Bilgiye o kadar çabuk ve kolay ulaşıyoruz ki, bu bilgiyi hafızamızda tutma ihtiyacı bile duymuyoruz.  Kitabı bir kenara bıraktım, dijital medyadaki ulaştığımız bilgileri bile, okumaktan aciz hale dönüşmüş durumdayız. Görsellerle seslendiren bilgiyi tercih eder hale gelmişiz. Eskiden televizyon izlemenin sakıncaları üzerinde kafa yorarken, şimdilerde telefonları elimizden bırakmaz olmuşuz.
Gençler belki duymuşlardır. Bizim yaş grubumuz çocukken, televizyon Türkiye’ye yeni gelmişti. Çok az evde bulunur, birkaç saat süren yayın akışını izlemek için televizyonu olan evler misafir ile dolar taşardı. Ev sahipleri bundan şikâyet etmezdi. (En azından ben şikâyet edeni görmedim) Televizyonu bir gören vazgeçemediği için, hızla evlere girmeye başladı. Birkaç yıl içerisinde evlerin büyük bir bölümünde artık televizyon vardı. Televizyon dediysek şu anda kullandığımız dizüstü bilgisayarlardan çok az büyüklükte ekranı olan tüplü monitör...
Doktor Kimble, Bonanza, Çarlinin Melekleri, Mcmillan ve Karısı, Aşk gemisi, Küçük ev, Dallas gibi Amerikan dizilerinin 45 dakikalık yeni bölümlerini izlemek için, bir haftanın geçmesi sabırsızlıkla beklenirdi. Televizyonun Türkiye’deki ilk yıllarında TRT'nin yerli yapımı fazla olmadığı için bir çırpıda birkaç dizi sayamıyorum. Aklıma gelen tek dizi film Kaynanalar.
Yabancı kültürün evimize girmeye başladığı o yıllarda Kaynanalar dizisinde kendilerini bulmaya başlamıştı büyüklerimiz. 
Küçük ev adlı dizi ile Aile kavramı çok iyi anlatılırdı ama her hafta bizi kiliseye götürürdü. Yatarken yemek yerken duaların yapıldığı ve arkasında hep bir ağızdan Amen diye onaylanması hafızalarımızda yerini halen koruyor.
O yıllarda Dallas dizisinin senaryosuna yaşanan entrikalar, ahlaksız ilişkiler, uygunsuz sahneler büyüklerimiz tarafından eleştirilirken, gençlerin ruhunu okşamayı ihmal etmiyordu. Bunun gibi birçok örnek vermek mümkün.
Günümüze geldiğimizde ise Dallas dizisinde yaşananlara şükretmemize sebep olacak kadar entrika ve ahlaksızlık dolu yerli yapım dizilerle dolu ekranlarımız. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan, ahlaksızlığı, ensest ilişkiyi özendirici diziler her gün televizyonlarımız vasıtasıyla evimizin içerisindeler. Hatta olur ya kaçırırsak diye İnternet veya çeşitli dijital platformlar vasıtasıyla beynimizden içeri girmeyi başarıyorlar.
Yıllar önce Dijital platformların temelini oluşturan bir kampanyada, taksitle receiver verilmeye başlanmıştı. İki arkadaşımdan biri Akşam Fashion TV’yi gördün mü? Harika mankenler vardı derken, bir başka arkadaşım Akşam televizyondan canlı yayında Kâbe’yi izledim. İnşallah kutsal topraklara gitmek bana da nasip olur diyordu. Aslında bu iki arkadaşımın farklı bakış açısıyla izledikleri televizyonun kişileri olumlu ya da olumsuz nasıl etkilediğini açık seçik şekilde gösteriyor.
Çıkıp birisi, ‘’İyi ya kardeşim isteyen istediğini izlesin’’ diyebilir. Bence de isteyen istediğini izleyebilsin. Peki olumsuz etkilenecek yaştaki çocuklar nasıl korunacak? Dallas'ın olumsuz etkilediği bir neslin bir parçası olarak itiraf etmeliyim halen Ceyar'ın kötülüğü, Pamela'nın güzelliği, Lucy’nin asiliği, Sue Ellen'in kocasını aldatması aklımda. Yabancı dizilerden vazgeçtik, yerli dizilerde yengesiyle aşk yaşayan kadının hikayesini gören çocuğun bunu unutması mümkün mü? Sabah kuşağında, ülkemizde yaşanan iğrençlerin anlatılması bence hiç normal değil. Neredeyse ensestin özendirilmesi isteniyor diyeceğim. Bunun gibi onlarca örnek vermek mümkün. Eskiden sadece Kaynanalar dizisini hatırlarken, şimdilerde her kanalda yerli dizi var. Hatta bu diziler birçok ülkeye satılarak ülke ekonomisine az da olsa bir katkı sağlanıyor. Bu ülkemiz adına başarı. Peki bu dizilerin ne kadarı Dallas’tan daha masum? Bu dizilerde Aşk gemisinden daha mı az, günlük aşk yaşanıyor? Üstelik bu diziler ve Show programları hem Hükumete yakın ATV gibi kanallarda, hem de Muhalefete yakın Fox gibi kanalların çoğunda yayınlanıyor.
Hep olumsuz örnek verecek değiliz. Elbette olumlu örnekler de var. 2020 yılı son çeyreğinde yayına başlayan Gönül Dağı adında bir dizi var. Anadolu’da Gedelli kasabasında yaşayan insanların hikayesi anlatılıyor. 110 bölümü deviren dizinin her bölümü ayrı bir hikâye, her bölümü ayrı bir duygu ile anlatılıyor. Anadolu insanının şefkatini, yardımlaşmasını, aşklarını, komşuluk akrabalık ilişkilerini ve bunun gibi insanlığın ihtiyaç duyması gereken insani ilişkileri anlatıyor. Elbette eleştirmek isteyen için eleştirilecek birçok şey bulunur ama Türk kültürünün olumlu örneklerinin akıcı şekilde hikâyeleştirilmiş şekli Gönül Dağı. Bir eğitimci olarak söylemeliyim ki, Milli Eğitim Bakanı olsam bu diziyi öğrencilerin izlemesini tavsiye kararı alırdım.
RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) televizyonları denetlerken, kimin ne giydiğine değil, kimin ne mesaj verdiğin bakmalı. Dallas'ın bize verdiği mesaj hala beynimizde yerini korurken, Gönül Dağı'nın verdiği mesajın, hedef kitleye ulaşması sağlanmalı kanaatindeyim.