Yukarı Fırat bölgemiz sahip olduğu doğal güzellikler bakımından Anadolu’da ender yerlerin başında gelmektedir. Elazığ’ın Keban ilçesinden tutun da Karaleylek kanyonlarına, Kemaliye’den Tunceli Ovacık Munzur gözelerine, Palu Murat Nehrinden, Perteğe… Gerçekten doğa harikası bir coğrafya’ya sahibiz.

Geçtiğimiz pazartesi uzun bir zamandır planladığım ve büyük bir hayalim olan yolculuk gerçekleştirdim. Rotamız Kemaliye Başbağlar köyünden Tunceli Ovacık ilçesine, Munzur gözelerine doğru yolculuk yapmak idi. Yılladır bölgede gezmeme rağmen iki ilçenin komşu olduğunu yeni öğrenmiştim... Büyük bir heyecanla rotamı oluşturdum, yol olmadığını sadece yaylacıların kullandığı patikadan bozma bir yolun olduğunu öğrendim.  Kiminle konuştuysam gidemeyeceğimi belirttiler, lakin içime kurt düşmüştü bir kere. Ne olursa olsun gideceğim deyip yola revan olduk. İlk durağım Çemişgezek. Burada ağabeyim, üstadım, pirim Sezai Akın ile buluştuk. Zorla beni Tağar çayı kenarındakini kahvaltı salonuna götürüp yemek yedirdi.

‘’Abi aç değilim’’ dediğimde ise sen yolcusun yola çıkacaksın böyle olmaz dedi...

Sezai abinin canı sıkkındı... Tağar çayına bakıp uzun uzun düşünüyordu.  Nasıl bozuk olmasın ki?  Yapılacak HES barajı buralar kuraklaştıracaktı, coğrafyanın dengesi bozulacaktı...

Konuyla belki alakasız ama TAĞAR ÇAYI YOK OLMASIN diyoruz.

Uzun sohbet ve muhabbetten sonra Hakan Gökalp hocam bize bir rota oluşturdu ve Kemaliye Başbağlar’a gittikten sonra kime uğrayacağımı sıkıca tembihledi...

Peki dedim hakan hocam…

Candan öte canlar Çemişgezekli hemşeriler ile vedalaştık, ardından ilk kez gideceğim yola koyuldum

Kulağımda Anadolu türküleri, solumda Ağın ilçesini görüyorum. Karşı tarafımda Munzur dağları, motosiklet ise inanılmaz bir özgürlük... 40 km sonra coğrafya bambaşka oldu... Her yer yemyeşil, Fırat nehri, dağlar, yaylalar, dağ keçileri ve bozayı... İşte şairin dediği gibi Anadolu’yum ben tanıyor musun? Evet, sonuçta tanımak için gelmiştik. 20 km daha gittikten sonra artık Başbağlar’a kavuştum... Başbağlar şehitlerini rahmetle andık. Ardından Hakan hocanın tembihlediği Ali Öztürk amcayı buldum... Selam aleyküm Ali abi.!!,, Ovacığa geçeceğim bana yolu gösterirmisiniz?

‘’Yeğenim şu motoru bırak gel içeri çay koydum…’’

Deyince İndim ve eski bir yukarı Fırat evine girdim…

Ev değil sanki müze…

Her yer buram buram köy kokuyor...

Tok olduğumu söylememe rağmen bir sofra hazırladı Ali amca böyle bir şey olamaz. Ballar, yağlar, çökelekler, peynirler, kömbeler...

Sen yolcusun yemek yemeden olmaz dedi...

Tok olmanız bir şey ifade etmiyor bu coğrafyada illaki yiyecekseniz.

Ardından çaylarımızı içtikten sonra;

Ali amca Başbağlar katliamı sırasında kardeşinin nasıl şehit edildiğini anlattı acı, acı...

Gerçekten tarifi olmayan bir acı

Sonrasında; Ali amca bana yolu göster ben gideyim dedim…

Dur hele yeğenim öyle olmaz, yollar çetindir, uçurumdur, ayı var. Seni yaylaya kadar çıkartıp eşlik edeceğiz dedi…

4x4 aracına bindi heybetli bir şekilde yanına da Şerif Gül amca bindi. Beni takip et dedi Ali amca... Olur dedim, İlk olarak katliamın yapıldığı 33 şehit verdiğimiz yerden geçtik.

Duygulanmamak elde değil, rahmet olsun…

Yola koyulduk ama içimde nasıl bir korku… Nasıl uçurumlar, virajlar bir tarafım Ali boğazı

Öndeki araca belli etmemeye çalışıyorum, lakin içimde derin bir korku

Bir anlık hata can bedeli ile ödeneceği kesin bir durum çünkü

40 dakikanın ardından Başbağlar ve Ovacık Havaçur köyü sınırındaki yaylaya kavuşuyoruz

Rakım 3000 ‘e yakın...

Artık bu konumda Ali Öztürk ve Şerif amca ile ayrılma vakti

Sadece bir adres sorup gidecekken, kaç saatlerini hiç tanımadıkları birine ayırdılar…

Bir şeye ihtiyacın varmı? Dediler ve sarıldılar...

Sanki 50 yıldır birbirimizi tanıyoruz gibi…

Değişen ve globalleşen Dünya’da kapitalist sistem bu topraklara gelmemişti henüz.

Ahmet Yesevi’den aldığımız Anadolu irfanı devam ediyordu. Köklerimizden kopmamışız ne mutlu…

Ardından tek başıma karşıma Munzur dağlarını alarak yayladan, Ovacık ovasına Havaçur köyüne doğru inmeye başladım

Yaylacılar ve köylüler buradan motosiklet ile geçen ilk benim olduğumu söylediler

Telefon çekmiyor, hiçbir yaşam alanı belirtisi yok, uçsuz bucaksız vadiler

İçimde sürekli bir ayı tehlikesi, dilimde dua

Derken bir koyun sürüsüne denk geldim...

Bir sürü gördüğüme hayatımda hiç bu kadar sevinmemiştim

Eyyy diye derinden bir bağırdım…

Bir çoban karşılık verdi, buyur gel dedi

Şükürler olsun Allah’ım dedim vadiyi geçmiştim artık

İsmi Kaan, Şavaklı üç bebesi, eşi annesi ve babasıyla yaylada çadırda kalıyorlar…

Yenge hanım hemen ateşte çay koydu, biber kebap etti…

Aç olmadığımı söyledim Kaan’a ama nafile sen yolcusun olmaz dedi…

Nerden gelirsin, nereye gidersin dedi

Hal böyle böyle dedim….

Ardından derin sohbet...

32 yaşında Kaan üç çocuk babası.

Dereden geçerken ayakların ıslandı mı? Diye sordu

Hemen bana elbise ve çorap verdi...

Nasıl bir hizmet Allah’ım görmeniz lazım

Koyun yoğurdu, sütü, peyniri ikram etti

Böyle bir lezzet olamaz

Kaan ısrarla bu gece kalmamı istedi,

Lakin bu programı tamamlamam lazım dedim

Vedalaşarak tekrardan yola revan olduk

Artık Ovacık ziyaret köyü görünmeye başlamıştı…

İçimde tatlı bir sevinç… 20 km daha gittikten sonra Ovacık ilçesine kazasız belasız kavuştum

Benden telefon bekleyen Sezai Akın ve Ali Öztürk amcayı aradım hemen...

Çok merak etmişler sağ olsunlar...

Hozat üzerinden Pertek ve Elâzığ

Yolculuk tamamlandı

Gece 11’de Elâzığ’a kavuştum

15 yıldır yollardayım ben böyle güzel bir yolculuk görmedim...

Kemaliye’den Ovacık’a Anadolu irfanını görmek bizi mutlu etmişti

Başka bir gezide görüşmek dileğiyle.