Elazığ ili içerisinde âşıkların ve ozanların kullandığı sazlarda araştırmalar ve kaynak kişiler ile yaptığımız görüşmeler sonucunda Orta Asya kökenli enstrümanların kullanıldığı aşikârdır. Bu çalgıların ozanlarımızın geleneksel anlamda usta çırak ilişkisi içerisinde getirdiği veya atadan, dededen kalan sazlar olduğu gözlemlenmiştir.
İKİTELLİ KOPUZ (RUZBA
İkitelli ruzba düzeni diye adlandırdığımız düzen, tarihi süreç içerisinde oldukça eskiye dayanmaktadır. Geçmişten günümüze bağlamanın değişimi ve gelişimiyle birlikte özellikle tel sayısının çoğalmasıyla mızrapla çalmanın yaygınlık kazanması iki tellinin icrasını zayıflatmıştır. İkitelli saz bugün az sayıda icra ediliyor olsa da geleneklerine bağlı kişilerin çalışmalarıyla, mücadeleleriyle yok olmadan günümüze kadar varlığını sürdürebilmiştir. Elâzığ’da derleme çalışmaları sırasında yaptığımız gözlemlerde merkeze bağlı Sün köyü ve Pirinççi köylerinde icralarına rastlanılmıştır. ‘’Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘‘Beyler; bu gördüğünüz küçük sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor’’ sözü adeta ikitelli cura bünyesinde vücut bulmaktadır. İki sıra telli ve iki sesli olan, ihtiyaca göre iki, üç veya dört tel sayısıyla icra edilen ve Anadolu Alevi kültürünün oluşum zamanından bu zamana inançsal ve kültürel değerlerin taşınmasında önemli yeri olan ikitelli cura; genelde Anadolu kültürü için özellikle de Alevi kültürü adına küçük yapısıyla büyük bir öneme sahiptir.
Alevi cem törenlerinin ayrılmaz kutsal çalgısı bağlama, Anadolu’da iki telli ve üç telli yapılarıyla çeşitlilik göstermektedir. İkitelli; Alevi inancını, felsefesini ırızva, ruzba gibi yöresel isimleriyle geçmişten günümüze taşıyan en eski bağlama çeşididir. Ruzba düzeni ve/veya Alevi düzeni (Korkmaz, 2016: 51) olarak bilinen düzenle (La-Mi) çalınan ikitelli cura özellikle Kahramanmaraş-Elbistan, Malatya-Arguvan gibi Alevi Bektaşi kültürünün yoğun olduğu yörelerde semah ve deyiş icralarında kullanılmaktadır. Bir eğlence aracı olmaktan çok ibadetin bir parçası olan ikitelli bağlama/cura inancın ilkelerinin, felsefesinin, yol önderlerine olan bağlılığın ve sevginin yaşatılmasında, aktarılmasında âşıklara/zâkirlere yol göstermiş, bu özelliği ile de kültürün önemli bir simgesi olmuş ve kutsallaştırılmıştır.
ON İKİ PERDELİ DEDE SAZI
Deyiş, semah, duaz-ı imam, tevhid, mersiye ve mihraçlama gibi türlerden oluşan dini müziklerin büyük bir çoğunluğu 12 perdeden ve genellikle 3 telden oluşan dede sazı ile icra edilmektedir. Sün köyü içerisinde yaşamış olup, saz çalan ve nefes söyleyen dedelerimiz genel anlamda bu sazı kullanmışlardır. (Mustafa AYAZ Dede, Özer Dede gibi) Dede sazının 12 perde olması on iki imamları temsil etmektedir. Bu anlamda büyük bir kutsiyet arz etmektedir. On iki perdeli dede sazı, teknik olarak pençe tekniği ile çalındığı gibi mızrap kullanılmadan icra edilmektedir. Sib2 perdesi ve fa# perdeleri normal bağlama düzenine göre oldukça tiz ve geniş aralıklıdır. Akort olarak bağlama düzeni akordu kullanılan dede sazlarında, genel anlamda balta veya armut tekne diye isimlendirdiğimiz bağlama teknesi şekilleri kullanılmaktadır.
Yapmış olduğumuz bir gözlem ve araştırma neticesinde Elâzığ’da bulunan 12 adet saz yapım atölyesinde kopuz ve dede sazı üretimi yapılmaktadır. Bu atölyelerde yapılan kopuzlar başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeye gönderilmektedir. Erkan Oğur başta olmak üzere birçok Türk halk müziği sanatçısı dede sazı ve kopuzları Elâzığ’da bulunan atölyelerde yaptırmaktadırlar. Elâzığ’da bulunan çalgı yapım atölyelerinde ürettiği kopuz ve dede sazlarıyla oldukça tanınan Mehmet Karakurt bu kıymetli işin başını çekmektedir. Yine kopuz ve dede sazı ustası Galip Yayık, Naci Coşkun, Ali Dursun Üğdül de diğer önemli isimlerdendir.