7 Ekim 2023 tarihinde, Hamas paratonerlerin de dahil olduğu organize ve planlanmış bir eylem ile İsrail’e saldırı düzenlenmişti. Bu saldırı sonrasında sivil halkın da zarar gördüğü gerçeğini göz ardı etmeden ve buna karşı tutumumu de ifade ederek saldırının İsrail istihbarat kaynaklarından duyum alınamadan önleyici tedbirlerin yokluğunda gerçekleştiğini anlamış bulunmaktayız.

     Ekim 2023 saldırısının esas ana hedefinin de İsrail’e istihbarat bilgisi sağlayan Filistinlilerin bilgilerinin tutulduğu değerlendirilen askeri üssün bulunduğu yerleşke olduğu bugüne kadar yaşanan gelişmeler ortaya çıkarmış durumdadır.

    Öncesinde Hamas’ın Hizbullah (Lübnan) ve İran ile giriştiği operasyonel faaliyetlerde bir şekilde istihbarat açığı olduğunu idrak ederek bu müşterek durumdan bağımsız şekilde 7 Ekim 2023 eylemini gerçekleştirmiş ve ne kadar doğru bir manevra yaptığı da İsrail’in hazırlıksız yakalanması ve bu eylemin planlandığı şekilde tamamlanmasıyla anlaşılmaktadır.

    İsrail en ucuz istihbarat kaynağı olan insan istihbaratıyla beraber teknolojisini de kullanarak bölgede nüfuz alanını genişletmekte aynı zamanda Filistin halkı üzerinde sivil katliamlarını her geçen gün arttırmaktadır. Şöyle ki, Eki 2023’ten bu yana İsrail, istihbarat ve teknolojiyi bir araya getirerek nokta operasyonlarla kendi namlarına dosta güven düşmana korku verecek sonuçlar ortaya çıkardı. İsrail adına gerçekten başarılı ve sonuçları itibariyle kendisine düşman addettiği oluşumların da belini kıracak hamlelerdi doğrusu.

    Özellikle Hizbullah’ın çağrı cihazlarının örgütün ileri gelenlerinin üzerinde patlatılması hadisesi ki bu konuda tedarik zincirine dahi İsrail’in müdahalesini anlamış olmakla beraber tavuk sersemken kesilir sözünü doğrulayacak nitelikte devamını getiren eylemleri, istihbarat tarihine geçecek sansasyonel özelliktedir.

    Diğer yandan Hamas’ın İran topraklarında lideri olan İsmail HANİYE’nin İsrail nokta saldırısı sonucu hayatını kaybetmesi de İran ve Hizbullah konusunda Hamas’ın işbirliği yapma tereddütlerini doğrulmaktadır.

    İran ve etki ajanı Hizbullah kendi siyasi hegemonyasını genişletmek ve nüfuz altına almak üzere uzun yıllardır Suriye, Lübnan, Irak, Filistin ve hatta ve hatta Türkiye üzerinde faaliyetleri bulunmaktadır. Kendince bir hat oluşturmak gayretiyle İsrail’e karşı savaş ve savunma amacında olduğu yönünde propaganda yapmakta. Şimdi akla şu soru geliyor. İran’ın sözde bu gayretleri olmasaydı şimdiki durumdan daha mı kötü olacaktı?

    Hele ki, İran’ın belli kademelerde olmak üzere kendi vatandaşlarının da hayatını kaybettiği olaylardan sonra İran’ın gök gürültüsünden öteye gitmeyen tepkileri de gösteriyor ki, İran coğrafyaya İsrail kadar zarar verdiği kesin ancak hangisinin daha fazla zararlı olduğu tartışma konusu haline gelmiştir.

    Türkiye olarak, Büyük İsrail ideasının önüne geçmek istiyorsak savunma hattımızın sınırlarımızın ötesinde kuracak ve bu hattın muhafızlarının da ülkemize düşmanlık etmeyecek iyi ilişkiler içerisinde olunması sağlanacak düzeyde politika güdülmesi gerekmektedir. Nasıl ki Hamas Türkiye’nin savunması için önemli bir aktördür denilebiliyorsa, Suriye de Lübnan da Irak da bu ülkenin dış kuşak savunma hattını oluşturduğunu gözden kaçırmak ihmalkar bir anlayış olacaktır.

     Bir Arap atasözünde denildiği gibi “Savaş, öldürdüklerinin değil korkuttuklarının fazlalığıyla kazanılır” sözü şu anda aksine Arap coğrafyasına dayatılmış durumdadır. Bu coğrafyada kurulan oyunu bozmanın yolu oyun kurmakla gerçekleşir. Ortadoğu halkları daha çok kim güçlüyse onun yanında yer almıştır. Tarih sahnesi bunu doğrulamıştır. Tüm coğrafyaya egemen olmak çözüm de getirmemiştir. Egemen gruplara hakim olmak daha elzemdir. Saygılarımla…