Elazığ ve Harput ahalisi oldum olası okumaya, ilimlere meraklıdır. Bu merak neticesinde de birçok yetişmiş insanı; devletin hemen hemen her kademesinde, konum olarak iyi bir makamda olan bir evladı vardır. Ummadığınız hastanede Elazığlı bir Doktor, uzak kışlada Elazığlı bir Komutan, büyük illerden birinde Elazığlı bir bürokrat görebilirsiniz. Yöremin insanı evladını okutmak için bin bir zahmete girmekten çekinmez. Elinden geldiğince, gücü yettiğince en iyi eğitimi alması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. Olay böyle olunca ilimizde de çok sayıda Eğitim Kurumu da faaliyet göstermekte. Bunların arasında ülke çapında adını duyurmuş, markalaşma sürecini başarı ile tamamlayan, profesyonel, güzide firmalarımız bulunurken; işi tamamen parasal duygular ile yürütmeye çalışan sözde eğitimci geçinenlerin de bu şehirde faaliyet gösterdiklerini öğrendik…

    Bir okur kardeşimizden aldığımız bir mesaj bize eski bir atasözünü hatırlattı… Kurunun yanında yaş’ta yanar… Evet; bu güzide kurumsal eğitim kuruluşlarımızın yanında, bu işi avantajlı maddi kazanca çevirmeye çalışan ve bunu yaparken de en değerli insanlarımız olan öğretmenlerimizi kullanan bu insanların varlığı beni fazlası ile üzdü… Olayın aslını sizlere aktardığımda bana hak vereceksiniz. Geçen hafta almış olduğum mesajın özü şu şekilde… “ilimizde faaliyet gösteren bir işyerinde çalışan öğretmenlerimiz, normal şartlarda en az asgari ücret alırken (tarafımca bir öğretmene asgari ücreti layık görmek, ona yapılmış en büyük saygısızlık…) bankadan maaşını asgari ücret olarak çekiyor. İşvereni ile konuşmasına istinaden çekmiş olduğu paranın bir kısmını tekrar işverenine iade ediyor. İşin özü asgari ücretin bile altında çalışmak zorunda kalıyorlar… İşine gelirse mantığı…” kendinizi o öğretmenin yerine koyabilir misiniz? Yıllarca emek verip mesleğini, diplomasını eline alıyor. İş bulamıyor ve sonunda bu açgözlü insan ya da insanların kucağına düşüyor. Nedir efendim; sözde bu eğitimin verildiği yer daha hızlı kalkınacak, patron fazla kazanacak… Yazık, gerçekten çok yazık…

    Bu işi kurumsal olarak yapan, bu sektörde yıllarca emek vermiş güzide kurumlarımızı tatbiki bu paragöz insanlardan ve onlar gibi düşünenlerden ayırıyorum. Ancak sektörlerine bu tarz insanların olması, eğitimci adını kullanmaları inanın bizleri çok üzüyor.

    Bu konuda aslında Devletinde yapacağı pek bir şey kalmıyor. Kontrol ettiğinizde sistemde maaşını bankadan alıyor. Gerisi vahamet… 

    Görev burada belki biraz biz ailelere de düşüyor. Daha çok kurumsallaşmış firmaları tercih ederek fark yaratabiliriz. Ancak içinde yaşadığımız ekonomik sıkıntılar bizi bir şekilde bu hoş olmayan yapıya mecbur bırakıyor. Diğer sektörlerde de durum benzer değil mi? Örneğin etin fiyatı belli. Bir porsiyon yemekte olan etin gramajı da belli… Yüz liraya yediğiniz dürümü, iki sokak ötede kırk liraya yemeniz; işin işte tam bu noktası…  Mutlaka ama mutlaka bir şeylerden kısılmıştır… Tezgâh sahibi karından kıstı diyebilecekseniz; o da bir istisnadır… Biliyorsunuzdur, “İstisnalar kaideyi bozmaz…” Siz, siz olun, Dikkatli olun. İnsaflı olun.