Konuları artık yüz yüze değil, iletişim araçları yoluyla konuşur haledeyiz. Daha doğrusu yazarak yani mesaj yoluyla anlatmaya başladık.
Gel de toplumun karşısında derdini anlat desek, o cesareti gösterecek kişi sayısı sınırlıdır. Ama iletişim araçlarıyla bilgi paylaşımı yapmak, hepimizin için çok kolay…
Artık iletişim kanalları, interaktif program yapmayı tercih ediyor. Çünkü toplum içerisinde söylemek isteyip de söyleyemediğimiz düşüncelerimizi, bu kanallar vasıtasıyla dile getiriyoruz. Programlarında Twitter, WhatsApp gibi uygulamalar üzerinden gelen mesajları yayınlayarak, hem seyirci veya dinleyici sabit tutuluyor hem de programın aktif kalması sağlanıyor.
Bunun dışında, yapılan paylaşımların altına yapılan yorumlar, asıl bizim ne hallere dönüştüğümüzü gösteriyor.
Ama diye başlayan cümlelerin arkasından gelenler, çoğunlukla hakarete hatta şiddete bile varıyor. Zira şiddet sadece fiziki eylemle olmuyor. Her türlü taciz küfür vesaire de şiddet olarak kabul edilebilir.
Linç kültürü ne yazık ki uzun zamandır hayatımızın içerisinde yer alıyor. Ancak teknolojinin hayatımızın her alanında yer almasıyla birlikte, sosyal medyaya taşındı.
Sosyal medyada bir olay, bir kişi veya bir topluluk ile ilgili paylaşımların hedef gösterilmesinin, toplumlar tarafından yadırganmaz hale dönüşmesi üzücü ama gerçek.
Örneklendirecek olursak, tuttuğu takım hakkında yaptığı paylaşımın altına yapılan yorumlar, saygı ölçüsü bir yana, hakaret boyutuna varıyor.
Gönül verdiği siyasi partinin paylaşımının altına yaptığı yoruma verilen cevaplar, kavgada bile söylenemeyecek kadar ağır olabiliyor bazen.
Hatta yapılan yorumlara verilen cevaplar, bazen çığ gibi büyüyor. Herkes birbirine cevap yetiştirmekte ölçüyü kaçırıyor. Sonuçları zaman zaman ağır olan bu sosyal medya kapışmasının kaybedeni, birbirine laf yetiştirmekte yarışanların kendisi oluyor. Yani insanlar kendi fikrinde olmayan insanlara, laf yetiştireceğim diye ölçüyü kaçırıp, kendilerini öyle kaybediyorlar ki, zaman içerisinde yaptığının veya yazdığının suç teşkil ettiğinin farkına bile varamıyorlar.
Trol olarak adlandırılan bir kısım sosyal medya kullanıcıları da yangına körükle giderek, kutuplaşmamıza katkıda bulunuyor.
Trolün gazına gelip, karşı partiye sempati duyan insanlara hakaret yağdıran kişilerin çoğunun ailesinde veya arkadaşlarında, o partiye oy verenlerin olduğunu kendisi dahil herkes biliyor.
Farklı takımları tutan kardeşlerin olduğu birçok aile vardır. Eşlerden birini diğerinden farklı takım tuttuğuna şahit olmuşuzdur. Ama bu karşı takımın taraftarına küfretmemize engel olmaz. Çünkü bizden olmayanı gençlerin tabiriyle gömmek, hayatımızın bir parçası olmuş.
Yüzüne karşı söylemeye cesaret edemediğimiz sözleri, klavye yardımıyla sarf ediyoruz. Hem de bunun sonucunun nerelere varabileceğini düşünmeden.
Eğitimde Akran zorbalığı ile Sosyal medyadaki Linç kültürü aynı şeydir.
Tek çaresi de karşılıklı diyalog ve klavyeden uzak durmaktır.
Klavye vasıtasıyla karşı tarafı linç etmek için sayfalarca yazı yazan birisine, “bir sayfa makale yaz” desen eli ayağı birbirine dolanır.
Bu yazıyı eleştirmek için değil durum tespiti yapmak için yazdım. Çünkü benim de zaman zaman bu kültüre hizmet ettiğimi itiraf etmem lazım.