İklim değişikliği, küresel ısınmayı, bir başka deyişle ortalama sıcaklıkta süregelen artışın Dünya’nın iklim sistemi üzerindeki etkilerini ifade eder. İklim değişikliğinin bugüne kadar insanlığın karşılaştığı en büyük ortak sorun olduğu tüm kurumlar ve bilim insanları tarafından kabul edilmiştir. Son 50 yılda kuzey kutbu en fazla ısınan bölge olmakla beraber, karadaki sıcaklıklar genellikle deniz yüzeyi sıcaklıklarından daha fazla arttı. İklim değişiklikleri nedeniyle göller kuruyup, çöller genişlerken, sıcak hava dalgaları ve orman yangınları daha yaygın hale geldi. Sonuçta, iklim değişikliği insanları gıda ve su kıtlığı, artan seller, aşırı sıcaklar, daha fazla hastalık ve ekonomik kayıplarla tehdit etmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü iklim değişikliğini 21. Yüzyılda küresel sağlığa yönelik en büyük tehlike olarak nitelendirdi...
İklim değişikliğinin Türkiye’ye etkileri denildiği zaman, çoğumuzun aklına beklenmeyen hava olayları geliyor. Ülkemizde son yıllarda artan şiddetli hava olayları, taşkınlar ve seller sıkça yaşanmaya başladı.
Bilim insanları 2030 yılına yaklaşırken sıcaklıkların dramatik bir şekilde artacağını belirtiyor. Akdeniz havzası ise iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden birisi olacağı söyleniyor.
Araştırmalarda, 20 yıl içerisinde sıcaklıkların 2 derece artacağı öngörülüyor. Türkiye’nin coğrafi bölgelerinin iklim krizinden farklı şekillerde etkilenmesi bekleniyor. Güney Doğu ve İç Anadolu gibi yarı kurak bölgelerimiz çölleşme ve daha fazla kuraklık ile boğuşurken, Karadeniz bölgesinde yağışlar ve dolayısıyla sel felaketlerinin artacağı belirtiliyor. Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri kuruyan havzalar nedeniyle susuzluk ile karşı karşıya kalacağı açıklanıyor. Eko sistemlerin değişmesinin salgın hastalıkların ve pandemilerin artışına neden olacağı da öngörülüyor. Meteorolojiye göre, bu yılın Ekim ayında uzun yıllar ortalamasına göre yağış yüzde 46, geçen yıla oranla yüzde 27 azaldı. Bazı bölgeler ise son 40 yılın en düşük Ekim ayı yağışı aldı.
Öncelikle “iklim krizi” nin sadece daha sıcak yazlar ve zorlaşan şehir hayatı yaratmayacak tarım, endüstri, turizm ve ekonomimizi de etkileyecek. Araştırmalar, 2030’lu yılların sonlarına doğru hızlı bir sıcaklık artışı olacağını gösteriyor. Küresel ısınma aynı hızla devam ederse, Türkiye’nin batısında yaz ayları 5-6 derece daha sıcak geçecek. Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sıcaklıkların 3 ila 4 derece yükseleceğini öngörüyor. Güneyde yağışların azalacağı ve kuraklığın artacağı, Karadeniz’de ise yoğun yağışlar yüzünden sel felaketlerinin sıkça görüleceği öngörülüyor.
Sıcaklık değişimi ile toprak yapısında değişmesi kaçınılmaz olacak. Bu durum tarımımızı olumsuz yönde etkileyecek, veri kaybına yol açacak. Ekosistemlerin bozulması ve canlı türlerinin kaybolması da beklenen etkiler arasında. Şimdiden kuraklaşmaya başlayan havzaların çölleşeceği belirtiliyor. En kötüsü ülkemizin su kaynaklarında ciddi derecede azalma bekleniyor. Tarım alanlarının azalması ve tarım verimliliğinin düşmesiyle birlikte artacak gıda krizi büyük bir sorun olacak. (1)
Küresel iklim değişikliği etkilerini azaltmak için; özellikle yenilebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, elektrik, su ve doğalgaz kullanımında tasarruf edilmesi ve su tüketimine özen gösterilmesi, orman alanlarının genişletilmesi ve yeşillendirmeye destek verilmesi, atmosfere salınan karbon gazının azaltılması ve en önemlisi iklim değişikliği konusunda uluslararası iş birliği oluşturulması gibi öneriler gündeme getiriliyor. (2)
Kaynakça:
(1) Sentrum
(2) odeobank