Yerel seçimlere yaklaşık beş ay kaldı. 2024 yılı Mart ayı içerisinde bir yerel seçime daha tanık olacağız. Şehri yönetecek Şehrül-Emin halkımızın oyları ile seçilecek. Seçilecek seçilmesine de aslından seçilecek aday iktidar partisinin seçtiği aday olacaktır. Uzun lafın kısası iktidar partisi kimi aday gösterirse, yeni belediye başkanımız o olacaktır. Kişinin başarılı olması ya da olmaması fark etmez. Adayın tanınması da pek önemli değildir. Yok Ankara’dan gelmiş, yok şöyle tecrübeli imiş, yok ili tanımıyormuş, yok çok genç ve tecrübesizmiş bunların hepsi boş lakırdı… Takım tutar gibi parti tutan halkımız, geçmiş seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de tercihini iktidar partisinin adayından yana kullanacağını düşünüyorum. Zira çarşıda sokakta ağızlardan çıkan fısıltılar inanın bu yönde…
Yerel seçimlerde, adayların parti şemsiyesi altında girmeleri bana biraz garip geliyor. Oyu alan kendileri değil; parti için oy veriliyor! Hiçbir siyasetçi çıkıp da memlekette “Efendim benim şu kadar oyum var!..” demesin. Kendine güvenen aday niye bağımsız aday olarak girmiyor? İktidarın nimetlerini kullanmak (müspet ya da menfi) diğer vatandaşların kul hakkına girmiyor mu? Şehrül-Emin devletin bütçesini kendi reklamını yapmak için niye kullanır? Hizmetleri zaten vatandaş görmüyor mu? Ben her kırmızı ışıkta durduğumda kafamı çevirdiğimde aynı yüzü görmek zorunda mıyım? Bunlar tüm Elazığlıların yaşadığı ortak düşüncelerdir. Herkes fikrini söylemekte biraz çekinse de, inanın ortak kanı bu yönde…
Yeni seçilecek başkanlara da ufak bir önerim var. Lütfen, “kendi ekibimi getiriyorum. Onlarla çalışacağım” gibi söz ve eylemlerde bulunarak bu aziz şehrin vaktini boşa harcamayın. Getirdiğiniz insanlar çok kaliteli, çok nitelikli insanlar olabilir. Ancak Belediyecilik farklı bir olaydır. Siz kurumu ve işi tanıtana kadar aylar geçecek, çok değerli zaman kaybolacaktır. Önemli olan tecrübeli, dürüst ve çalışkan personeli bulup; “O partiden… şu görüşten… şunun adamı… bunun hesabı…’’ demeden o insandan en üst düzeyde faydalanmak olmalıdır.
Devlet büyüklerimize de bir önerim olacak; şehri idareye talip kişiler, yapacakları daha doğrusu yapmayı taahhüt ettikleri hizmetleri açıklayıp, altına imzalarını atmalılar. Beş yılsonunda yapıp yapamadıkları için hesap vermelidirler. Ben geldim, kafama göre yönettim, beş yıl sonra da bilmem kaç yüz milyon borçla devir ediyorum… Oh ne ala memleket… Sizin bir yeriniz, bir işletmeniz olduğunu düşünün… onu beş yıllığına birine işletme olarak vereceksiniz. Süre sonunda hesap sormaz mısınız? Ne yaptın? Ne ettin? Sana gönderdiğim paralar ile hangi projeleri yaptın? Bu projeler ne kadar acil ve de gerekli idi? Gel bakalım kardeşim! Demez misiniz?
Valla siz ne derseniz deyin; millet halinden de iktidardan da memnun. Kimse şikâyet etmesin. Suyumuz niye akmıyor? Bu asfalt niye bozuk? Şehir toz toprak içinde! Her şey yolunda. Doğru sandık yoluna…