Önceki yazımda, sevginin ileri derecesi aşk, aşkın ileri derecesi sevda, sevdanın ileri derecesinin ise kara sevda olduğundan bahsetmiştik.

Sevdalanmanın sadece maddî sevgiliyle ilgili olmadığı; “Türk-İslȃm” kültüründe Allah’a, Peygambere, vatana, doğduğu beldeye, yere sevdalanmanın büyük sevdalardan olduğunu da belirtmiştik.

Türk edebiyatı konuları arasında aşk, sevda ve kahramanlık öne çıkar.

Nitekim “Dede Korkut Hikayeleri”nde aşk, sevda gibi konular da işlenmiştir.

“Duha Koca Oğlu Deli Dumrul” hikâyesinde, Deli Dumrul’un anne ve babası kendi canlarını evlatlarına vermek istemezken, hanımı kocasına olan sevgisi sebebiyle canını vermekten çekinmemiştir. Deli Dumrul da aynı biçimde eşine duyduğu sevgi nedeniyle eşinin bu fedakârlığını kabul etmemiştir.

‘’Göz açıp gördüğüm,

Gönül verip sevdiğim,

Koç yiğidim, şah yiğidim!’’

*****

‘’Arş şahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun

Yer şahit olsun gök şahit olsun

Kadir tanrı şahit olsun

Benim canım senin canına kurban olsun’’

Diyerek, oğulları Deli Dumrul’u kurtarmak için Azrail’e canını vermeyen anne babasına karşılık, kendi canını vermek isteyen bir hanımdan söz edilmektedir hikâyede. Dumrul da Allah’a yalvararak af diliyor. Allah Azraile Dumrul’un değil anne ve babasının canını almasını emrediyor. Dumrul ile karısı 40 yıl birlikte ömür sürüyorlar.

Hikâyede Dumrul’un hanımının kocasına olan sevdası dikkat çeker.

Keza, “Dede Korkut Hikayeleri”nden, “Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek” hikayesi de şöyledir:

Bamsı Beyrek ve Banı Çiçek beşik kertmesiyle nişanlıdır.

Eskiden ad alma ritüeli, töreni yapılırdı. Bamsı Beyrek, ad alma töreni sırasında gördüğü bir geyiğin ardına düşer. Bir kırmızı otağa rastlar. Avladığı hayvanlardan otağ sahibinin dadıları aracılığıyla pay istemesi üzerine, avladıklarının tamamını onlara verir. 

Bamsı Beyrek, otağ sahibinin Banı Çiçek olduğunu, Banı Çiçek de av hayvanlarını gönderenin beşik kertmesiyle nişanlı olduğu Bamsı Beyrek olduğunu öğrenir. Banı Çiçek hizmetçi kılığına bürünür ve Bamsı Beyrek’e giderek buralara neden geldiğini sorar.

O da Banı Çiçek için geldiğini söyler. Bunun üzerin Banı Çiçek önce kendisiyle at yarıştırıp, ok atması ve güreş tutması gerektiğini söyler.

Bütün karşılaşmaları Bamsı Beyrek kazanır. Sonunda Banı Çiçek kimliğini açıklayınca Bamsı Beyrek, nişan olarak banı çiçeğe yüzük takar.

Toy-düğün kurulur ve ikisi evlenirler. Düğün sabahı Beyrek kâfirler tarafından kaçırılır. Banı Çiçek ak giysilerini çıkarıp karalar giyer ve göz yaşı dökerek yüzünü gözünü yırtar ve yasa girer.

Bamsı Beyrek’ten bir türlü haber alınamaz. En sonunda Banı Çiçek’in kardeşi, Bayındır Han’a, Beyrek’in ölü mü sağ mı olduğundan haber getirene büyük hediyeler vereceğini ve haber getireni Banı Çiçek’le evlendireceğini söyler.

“Yalancu Oğlu Yaltacuk” isimli bir kişi, eski bir gömleği kana bulayıp getirir ve Beyrek’in öldüğünü söyler. Verilen söze göre Banı Çiçek Yaltacuk’la evlenecektir. Düğün hazırlıkları başlar…

Beyrek ise, 16 yıldan beri zindandadır. Kendisini zindanda tutan adamın kızı da Bamsı’ya ȃşık olmuştur ama Bamsı onu reddetmiştir. Çünkü onun aklı, karısı ve sevdalısı Banı Çiçek’tedir.

Bamsı Beyrek Banı Çiçek’in evleneceğini haber alır.

Beyrek’e âşık olan ve Beyrek’in birlikte olmayı reddettiği o kızın yardımıyla Beyrek zindandar kaçar.

Âşık (Ozan) kılığında elinde kopuzla düğün yerine gelen Bamsı kadınların olduğu bölüme geçerek “Kopuz” çalacağını ve   evlenecek kızın oynamasını istediğini belirtir. Banı Çiçek diye iki farklı kadını oynatırlar. Bamsı onların Banı olmadığını anlar. Sonunda Banı Çiçek oyuna kalkar ve karşılıklı deyişmeden sonra Banı Çiçek “Ozan’ın sevdalısı Bamsı Beyrek olduğunu anlar ve toy düğün edip kavuşurlar. Bu hikâye de aşkın, sevdanın ve sadakatin güzel bir örneğidir.

Türk edebiyatında benzeri hikâyeler çoktur. Bu sevda hikâyelerinin gerçek olup olmadıklarının önemi yoktur.

Önemli olan tarafı, sevgi, aşk ve sadakatin insanlara aktarılması, gösterilmesidir.

İşin esası da Allah için sevmektir.

Esen kalınız…