Kendilerini doğdukları ya da yaşadıkları şehirlere vakfeden kişiler vardır. İlk defa Erzurum ile ilgili yazılı kaynaklar arasında edebi ve ebedi bir klasik olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “BEŞ ŞEHİR” adlı eserindeki Erzurum ile ilgili bölümü okumuştum. Bu okuyuşumun lise sıralarında olduğunu hatırlıyorum. Şehir, insan ve coğrafya ilişkisinin vatan duygularının insan üzerindeki etkisini kendi nefsimden biliyorum.
Coğrafya ile ilgili olan daha başka eserlerin insanlarda var olan vatan sevgisini daha da artırdığı da doğrudur. Ya da bir masalın veya destanın da aynı vazifeyi yaptığı söylenebilir. Dahası bir türkü veya hoyrat insanı bulunduğu coğrafyanın bir parçası haline getirir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazdıkları zamanın ruhuna uygun olsa da günümüze kadar gelen klasik hale getiren sebep hatıraların ve şehirden aldığı kimliği yaşatan şahsiyetlerin kazandırdıklarıdır. Diyebilirim ki bende büyük bir tesir bırakan ikinci bir kitap da Remzi Oğuz Arık’ın “COĞRAFYADAN VATANA” isimli kitabıdır. Bu kitabı gençlik yıllarımızda rahmetli Alpaslan Türkeş’in tavsiyesiyle okumuştum. O’nun tavsiyesi bu eseri benim için daha önemli hale getirmişti. Ben de hala gençlere bu kitapları tavsiye ediyorum. Bazılarına da alarak hediye ediyorum. Şimdi ise elimde bu kitapların adeta bir sonucu olan muazzam bir eser bulunmaktadır. Bu da Erzurum’un yiğit evlatlarından Muammer Cindilli ve O’nun HATIRALAR isimli kitabıdır.
Muammer, zamanın ruhunu daha çocukluk yıllarında yakalamıştır desem abartmış olmam. Zamanın ruhunu yakalamasına vesile olan da doğduğu ve yaşadığı şehir olan Erzurum'dur. Küçük yaşta annesini kaybetmesi geliri az bir ailenin evladı olması yanlış yollara sapmasına hiç de vesile olmamıştır. Erzurum vakıf insanları mahallesi, komşuluk ilişkileri dahası mazinin hatırlarını taşıyan tarihi yapıların ve onların çevresinde geçen hayatların yetişmesine etki eden unsurlar olmuştur. Şehir irfanını taşıyanlar hemen herkesin ayaklı mürebbileri olarak vazife yapmışlardır.
Erzurum alimi, sanatkarı, velisi, delisi, muhtarı, çaycısı, mahalle büyüğü neneler paşalar, aşığı, imamı, esnafı, zabıtası, paşası, valisi, belediye reisi ile bir bütünlük teşkil eder. Bunlarla ilgili hatıraları yazılanları anladığımız vakit şehrin ruhuna nüfuz edebiliriz. Dostlukların, vefanın, ihanetin, yardımlaşmanın kıymetini bilmelerinin sebebi olarak da bunu rahatlıkla gösterebiliriz. Muammer, bütün bunların arasında numune bir şahsiyet olarak berhayat olarak durmaktadır. Çocukluğundan aldığı şehir terbiyesi ile kazandığı şahsiyeti ömrü boyunca sürdürmüş; sürdürmeye de devam etmektedir. Bir ömrün dolu dolu yaşanmasına vesile olan geniş hatıralar, hüzünlü ve çileli yılları ihtiva etse de coğrafyaya yani yaşadığın topraklara bağlanmanın başka bir vesilesidir. Ölümün zaferi simgeleyen mekânların varlıklarını sürdürememeleri Erzurum için olduğu kadar Erzurumlular için de bir hüzün vesilesi olmuştur.
Her karışının şehit hatıraları ile dolu olan bu şehir sadece Erzurumluların övüncü olmanın çok daha fevkindedir. Ruslar ve Ermeniler ile yapılan mücadelelerin izleri hala görülebilmektedir. Bu hatıraların izlerini gönüllerinde taşıyanların varacakları tek nokta da vatan sevgisinin baş tacı edilmesidir. Muammer, yazdıkları ile bize bunu göstermektedir. Yazdıkları demek ne kadar doğrudur bilemiyorum. Anlaşılan bir şehir irfanının devamını sağlamak adına yapılan konuşmaların bir derlemesidir. Hatıralar ışığında muhteşem bir mazinin mirasçısı olan Erzurum, yeni bir projeksiyon ile aydınlatılmaktadır. Ümit ederim ki bu hatıraların sadece Erzurumlulara değil, bütün bir Türk gençliğine ufuk açsın. Dahası her makamdaki veya her aile bireyi yaşadığı çevrenin, şehrin tarihini irfanını tanısın. Eskiden beri bir düşüncem vardır. İstanbul boğazının her iki yakası cami, köşk, yalı... daha birçok tarihi eserlerle doludur. Her ne kadar beton binalar arasında kaybolmaya yüz tutmuşlarsa da hala güzel olan yanları vardır. Buralarda görev yapan bütün devlet memurlarının kaymakam, belediye başkanı, imam ... bütün görevlilere Samiha Ayverdi’nin klasikleşen başta “BOĞAZİÇİNDE TARİH” ve diğer eserlerinden imtihana tabi tutarak görevlendirmek lazımdır. Mümkün olursa bütün şehirlerimiz için de bunları yapmalıyız. Vatan sevgisi şuurlu bir hale ancak bu şekilde getirilebilir inancındayım. Coğrafyasını tanımayan birisinin vatan sevgisinden bahsetmesi muhaldir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın BEŞ ŞEHİR isimli eserini okumayan, bilmeyen bir görevlinin Erzurum’a ne kadar hizmet edebileceği tartışmalıdır. Bundan sonra Muammer Cindilli’nin HATIRLAR isimli eserini de okumalıdırlar.
Muammer Cindilli, yaşadıklarını çocukluğundan itibaren bugün anlatacakmış gibi bir deftere not etmiş ve bu notları okuyormuş gibi hatıralarını anlatmaktadır. Kitaptan anlaşıldığına göre bir mekânda belli aralıklarla yaptığı konuşmalar editör Vedat Eğilmez’in ifadesi ile bir yıl sürmüştür. Konuşmaları kayıt cihazlarından çözerek yazıya dökenlerin emekleri oldukça çoktur. Sabır ve emek isteyen bu çalışmanın ortaya çıkması ilerde araştırma yapacak olanlar için bulunmaz bir irfan hazinesidir. Şimdiye kadar okuduğum bu tip kitaplar içinde “HATIRALAR MUAMMER CİNDİLLİ” kitabı kadar düzgün bir çalışmaya rastladığımı hatırlamıyorum.
Muammer Cindilli, çok fesih ve beliği ifadeler kullanarak adeta kâğıttan okur gibi ya da önceden bir metni ezberleyerek okumuş gibi konuşmaktadır. Konuşma dili ile yazı dilinin birbirinden farklı olduğu herkesin malumudur. Erzurum’un anatomisini her bir konuşmasında okuyucuya şehrin lezzetlerini tattırmakta, okuyanı Erzurum’a adeta bağlamaktadır. Kaybolan değerlerin karşısında da büyük bir hüzün yaşatmaktadır. Erzurum'a gitmemiş olsa da Erzurum'u görmemiş olsa da okuyana hüzün ve sevgiyi birlikte yaşamaktadır. Şehrin coğrafyasını üzerinde yaşayanlarla birlikte anlatan Cindilli, insan, toprak ve toprak üzerindeki canlı ve cansız varlıkların tümü ile birleştirmiştir. Bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum. Ancak, toprağın yani coğrafyanın insan tabiatı üzerindeki etkisini bu eserde çok net olarak görebilmekteyiz. Morgof kışlasının yok edilmesinin zaferini kutlayanların büyük hatıraları yok ettiklerini zaman içinde nasıl bir duygu içinde olacaklarını herkes gibi ben de merak etmekteyim. Ya da Erzurumlunun yüzüne nasıl bakacaklar? Sadece Morgof Kışlası değil Emirgân Çay Bahçesi, Hemşin Pastanesi, Taşhan gibi yerlerin yok edilmesi veya özelliklerinin kaybedilmesi karşısında yarın Allah korusun kümbetleri, Yakutiye’yi veya tabyaları tahrip ederlerse acaba kaç kişiden ses çıkacak merak etmiyor değilim. Neyse ki hala Nene Hatun ve tabyalar anılıyor. (Devam edecek.)