TEKEL’in özelleştirilmesi 2004 yılında yapılmışsa da hikayenin başlangıcı 1984’e dayanmaktadır. Süreç, 1984 yılında Turgut Özal hükümetince yapılan bir düzenlemeyle başladı. Bu düzenlemeyle Tekel, yabancı sigara ithalatına başladı. Bu gelişmenin ardından 1986 yılında, özel sektöre Tekel ile ortak olmak şartıyla sigara üretme izni verilerek özelleştirme süreci de başlatılmış oldu. 1990’lı yıllarda, kamuya en yüksek getiriyi sağlayan işletmelerden biri olan Tekel’in “zarar ettiği”, “verimsiz olduğu” dedikoduları ile birçok kamu iktisadi işletmesinin yanı sıra TEKEL’in de özelleştirilmesi gündeme geldi.
TEKEL, 2000’li yılların başında planlanan özelleştirme programı ile önce bünyesindeki içki, sigara ve tuz tesisleri ayrıştırıldı. Alkollü içkiler bölümü, fabrikaları, 70 milyon lira değerindeki içki stoku ve tüm varlıklarıyla ilk iki yılı ödemesiz olarak taksitle 2004 yılında 292 milyon dolara MEY İçki Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne satıldı. MEY İçki daha 2 yıllık ödemesiz dönem bitmeden 2006 yılında Tekel’in içki bölümünün yüzde 92 hissesini Amerikan Teksas Pacific Group’a 3 kat fiyatla 950 milyon dolara devretti. Teksas Pacific de 5 yıl işlettikten sonra bu şirketi 2011 yılında İngiliz Diageo şirketine 2.1 milyar dolara sattı. Tekel’in içki bölümünün özelleştirilmesinde işten çıkarılan işçilerin 32 milyon dolar tutan kıdem tazminatı, alıcı firmaya yük olmasın, bir başka deyişle alıcı firma zarar görmesin diye devlet tarafından yüklenildi. Sonuçta, Tekel’in özelleştirilmesinden Hazine değil, alıp satan şirketler kazançlı çıktı.
Özelleştirme çalışmaları kapsamında Şanlıurfa ve Kırıkkale fabrikaları, ihale sonrasında ise Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Ürgüp, Yozgat ve Acıpayam’daki 8 fabrika kapatıldı. Bugün yalnızca 9 fabrika faaliyetini sürdürüyor. Bu fabrikaların kapatılması ile çalışan işçiler işlerini kaybetmiş, üzüm üreticisi üzümünü satacak fabrika bulamayacak duruma düşmüştür. Böylece 19 alkollü içki üreten tesis kamunun elinden çıkmış ve Tekel’in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesi yarardan çok zarar getirerek sorun yaratmıştır.
Tekel’in sigara bölümü ise 2008 yılında 1 milyar 710 milyon dolara, İngiliz British American Tobacco’ya satıldı. Satış sonrası İstanbul, Adana, Bitlis, Malatya ve Tokat sigara fabrikaları kapatılmış, yalnızca Ballıca fabrikası çalışır durumda kalmıştır. Özelleştirmeden sonra tütün üreticisinin sayısı 477 binden 194 bine düştü. Bu sayı, tüm fertleriyle birlikte yaklaşık 1 milyon tütün üreticisinin işsiz kalması anlamına geliyor. Bu satış yapıldıktan sonra Tekel’in son birimi yaprak tütün işletmeleri de özelleştirme idaresi tarafından kapatıldı. (*)
Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı’nın 2019 yılı faaliyet raporuna göre, Türkiye’de tütün üreticilerinin sayısı 50,040’a indi. Özelleştirme süreci sonrasında, Türkiye’nin tütün üretimi ve tütün üreticileri büyük bir darbe yedi. Yüzbinlerce tütün üreticisi, özelleştirmeden sonra tütün üretiminden koptu ve geçim sağlayabilmek için kentlere göç etmek zorunda kaldı. Sonuçta, Türkiye kendi tütününü üretmeyen, yabancı tütün ve sigaraya bağımlı bir ülke haline geldi. En acısı, 1984 yılında “0” olan tütün ithalatımız günümüzde ihracatın iki katına ulaştı. Tütün Eksperleri Derneği’nin 2020 yılı raporuna göre, Türkiye 2020 yılında 279 milyon dolarlık ihracata karşılık 562 milyon dolarlık tütün ithal etti. Özetle, Tekel’in özelleştirilmesinde alıcı şirketler kazançlı çıkarken, kaybeden halk, tütün üreten çiftçiler ve Tekel işçileri oldu.
Kaynakça:
(*) Dr. Gökhan Cebeci