19. Yüzyıldan itibaren Harput sakinleri devrin şartlarının icabı olarak evlerini terk ederek ovaya indiler. Elbette bunu teşvik edenler de vardı. Binlerce yıllık yurtlarını terk ederek gidenlerin arkalarında viraneler bırakacaklarını düşündüler mi? Bilmiyoruz. Sadece oturdukları evleri viraneye dönmedi. Binlerce yıllık yapılar da viraneye döndü. İnsanın olmadığı yerde binaların da nefes almadıklarını biliyoruz. Taş binaların toprak damları yağmur ve kar sularına dayanamayarak yıkılıp gitti. Onlarca mahalle, han, hamam, medrese, tekke, iş yerleri yıkılarak viraneye döndüler. Bir kartal gibi ovaya hâkim olan Harput, kanatları kırılmış bir halde kaldı. Adeta viranelerin bekçisi baykuşa döndü.

     Harput musikisinin kaynağı olan mekânları gösterebilecek birileri kaldı mı? Yeni nesil notalar arasında adları geçen mekânların neresi olduğunu elbette bilemeyeceklerinden nağmelerinde zamanla manası ortadan kaybolacaktır. Onlarca medresenin öğrencilerinin sokakları çınlatan seslerini bir zamanlar musiki gibi dinleyen ahalinin gururla baktıkları ilim yuvalarının yerinde yeller esiyor. Bu medreseleri imar edip yeniden açalım demenin hayalini taşıyanların beyhude çırpınışları, göçmen kuşların zaman kavramını kaybetmesine benzemesinden başka ne mana verilebilir. Ova köylerinin bir zamanlar bütün bir çevreyi besleyen kaynakları da Harput virane olduktan sonra kurudu. Harput’tan Amerika’ ya göçenlerin son yıllarda yayınlanan mektuplarını okuyanlar elbette vardır. Mecburi göçe tabi tutulanların anlattıklarına katılmak mümkün değil. Ancak, Harput’ u ve çevresini anlatmaları ibretlik hikâyelerle doludur. Kendi rızası ile uzak kıtaya gidenlerde yazmışlar. Onların yazdıklarında ova köyleri Harput’ ta hayatın canlılığını iliklerinizde hissetmemeniz mümkün değil.

     Yıkılan viran olan sadece taş duvarlı evler, hanlar, hamamlar, medreseler, tekkeler, camiler, çeşmeler değildir. Aslında yıkılan bütün bir Harput olmuştur. Yeni bir şehir ile yeni bir kültür inşa edilmeye çalışılmıştır. Tarihin her döneminde rastlanan insan hareketleri ardında nice kültür mirası ile birlikte viraneler bırakmışlardır. Kaybolan medeniyetler, sadece isimleri anılan milletler de bunların arasındadır. Ancak, hala binlerce yıllık Harput’ tan maddi ve manevi olarak istifade etmek isteyenlerin bunun karşılığını nasıl ödeyeceklerini düşündüler mi? 19. Yüzyıla kadar imparatorluğun en kalabalık şehirlerinden olan Harput, şimdilerde türbe, mezar ziyaretleri ve yazın sıcak günlerinde serin hava almak için akın edilen bir yer olmuştur. Turizm gelişsin diye buna paralel olarak hediyelik eşya satan mekânlar, yiyecek ve içecek satıcıları da yerlerini almışlardır. Şehir seyir mekânları da bunlara ilave edilebilir. İyi niyetli çabaların ve yapılanların herkes yanında olmalıdır. İyinin ne olduğunda birleşmek esastır. Art niyetsiz sadece Harput Kültürünü yaşatmak Harput varislerinin gayesi olmalıdır.  Alimleri ile şöhret olmuş Harput sadece son zamanlarda birkaç musiki parçasının nağmeleri ile yad edilemez. Harput musikisi son iki yüz yılın da eseri değildir. Beylerin konağında yapılan icraların elbette bir kıymeti vardır. Ancak, bunların öncesini de araştırmak gerekmez mi?  Sadece bir döneme bağlı kalmak maziye ve onun hatıralarına ihanettir. Hoyrat miras yediler gibi kültürümüzü tükettiğimiz yeterdir. Silkinip kendimize gelmenin zamanıdır. Harput Kültürü ayakta kalırsa Türkiye ayakta kalır.

     Elâzığ’da Harput Kültürünün yaşatıldığını söylebilecek kimse kaldı mı? Elâzığ cadde ve sokaklarında Harput’a dair neler var? Yemek kültürü ile Türkiye’nin en zengin beldesi Harput’tan geriye kalan hangileridir? Harput’un Hangi alimi caddelerde isimleriyle yaşıyorlar? Soruları herkes kendisine göre arttırabilir. Niyetimiz Anadolu Türk hakimiyetinin en eski yerlerinden Harput ve Harput Kültürünün yaşatılmasına çalışmaktır. Harput Kültürünü yaşatmaya çalışan gayretli insanlar vardır. Yazdıkları makaleler, kitaplar ve konuşmalarla Harput Kültürünün tarihini önemini hatırlatmaya çalışanların emeklerini ve yüreklerini kutlamak gerekir. Bunların da sayılarının azaldığını belirtmeliyiz. Harput Kültürünün yaşatılması için omuzlarına yükledikleri yükü daha fazla taşıyamazlar. Kayıtsız kalanların varlığı daha fazla olduğundan nesli tükenmekte olanlarında umutları tükenmektedir.

     Tükenen Harput şehri değildir. Virane olan Harput değildir. Viraneliğe terkedilen koca bir şehir değildir. Harput Kültürü viraneliğe terk edilmektedir. Harput şehrinin tekrar vilayet adı verilerek bu yozlaşmanın önündeki engellerden en büyüğü ortadan kaldırılmalıdır. Harput isminden hiç kimsenin rahatsız olmayacağı malumdur. Çok zor bir iş olmadığını da herkes bilir. Yakın zamanda bazı yerlerin isimlerinin değiştirildiğini de herkes biliyor.

     Çıkarılacak bir kanuna ek olarak bir satırlık yazı ile bütün Harput sevdalıları coşacaklardır. Harput Valisi, Harput Belediye Başkanı, Harput Emniyet Müdürü kulağa ne kadar hoş geleceğinin hayali bile çok güzel. Harput’u mezarlıklar şehri olmaktan ya da bir anlık bir heves yeri olmaktan kurtarmaya vicdanlı her gönül erinin vazifesidir. Vilayetimizin ismi Harput olsun.

12.09.2023 Sancaktepe/İstanbul