Şimdiye kadar kültür başkenti olan şehirlerimizin kapasiteleri ve kültür hasılaları çok değerlidir. Birkaç konferans, film gösterisi, açık hava ve kapalı salon gösterileri, belki birkaç günlük insan hareketlerini etkileyebilir. Ancak bu etkinliklerin bir kısmının kalıcı olabilmesi, şehrin parlak geleceğinin temeli olacaktır. Kültürün kalıcı etkisi, geçmişten gelen mirasların doğru bir şekilde aktarılmasıyla şekillenir.
Devamlı tüketen ve üretmeyen bir toplumun gelecekteki hayatının ne olacağı açıktır. Tüketen, üretene her zaman muhtaçtır. Üretim araçlarını teknik aletlerle düşünmek yetersizdir. Bu yetersizlik, millet hayatının damarlarındaki kan akışını durdurur ve milletin varlığını tehlikeye atar. Üretmenin ilk basamağı ise, milletin maziden kalan tecrübeleri ve kültürüdür. Türk milletinin maziden biriktirdikleri, sadece kendisine yetecek kadar değil, bütün insanlığa ilham verecek kadar zengindir. Bu zenginliği oluşturan yerler arasında Erzurum, Harput ve Urfa gibi müzikle yoğrulmuş topraklar özel bir yere sahiptir. Musiki, milletin geleceğe yönelik tasavvurlarının köprüsüdür. Maziyi sevmenin ve korumanın ilk basamağıdır. Türk milleti olarak hayatımızın her safhasını musikiyle nesilden nesile aktarmışızdır. Musikisini ihmal eden millet, büyük bir değerini kaybederek ayaklarından birini kaybeden masaya benzer.
Türk musikisinin icra edildiği Anadolu’daki ilk merkez, Harput’tur. Türk musikisinin ses ve saz olarak bir bütünlük içinde icra edildiği yegâne merkez de Harput’tur. Tekke, dergâh, düğün, derneklerde ve hatta saraylarda yapılan musiki icraları, maziyi nesilden nesile devrederek bugüne taşımıştır. Mazi, tek başına bir kıymet ifade etmez; mazide yaşanılan ve yaşatılan değerler, zenginliğin bir ifadesidir. Harput, bu değerleri yaşatan, kendine has icrası ile makam ve saz çeşitleriyle bunun en sağlam delilidir. Harput, asırlar boyunca kendisini yenileyerek, musikiyle evrensel bir görüşle bakarken, uygun bulduğu yeni öğeleri de kendi yapısına adapte etmiştir. Harput’taki Türk olmayan topluluklar, kendi müziklerini de bu zenginliğin bir parçası olarak kabul etmiş ve harmanlamıştır.
Harput, Türk musikisinin makam, usul ve sazlarının neredeyse tamamının icra edildiği bir merkezdir. Harput musikisi, yalnızca Türk halkını değil, bütün Türk dünyasını büyülemiş, kendine has makamlarıyla müzik kültüründe özel bir yere sahip olmuştur.
Bu müzik, insanların köklerinin nereden geldiğini, hangi maceraları yaşadığını anlatan en önemli sözlü eserlerdir. Bu eserlerin tarihi bir belge niteliği taşıdığı artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Mazideki icra mekânlarının çoğu yok olmuş olsa da, Harput coğrafyasında bu miras hala etkili bir şekilde sürdürülmektedir. Devlet desteği olmadan, sadece musikiye ve mazilerine gönülden bağlı olan Harput sevdalıları, kurdukları derneklerle bu geleneği yaşatmaktadırlar. Musiki derneklerinin kurdukları konservatuvarlar sayısız müzisyen yetiştirmişlerdir. Araştırmacılar, icracılar ve bestekârlar bunların arasındadır.
Yakın tarihimizde adını bütün Türk dünyasının bildiği ve gönüllerde yaşayan efsane icracıların, günümüzdeki icracılarla sayıca pek az olmadığını görmekteyiz. Devletin resmi Türk Sanat Musikisi Korosu, her yıl icraları ile halkla bütünleşmekte ve bu kültürü yaşatmaktadır. Yozlaşmadan geliştirmek elbette musiki ilmiyle uğraşanlara aittir. Geleneği devam ettiren derneklerin desteklenerek teşvik edilmesi de bu sürecin önemli bir parçasıdır.
Harput musikisinin batı enstrümanları ile de mükemmel bir şekilde icra edilebileceği, yakın tarihlerde gösterilmiştir. Batı kaynaklı sazların, Harput’un geleneksel müziğiyle uyumlu bir şekilde harmanlanması, Harput musikisinin evrensel bir boyuta taşınmasını sağlamaktadır. Harput’un müziği, artık sadece bir bölgesel miras değil, evrensel bir değer olarak kabul edilmektedir. Bu, Harput’un kültürel mirasının dünya çapında tanınması için önemli bir adımdır. Harput musikisini evrensel olma potansiyeli olduğunu biliyoruz. İcraların kendine has olması tavrı ile efsunkâr bir özelliği vardır.
Elâzığ (Harput) “Türk Kültür Dünyası Başkenti” olmayı çoktan hak etmiştir. Bu unvanı kazandığında, Harput coğrafyasının yeniden canlanacağı ve Türk dünyasında kültürel bir merkez haline geleceği açıktır. Harput musikisi, Türk dünyasının gönlündeki yerini bu şekilde daha da sağlamlaştıracaktır. Sadece Harput musikisi ile bu unvanı almak için yeterli sebepler vardır.
Türk dünyası kültür başkenti, ancak böyle bir mazi ile daha da anlamlı olacaktır. (Devam edecek.)