Zamanımızda yaşlılarımıza karşı saygıda kusur etmezdik. Şimdi de öyledir. Şehirleşen hayatımızda bazı değerlerimizi koruyamıyorsak bile otobüste, trende, vapurda yaşlılarımıza kendi yerlerini verenleri gördükçe neredeyse geleceğe ümitle bakacağımız geliyor. Son günlerde 65 yaş üzerindekileri şehir içi ulaşımda ücretsiz taşıma tartışmalarının yapılması bu yaş üzerindeki insanları incittiği açıktır. Her şeyden evvel yaşlıların bizi ücretsiz taşıyın diye bir talepleri olmamıştı. Hem olsa da dinleyen olur muydu? Ücretsiz taşıma olmasaydı böyle bir tartışma da olmayacaktı.

     Bu tartışmaların başlaması aklımıza Urfalı Nabi (1642-1712) geldi. Meşhur şairimiz halka verilen hakların elinden alınması ya da halkın elindekilerinin alınmasını bir dörtlüğü ile zamanında günümüzü görmüş gibi ifade etmiştir. Bu meşhur divan şairimiz bir rubaisinde şöyle der.

     Halkun emvâlin alup sonra teselli vermek

     Füls-i mâhiyi soyup yağda pişirmek gibidir.

     Gûsfendanun idüp kat’-ı tarîk-i nefesin

     Bacağından üfürüp şişürmek gibidir.

     Halkın elindeki alıp sonra teselli vermek; balığın pullarını kazıyıp yağda pişirmek ya da koyunun boğazını kesip ayağından şişirmek gibidir. Önce vereceksin sonra da olmadı fazla olmuş bunu geri alıyorum. 65 yaşındakiler ömürlerini çalışarak geçirdikten sonra huzur dolu bir hayat talep etmekten başka bir istekleri yoktur. Bize şehir içi ulaşımda kolaylık sağlayın demedikleri halde kimin aklına geldiyse böyle bir uygulama başlatıldı. Uygulamanın bütçe üzerinde yük getirdiği anlaşılmaktadır. Taşıyıcılara zamanında hak ettikleri ödenmemesi bazı şehirlerimizde tartışma konusu oldu. 65 yaşının üzerindekiler için yapılan tartışmaların ne kadar devam edeceği de belli değil.

     İstenmeden verilen hak, istenmeden alınacak mı? Uygulamayı başlatanların sessizliği veya gür olmayan yasak savma kabilinden verilen tesirsiz beyanatlar pişmanlığın ifadesi gibi görünüyor. Eskiden dini ve millî bayramlarda toplu taşıma araçlarında bütün vatandaşlar istifade ediyordu. Dar gelirli vatandaşların ulaşım ücreti ödemeden yakınlarını ziyaret etmeleri şık bir davranıştı. Ancak ücretsiz ulaşımın 65 yaşın üstündekilere tamamen ücretsiz olmasının doğruluğu ve yanlışlığı hiç tartışılmadı. Bunun nedenini anlamak da mümkün değil. Gücü yeten ile yetmeyen arasında bir ayrım olmaması doğru mudur? Bütün bir ömrünü çalışmakla geçirmiş sıradan bir emeklinin emekli olduktan sonra başını sokacak bir evi yoksa emekli maaşı sadece kira için yetmeyeceğini herkes bilir. Dar gelirli emekli maaşıyla büyük şehirlerde ancak kira gelirine yetişebiliyor. Ne yazık ki gelir dengesi terazisi, geliri çok olandan yanadır. Bu dengeyi değiştirecek hiçbir teklifin olmadığı da görülüyor. Az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alan bir kısır döngünün içinde sorunlarımızı halının altına süpürüp duruyoruz. Her yerde adaletsizliğin diz boyunu geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. İsrafın ve savurganlığın zirvede olduğu zamanları ilerde daha çok yaşanacak mı? Zaman bilir.

    Eski Türk gelenekleri arasında yakınlarına komşularına yardım vardı. Şehirleşme ile yakın akraba ve komşuluk ilişkilerinden bahsetmek artık zorlaştı. Fakirlerin ve yardıma muhtaçların sayıları arasına ne yazık ki ömrünü devlete hizmette geçirmiş 1958 ve daha büyük doğumlular da dahil oldular. Her birinin kendisi ve sevdikleri için hayaller kurarak çalıştılar. Sonuçta yaşlarından dolayı ya da çalışmaya fiziki olarak mümkün olmadığından emekliliği tercih etmişlerdir. Çoğunun hayallerinin gerçekleşmediği de doğrudur. İnsanca hayatını sürdürmek herkesin hakkıdır. Emekli de bunu hak ediyor. Kahveye gidip arkadaşına çay ısmarlamaya korkar hale getirilen emeklinin bu şartlar altında insanca yaşaması mümkün mü?

     Kimse gördüğünden geri kalmasın öz deyişi belki de bunun için söylenmiştir. Birileri bu tartışmalara son vermelidir.