Uzun bir seyahatten sonra konakladığımız binanın komşusu ile tanışma faslı sırasında, Harputlu olduklarını ve kocasının 3 sene önce 96 yaşında vefat ettiğini söylediğinde kendisini dikkatlice dinledim. Hollanda asıllı Leyla Hanım, Harputlu kocası ile tanışmasını ve Harputlu Şatıroğulları ailesine nasıl gelin olduğunu anlattı. Sağlıklı ve uzun bir evlilikleri olmuş, biri kız olmak üzere iki çocuk sahibi olmuşlar. Üç sene önce eşinin vefat etmesiyle Leyla Hanım, kızı ve bir yardımcısı ile hayatına devam etmektedir.
Leyla Hanım, Harput günlerini anlatırken, evlerinin Arap Baba Türbesi’nin çok yakınında olduğunu, türbeyi her daim ziyaret ettiğini, Alaca Mescit Mahallesi’ni, komşularını, Buzluk Mağarası’nı ve bağlarını anlatırken sesi, insanın bedenini serinleten denizden karaya esen imbat rüzgârı gibi sardı. O anıları, hafif kırık ama tatlı Türkçesiyle dile getiriyordu.
Mahmut Şatır’ın harita mühendisliği yüksek lisansı için Hollanda’ya geldiğinde tanıştıklarını, birbirlerini sevdiklerini ve Türkiye’ye gelin geldiğini tebessümle anlattı. 1950’li yıllarda bir Türk gencinin haritacılık gibi çok ilgi çekmeyen bir konuda yüksek lisans için yurtdışına gitmesi sıra dışı bir durumdu; bu, ilgilimi daha fazla çekti. Doğrusunu söylemek gerekirse, Harputlu olması da ayrıca ilgimi çekmişti. Haritacılık, hiç anlamadığım konuların başında gelir. Öğrenim yıllarından aklımda kalan coğrafi bilgilerin çoğu zihnimden silinmiş durumda. Doğrusu, bu alanı çok teknik olmayan bir konu olarak düşünüyordum. Ancak, son yıllardaki akıllı haritalar ile ilgili bilgim daha da azalmıştı.
İlk haritacılık okullarımızdan olan Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği bölümünü derece ile bitiren Mahmut Şatır, Harputlu orta halli bir ailenin çocuğu olarak yüksek tahsil için İstanbul’a doğru yola çıktığında, gelecekte kendisini nelerin beklediğini elbette bilmiyordu. Neredeyse yüzyıla yakın bir ömür içinde, meslek hayatında gördüklerini yazan Mahmut Şatır, “Vicdanımın Sesi” adlı kitabında bunları kaleme aldı. Bir kadastro şövalyesi gibi yaşadığı meslek hayatında, tecrübelerinin sadece harita mühendislerini ilgilendirmediğini, yazdığı kitaptan daha iyi anladım. Kitap, bir insanın hayatındaki mesleki zorlukları ve karşılaştığı güçlükleri anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda nasıl bir gelecek tasavvur ediyorsanız mutlaka gücünüzün fevkinde ve mesleğinizin disiplininden taviz vermeden çalışmanız gerektiğini gösteriyor. Her zorluk karşısında pes edip ayrılmanın vatan sevgisiyle bağdaşmayacağını anladığımızda, ülkemize faydalı olabileceğimizi anlatması tam bir sorumluluk örneği taşıyor.
Mahmut Şatır’ın yazdığı kitabı, harita mühendislerinin mutlaka tanıdıklarını ve okuduklarını düşünüyorum. Haritacılıkla uğraşalım ya da başka bir iş yapalım, bu kitabı mutlaka okumalıyız.
Savaş ve kıtlık zamanlarında eğitim almak için gösterdiği çabanın asıl gayesinin topraklarına hizmet etme ülküsü olduğunu, ileriki yıllarda icraatlarıyla gösterecektir. Mahmut Şatır, Hollanda’da mesleği ile ilgili hayal ettiklerini gördüğünde, bunları genç Türkiye’de de uygulamak istemiştir. Ne var ki, yapmak istediklerini, daha doğrusu mesleğiyle ilgili hayal ettiği yenilikleri anlatmaya çalışırken bile, gerçeklerin duvarlarına çarpmış, ancak vazgeçmek yerine daha azimli bir çalışma yaparak gayretini göstermiştir. Askeri üniformalı haritacıların yeniliklere karşı gösterdikleri mukavemeti bir türlü anlayamamış, daha sonra bu mukavemetin küçük menfaatler uğruna olduğunu fark etmiştir. Ancak daha yüksek makamlardan gelen engellerle karşılaşınca, bulunduğu konumun derecesinin yükseltilmemesine sebep olmuştur. Anlattığı güçlüklerle ilgili yazdığı anılar, hem düşündürücü hem de tebessüm ettirici yönlere sahiptir.
Mahmut Şatır, sahip olduğu bilgiyle devlet bütçesine katkı sağlarken, geliştirdiği fotogrametri tekniklerinin kullanılmasıyla Türk harita mühendislerinin önünü açmıştır. Türkiye’nin bir kadastro davası olduğunu ve bunun kalkınmak için olmazsa olmaz olduğunu fark edenlerin başında gelmiştir. Ancak bunu yetkililere kavratmanın zorluğunu anlayınca, daha fazla mücadele etmesi gerektiğine inanmıştır. Nihayetinde, ciddi bir muhatap olarak gördüğü Başbakan Süleyman Demirel, bu işin önemini anlamış ve ciddi bir bütçeyi bu işe ayırmıştır. Bu bütçenin fazla olduğunu ifade eden kurum yetkililerini hayretle karşılamış ve daha çok mücadele edeceğine inanmıştır. Başbakan Demirel’in, kadastro olmadan büyük projelerin gerçekleştirilemeyeceğini bilen bir mühendis olması, bu işin önemini kavramasında etkili olmuştur. Keban Barajı'nın projelendirilmesi sırasında, kadastro çalışmalarının zorluklarını görenler, Mahmut Şatır’a hak vermiş, ancak bunu dile getirmekten imtina etmişlerdir.
Hatıralarını isim ve tarih vererek anlatan Şatır’ı yanlışlayan kimsenin olmaması da düşündürücüdür.
“Vicdanımın Sesi” kitabının yazarı Mahmut Şatır’ın iki kitabının daha olduğunu öğrendiğimde, şaşkınlık yaşadığımı söylemeliyim. Bu kitapları, son 70 yılın bir özeti olarak görürsek, geleceğe nasıl bir miras bırakıldığını görmek mümkündür. Türkiye’nin Etibank gibi bir işletmesinin içine düştüğü çıkmazları, perlit madeni üzerinden verdiği örneklerle çok açık bir şekilde ortaya koyan Şatır, mermercilik konusundaki çalışmalarının macerasını da kitabına eklemiştir. Bütün bunları çok zengin olmak için değil, vatana hizmet etmek için yaptığını göstermek adına, sahibi olduğu işletmeleri ortaklarına devrederek ömrünün sonlarına doğru rahat bir yaşam sürdüğü anlaşılmaktadır.
Mahmut Şatır, yurt dışında ilk çalışan mühendislerimizdendir. Libya’ya giden ilk kafilenin başında yer alarak, yaşadığı hatıralar ve zorluklar bugünün insanlarının pek yanaşmayacağı çalışmaları başarıyla gerçekleştirmiştir. Suudi Arabistan’daki çalışmaları da ayrı bir macera konusu olarak kayıt altına almış, şahit olduğu olayları okuyucuya aktarmıştır.
Mahmut Şatır, kitaplarını ömrünün sonlarına doğru yazmıştır; yaşadıklarının unutulmasını istemediği için. Etki Yayınları arasında çıkan bu kitapların satışı olup olmadığını bilmiyorum, ancak bir şekilde temin edilebileceğini düşünüyorum.
Türkiye’nin diplomalı ilk fotogrametri mühendisi olan Mahmut Şatır’ın, kadastro çalışmalarında büyük hamleler yaptığını söylemek mümkündür. “Vicdanımın Sesi”, “Rahatlık Bize mi Battı” ve “Sıra Dışı Bir Gakgoş” adlı kitapların yazarı olan Harputlu Mahmut Şatır’a rahmet diliyorum.