin, Orta Asya Türk kültürünün bir devamı şeklinde geliştiği ve bu çalışmalar ile bu geleneklerin Yazılı Türk kültür birikimine kazandırılabileceği ileri sürülebilir. Koç katımı etkinliği geleneksel olarak şu şekilde düzenlenmektedir.  (Çağrı Çağlar Sinmez)

Koç katımından bir gün önce koyunlar sağılır ve sütünden “koç yoğurdu” adı verilen yoğurt yapılır. Koçların boynuzuna elmalar takılır, kuyruğu, sırtı ve alnı pembe, kırmızı, yeşil, mor gibi canlı renklerle boyanır. Koç katım günü koçlar yaylıma bırakılmaz, ağıldan alınıp köyün meydanına sürülür Koçlar özellikle “aşı toprağı” denilen kırmızı toprakla ya da renkli boyalarla süslenirler. Davar sahipleri birkaç gün önceden hazırlıklara başlar, çörekler, keteler, kömbeler hazırlanır ki bu yiyeceklerin adı bereket ve umut ekmeğidir. Köyün gençleri bayramlık kıyafetlerini giyer, sofralar hazırlanır. Koyun sürüsü köyün meydanına çıkarılır. Bütün köy halkı toplanır, köy imamı koç katım duasını okur ve toplanan köylüler hep birlikte “âmin” der ve silahlar atılır. Duadan sonra koçlar hayırlı olsun denilerek sürüye salınır, Hangi koyunun “koçsadığı”, hangi keçinin “tekesediği” izlenir. Kuzuların erkek doğması için koçların üstüne erkek çocuğu bindirilir, dişi kuzu doğsun diye de kız çocuğu koçun üzerine bindirilir. Koç ilk olarak kara koyuna atlarsa o yıl kış mevsiminin hafif geçeceğine, beyaz koyuna atlarsa o yıl kışın uzun ve bol kar yağışlı geçeceğine inanılır. Katım esnasında en çok tercih edilen koç “madah” adı verilen yumurtalığı karnının içerisinde olan koçtur. Bu koçun aşım yaptığı koyunların yavrusunun dişi olacağına inanılır. Koç katımı gününün tarihi ev ve ağıl duvarlarına çizilir. Koç katımı bir nevi tarih başlangıcıdır. Başka bir deyişle yeni bir takvimdir. Düğünler, dünürlükler bu ayda yapılıp, pazarlıklarda, borçlanmalarda, faizle para almada bu takvim uygulanır. Türk halk kültüründe bolluk ve bereket inanışlarından olan koç katımı geleneğinin Elâzığ’da görülmesi ve yaşatılması şehirde kültürün gelenekten geleceğe yaşatıldığının açıkça göstergesidir.