Elazığ ili Baskil ilçesi tarih boyunca birçok medeniyete, ulusa devlete ev sahip sahipliği yapmıştır. Bu durumun en temel sebebi hiç şüphesiz Fırat nehrinin Baskil ilçesinin sınırlarını çevrelemesi ve Baskil toprakları sınırlarından akıp gitmesidir. Fırat nehrinin ilçeye 128 km’lik bir sınırı bulunmaktadır. Çünkü insanoğlu var olduğu günden bugüne her daim su kenarlarını yurt edinmiştir. Bu duruma en güzel örneklerden biride Baskil ilçesi Karaleylek kanyonunda bulunan mağaralarda 9000 yıllık yerleşim yerlerinin tespitidir. Ayrıca ilçenin farklı noktalarında kaya mezarları, mağara yaşamlarını gösteren figürler ise diğer kaynakladır.

            Tarihsel süreç içerisinde Baskil ilçesi Urartular için büyük bir önem arz etmektedir. Doğuda Van Tuşpa’dan başlayan Urartu devletinin batıdaki en son noktası Baskil ilçesine bağlı Fırat nehri kenarındaki Habibuşağı köyüdür. Bu köy sınırları içerisinde Urartulara ait Tomisa kalesi ve yine Urartuların yaptırdığı İzol kitabesi bulunmaktadır. Yine Haroğlu kalesi, Odabaşı kaya mezarları Urartuların ilçedeki, diğer eserleridir. Fırat’ın doğusunun başladığı Baskil,  her daim jeopolitik açıdan büyük önem arz etmiştir. Sultan Alâeddin Keykubat’ın 1220’li yıllarda 8 yıl boyunca kaldığı zindanların Baskil ilçesinde bulunması Anadolu Türk tarihi açısından büyük bir önem arz etmektedir.  Bölgenin Türk İslam topraklarına dâhil olmasındaki süreçte birçok komutan, evliya, enbiya, şehit yer almıştır. Abdulvahap Gazi hazretleri, Hacı Hasan Baba, Şeyh Ahmet Dede gibi zatlar Baskil ilçesindeki manevi büyüklerdir.  Bölgede Türk-İslam mücadelesi neticesinde birçok zatın sancağı da yer almaktadır. Baskil ilçesinde tespit edilen üç sancak bulunmaktadır. Bunlar Şeyh Hasan köyünde bulunan Teslim Abdal ocağına ait bir sancak, Abdulvahap gazi hazretlerine ait bir sancak birde bu yazıda işleyeceğimiz Musa Herdi sancağı.

            Sancak;  geçmişte askeri, idari ve sembolik bir rolü olan bir bayrak veya flamadır. Türk tarihinde sancak, bir devlet veya birliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nda sancaklar, askeri birliklerin bayrağı olarak görev yapar ve savaş alanlarında önemli bir rol oynarlar.  Sancakların taşınması büyük bir onur ve sorumluluk olarak kabul edilirdi. Sancaklar, askeri birliklerin moralini yükseltmek ve bir araya gelmelerini sağlamak için kullanılan bir semboldü. Genellikle sancak altında savaşan askerler, bayrağa olan sadakatlerini ve cesaretlerini göstermek için büyük bir özveriyle savaşırlardı. Sancaklar savaş alanının yanı sıra idari ve yönetimsel amaçlar için de kullanılırdı. Her bölgenin veya topluluğun kendi sancakları vardı ve bu sancaklar, yerel yönetimin sembolü olarak kullanılırdı. Sancaklar, gücü ve otoriteyi temsil eder ve birlik ve beraberliği sağlamak için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Sancaklar aynı zamanda toplum tarafından saygı gören ve onurlandırılan kişilere verilen bir ödül veya saygınlık ifadesi olarak da kullanılmıştır. Cesaretleri, liderlik kabiliyetleri veya başarıları nedeniyle öne çıkan kişilere sancaklar sunulurdu. Bu, bu kişilere toplum tarafından büyük bir önem verildiğini ve takdir edildiğini göstermek için yapılan bir jestti. Günümüzde sancaklar, tarihi ve geleneksel bir simge olarak kullanılmaya devam etmektedir. Özellikle resmi törenler, askeri geçitler veya milli bayramlarda sancaklar önemli bir rol oynar. Sancaklar ayrıca spor etkinliklerinde de kullanılır ve ulusal takımların bayraklarının temsili olarak taşınır. Sonuç olarak, sancaklar Türk tarihinde önemli bir role sahip olan sembollerdir. Hem askeri hem de sembolik bir anlam taşırlar ve Türk toplumunda birliği, gücü ve otoriteyi temsil ederler. Geleneksel bir simge olarak günümüzde de hala kullanılırlar ve Türk kültüründe büyük bir öneme sahiptirler.

            Musa Herdi bu toprakların Türk İslam sentezi ile buluşmasına öncülük yapan Anadolu erenlerinden biri olduğu bilinmektedir. Musa Herdi hazretlerinin Anadolu’ya gelişi hakkında çok fazla bilgi olmamasına rağmen 11. yüzyılda geldiği tahmin edilmektedir. Musa Herdi Zaviyesi ile ilgili olarak Osmanlı dönemine ait vakıf ve zaviye belgeleri bulunmaktadır.   Fırat Üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Enver Çakar ‘’Baskil yöresi Zaviyeleri ‘’ adlı makalesinde Musa Herdi ile ilgili olarak şu bilgilere yer vermiştir.

            Hz. Muhammed’in torunu ve Hz. Ali’nin oğlu olan Hz. Hüseyin’in neslinden bir “Seyyid” olduğunu (HŞS, nr. 396: 168/3) ve zaviyesinin de Kadirî tarikatına tahsis edildiğini13, muhtelif kaynaklardan öğrenebilmekteyiz. Osmanlı döneminde (muhtemelen 17. yüzyılda) kaleme alındığı anlaşılan ve resmî evrak mahiyeti taşımayan bir belgede, türbesi Baskil yöresinde bulunan Şeyh Hacı Hasan Baba’nın Şeyh Musa Herdi neslinden olduğu ifade edilmiştir. Bu belgeye göre, Şeyh Hacı Hasan Baba Şeyh Davud’un, Şeyh Davud Şeyh Hıdır’ın, Şeyh Hıdır Şeyh Ali’nin, Şeyh Ali de Şeyh Musa Herdi’nin oğludur14. Şeyh Musa için kullanılan Herdi adı esasen bu coğrafyada yani Baskil ve çevresinde yaşayan kalabalık bir aşiretin adıdır Bunlar, Cihanbeyli aşiretinin bir kolu olup, zamanla müstakil bir aşiret halini almışlardır. Öyle anlaşılıyor ki, Şeyh Musa Anadolu’ya bunlarla birlikte gelmiş, vefat edince de burada defnedilmiştir. Mezarının olduğu yerde, şeyhin sağlığında veya vefatından sonra, bir zâviye inşa edildiği için, zamanla zâviyenin bulunduğu köy ve çevresi “Zâviye” adıyla anılmıştır. Bu isim daha sonra “Zeyve” şekline dönüşmüş ve halen de bu isimle bilinmektedir. 

            Musa Herdi sancağı Baskil ilçesine bağlı Akdemir köyünde bulunmaktadır. Sancak yüzyıllardır sancaktarlık yapan bir ailemizde mevcuttur. Güvelik ve bazı özel durumlardan dolayı ailenin adını burada açıklamayacağız. Sancaktar aile ile yaptığımız görüşmede bu sancağın Musa Herdi ’den sonra dedelerinin, dedelerinden babadan oğula geleneksel bir şekilde günümüze kadar ulaştırdıklarını belirttiler.  Ailenin anlattığına göre sancağın yaşı 870 yıllık. Tabi tarihi belge açısından bunun bir kesinliği bulunmamaktadır. Sancağın ilk sahibi Musa Herdi hazretleri yine bu köyde Baskil ilçesine bağlı akdemir köyünde meftundur.  Sancak büyük bir tahribat görmüş olmasına rağmen halen belirgin bir şekilde durmaktadır.  Sancağın ortasında günümüzdeki Türk bayrağı gibi ay yıldız bulunmaktadır. Tarihçilerimiz bir çalışma ve araştırma gerçekleştirirlerse bu tarihi sancak şanlı Türk bayrağımızın en eski hali olabilir. Sancakta ayrıca bir kılıç ve el işaretinde yer almaktadır.  Sancağın dört bir çevresinde Arap harfleriyle yazı bulunmaktadır. Yazının içinde Musa Herdi ismi geçmektedir. Temennimiz Türk tarihi açısından böylesine önemli bir eserin korunması ve geleceğe aktarılmasıdır.