Ekrem Katı ile dostluğum yıllar öncesine dayanır. Gazi Üniversitende öğrenci olduğum yıllarda Abdullah Şekeroğlu tanıştırmıştı. O yıllarda Harputposta gazetesini çıkartıyordu. Abdullah Şekeroğlu “Seni Harputposta gazetesinin sahibi ile tanıştıracağım” dediğinde, tanışacağım kişinin en azından orta yaşlı birinin olacağını sanmıştım. Tanıştırıldığımda da “Herhâlde Abdullah Şekeroğlu benimle şaka yapıyor” diye düşünmüş ve Ekrem Katı ile daha sonraları tanışacağımı sanmıştım. Benimle şaka yapılmadığını anlamam uzun sürmedi. Koskoca Harputposta gazetesinin sahibi, gencecik delikanlıydı. Şimdiki gençlerin birçoğunun, hayal bile edemeyeceği sorumluluğu almış ve Harputposta gazetesini kurarak, uzun yıllar hafızalarda kalmasını sağlamıştı. Önce muhabir, sonra Ankara temsilcisi ve Nihayetinde ortağı olduğum Harputposta Gazetesi’nde Ekrem Katı ile güzel işler yaptığımızı düşünüyorum.

Gazeteciliğin dışında da birçok alanda beraber çalıştık. Ticaret yaptık. Kültürel faaliyetlerde bulunduk. Radyo programcılığı yaptık. Tek tek sayamayacağım birçok projede beraber olduk.

Ekrem Katı Dındik Mizah Dergisi’ni çıkarttığında, yine cesaretine hayran kalmıştım. Yerel bir mizah dergisinin yayın hayatına girmesinin, birçok insan tarafından kabul görmeyeceğini düşünmüştü. Ama itiraf etmeliyim ki yanılmışım. Kabul gördü. Kısa sürede çok da dikkat çekti. Ama bir süre sonra yayın hayatına ara vermek zorunda kaldı. O zamanlar sadece okuyucu olarak takip ettiğim Dındik’in artık yayınlanmıyor olması, birçok okur gibi beni de üzmüştü. Ama yapacak bir şey yoktu. Bir gazete veya derginin, sadece okurlarıyla ayakta durmasının mümkün olmadığını bildiğim için, verilen araya birçok insan gibi hak vermiştim.  Daha sonra Densüz Mizah Dergisi ile bu serüven devam etti ve onun da yayın hayatı son buldu.

Yayınlandığı dönemlerde, Ekrem Katı dergi için yazı yazmamı istemişti ama ben mizah yazamayacağımı düşünerek kabul etmemiştim. Ancak aradan geçen yıllardan sonra Dındik tekrar yayın hayatına başlayınca, “Becerebildiğim kadarıyla yazarım” düşüncesiyle, Dındik ekibine dahil oldum. İyi ki de olmuşum. Yirmi iki sayı çıkarttık büyük bir keyifle. Büyük bir kısmını önceden tanıdığım yazar ve çizerin her birinin ayrı bir değer olduğunu beraber çalışınca daha iyi anlamış oldum. Ahmet Tahir Edem, Tarkan Öner, Murat Sevinç, Oğuz Taşpınar, Hayri Uğur, Bedri Yücel, Yücel Çakmak ve İhsan Yüksel Dındik’e can verdiler. Yayın Kurulunda İbrahim Menengiç, Hayrettin Karakaya Dındik Ağalığında Aziz Çelik dergiye hayat verdiler. Ama her güzel şey gibi bu da son buldu. Yirmi iki sayı dayanabildik.

Aradan geçen bir buçuk yıl, Dındik ekibi olarak birbirimizden kopmadık. İyi ki WhatsApp var. Hep yeniden canlanmanın hayalini kurduk ve beklediğimiz gün geldi. Şafak Karataş’ın ağalığında tekrar yayındayız. Hem de çok güçlü bir ismin desteğini alarak. Elazığlıların sevgilisi Abdullah Şekeroğlu da artık Dındik ekibinde. Oyunculuğuyla, Yazarlığıyla, Şairliğiyle, Yönetmenliğiyle tanıdığımız Abdullah Şekeroğlu, güldürme sanatını, bu defa kalemiyle gerçekleştirecek. Hatta çizgilerini (Karikatür) görürseniz şaşmayın. Yirmi üçüncü sayısıyla kaldığı yerden devam edecek olan Dındik ile bundan sonra her şey, çok daha keyifli olacak…