Türk dilini konuşan devletler topluluğunun temsilcisi olan Türk Konseyi tarafından seçilen bazı şehirlere, Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanı verilmektedir ve bu şehirlerde bir yıl boyunca çeşitli kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.

Kültür ve tarih zenginliği, bu kriterler arasında birinci sırada yer aldığı yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Tarihimizin önemli dönüm noktalarından birine ev sahipliği yapması ve Türk kültürünün çeşitliliğinin hâlâ yaşatılması da bu faktörler arasında sayılmaktadır. Coğrafi konumu itibarıyla gözde bir yer olmasının da etkisi, kriterler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Şehirde gerçekleştirilen kültürel etkinlikler, özellikle orada yaşayanlar tarafından sahiplenilmesi, bu seçimin güçlü bir nedeni olmuştur. Konferanslar, sergiler, fuarlar, seminerler gibi faaliyetler bu kapsamda değerlendirilir.

Seçilen şehirlerin, başta Türk dilinin zenginliğine sahip olması ve bunun için çeşitli etkinliklerin düzenlenmesi, aynı zamanda Türk kimliğinin kültür faaliyetiyle tanıtılmasına katkı sağlaması beklenir. Ayrıca, altyapının sağlam olması, ulaşım kolaylığının olması gibi faktörler de bu kriterlere dahil edilmelidir. Etkinliklere ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip olmak, yeterli açık ve kapalı toplantı alanlarının bulunması da bir avantaj olarak görülebilir.

Tarihi, coğrafyası, kültürü ve hayat tarzı gibi diğer etkenlerin birleşmesi, kültür başkenti olma yolunda yeterli sebepler sunmaktadır. Ancak bu değerlendirmelerin yanı sıra güçlü bir lobi faaliyetinin de etkili olduğunu söylemek mümkündür. Kâğıt üzerinde yazılan değerlendirmelere kimse itiraz etmez. Her vicdan sahibi, yazılanlara ve açıklamalara hemen "İşte böyle olmalıdır" der.

Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını taşıyan şehirler, yalnızca bir yıl boyunca bu rolü üstlenir, ancak etkinlikler ve projeler, bu şehirlerin kültürel kimliklerini ve Türk dünyasıyla olan bağlarını uzun vadede pekiştirir. Bu şehirlerin seçilmesi, kültürel mirası yaşatmanın yanı sıra, Türk halklarının birbirini daha iyi tanımasına ve daha yakın ilişkiler kurmasına imkân tanır.

İlk defa 2021 yılından itibaren Türk Konseyi tarafından ilan edilen Türk Dünyası Kültür Başkentleri arasında Türkiye’den Eskişehir ve Bursa da yer almıştır. Ancak, ilgilenenler dışında fazla ses getirdiğini düşünmeyenlerdenim. Cılız bir organizasyonla maalesef geçiştirilmiştir. Gönül isterdi ki, bütün dünyayı ayağa kaldıracak, düşmana korku, dosta güven verecek şekilde kutlansın. Diğer Türk devletlerinde yapılan kutlamaları televizyondan az da olsa takip edebildim. Mukayese etmek istemem ama bizden daha renkli olduğunu söyleyebilirim. Bizim dışımızdaki Türk devletlerinde daha fazla ciddiye alındığını düşünüyorum. Macaristan’da her yıl düzenlenen etkinliklerin bile bizden daha fazla ses getirdiğini düşünenlerdenim.

Türk dilini konuşan ülkeler arasında dayanışma, birlik ve ortak menfaatler etrafında bir birlik oluşturmayı amaçlayan bu kuruluş, bizim mefkûremiz olan Turan’ın bir basamağı olabilir. Ehil ellerde olması ve ortak bir yasa etrafında yapılan faaliyetlerin halkı daha fazla etkileyeceği şüphesizdir. Aynı dili konuşanların birbirini daha fazla tanıma fırsatı sunması, gelecekte dünya ülkeleri içinde milletin refahına da katkı sağlayacaktır. Sağlık, eğitim, ulaşım ve askeri alanlarda yapılan anlaşmalara ek olarak, kültür başkentleri etkinliğinin daha etkili olması için çabalar gösterilmelidir. Kültür başkenti adayı şehirler, önceden tespit edilerek hazırlıklara ve yapılacak etkinliklere yıllar öncesinden başlanmalıdır. Anadolu’nun neredeyse bütün şehirleri, bu etkinlikleri yapabilecek kapasiteye ve yeterliliğe sahiptir. Seçilecek şehirlerin konumları ve tarihteki rolleri dikkate alındığında, her yerin kendine özgü özellikleri göz önünde bulundurularak bir seçim yapılmalıdır.

Bazı şehirlerimiz, tarihi olaylarla, bazıları mutfağıyla, bazıları sporu ile, bazıları ise müziği ile daha öne çıkmaktadır. Bu konuları tasnif ederek bir sıralama belirlenmeli ve buna göre bir seçim yapılmalıdır. Gönlümdeki şehir ise birinci sırada ELÂZIĞ (HARPUT) tur. Anadolu’nun kavşağı olan bu kadim şehir, sadece mutfak, irfani gelenekler ve Anadolu’nun Türkleşmesinde kavşak vazifesi görmüş olmasıyla Türk Dünyası Kültür Başkenti olmayı çoktan hak etmiştir. Eksik olan, sahiplenecek yeterli kabiliyeti ortaya koymaya çalışacak olan gönül ehli kişilerin öncülük yaparak bu sürece katkı sağlamalarıdır. Harput’un Türk Dünyası Kültür Başkenti unvanını kazanabilmesi için atılacak adımlar, şehirdeki mevcut kültürel, tarihi ve sosyal altyapının güçlendirilmesi, etkinliklerin düzenlenmesi ve uluslararası tanıtım çalışmalarının yapılması gibi bir dizi stratejik hamleyi içerir. İşte bu süreçte atılabilecek bazı adımlar:

Harput’ta gerçekleştirilen bir zamanlar bütün Türk dünyasında ve Türkiye’de ses getiren “Hazar Şiir Akşamları” bir altyapıdır. Son yıllarda yapılmayan ancak sonradan rücu edilerek cılız da olsa yapılan çalışmalar bu ses getirmenin bir sonucudur. Külfet olarak görülen bu etkinliğin nasıl bir nimet olduğunu görmek gerekir. Hazır altyapısı ve tecrübeli sanat ve kültür insanları dolu olan Elâzığ (Harput) bu işe ilgisiz kalmaz. Yazılı ve görsel basın ile konferanslar ve etkinlikler ile Harput “Türk Dünyası Kültür Başkenti” adayı olarak ilan edilmeli ve resmi ve özel kurumlar tedbirlerini almalıdırlar.

Kültür ve tarihi mirasın zenginliği ve bunların son zamanlarda korunması için yapılan çalışmalar bu vesile ile hızlandırılmalıdır. Hazar Şiir Akşamları kitap fuarları referans olarak kullanılarak halkın ve irfan ehlinin desteği sağlanarak bu amacı gerçekleştirmek için çabalar gösterilmelidir. (Devam edecek.)