Elazığ, Türkiye’nin doğusunda yer almasına rağmen, deprem riski açısından batıdaki birçok şehirden çok daha fazla tehdit altında. Şehrin yer aldığı coğrafya, sürekli hareket halindeki fay hatlarıyla iç içe geçmiş durumda. Ancak bu coğrafi kaderi değiştiremeyiz, fakat Elazığ’ı depreme karşı hazırlıklı hale getirmek bizim elimizde. Ne yazık ki 24 Ocak 2020 ve 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından geçen süreçte bu konuda ciddi adımların atıldığını söylemek zor.
Depremin hemen ardından alınan önlemler ve başlatılan kentsel dönüşüm projeleri, ilk başta umut verici gözükse de aradan geçen süre, bu umutların yerini hayal kırıklığına bıraktı. Özellikle şehirde yıkılan binaların yerinde hâlâ büyük boş alanların duruyor olması, bu sürecin ne kadar yavaş ilerlediğini açıkça gösteriyor. Çarşı Mahallesi, Nailbey Mahallesi, Aksaray Mahallesi, Sanayi Mahallesi gibi bölgelerde, yıkılan apartmanların yerleri hâlâ boş ve bu boşluklar, şehrin depremle mücadelesinde ne kadar geri kaldığını gözler önüne seriyor.
Elazığ, bu kadar büyük bir deprem geçmişine rağmen, neden hâlâ yeniden inşa sürecinde bu kadar geri kaldı? Hükümet ve yerel yöneticiler neden bu konuda harekete geçmiyor? Elazığ’ın milletvekilleri, bu durumu yakından takip etmesi ve hızla çözüme kavuşturması gerekirken, bu boş alanların her gün biraz daha artmasına neden göz yumuyor? Halkın soruları bu kadar açıkken, yetkililerin bu sorulara cevap vermemesi kabul edilemez.
Hükümet, büyük deprem felaketlerinin ardından hızla harekete geçeceğine dair birçok vaat verdi. Şehirlerin yeniden inşa edileceği, halkın güvenliğinin sağlanacağı, sağlam ve modern yapıların yükseltileceği söylenmişti. Ancak bugün Elazığ’a baktığımızda, bu vaatlerin bir kısmının bile yerine getirilmediğini görüyoruz. Yıkılan apartmanların yerinde hâlâ hiçbir şey yapılmamış olması, bu projelerin sadece sözde kaldığını gösteriyor. Hükümetin bu durumu ciddiye alması ve yerel yöneticilerin de bu konuda daha etkin adımlar atması gerekiyor.
Kentsel dönüşüm projeleri bu kadar hayati bir öneme sahipken, neden Elazığ’da bu kadar yavaş ilerliyor? Bu soruya cevap bulmak zorundayız. Her büyük depremden sonra aynı sözleri duyuyoruz, fakat bu sözler icraata dökülmediği sürece bir anlam taşımıyor. Elazığ’ın milletvekilleri, halkın güvenliğini sağlamak ve şehrin geleceğini garanti altına almak için daha fazla sorumluluk almalı. Bu sadece bir görev değil, aynı zamanda halkın onlardan beklediği bir zorunluluk.
Şehirde yıkılan binaların yerlerinin boş kalması, sadece görsel bir sorun değil, aynı zamanda büyük bir güvenlik riski de taşıyor. Bu alanlar, yeni binaların hızla inşa edilmesi gereken yerler olmasına rağmen, uzun süredir atıl durumda. Şehir merkezinde boş kalan bu alanlar, bir yandan ekonomik kayıplara da neden oluyor. Yerinde dönüşüm projeleri hızlandırılmazsa, Elazığ’ın hem fiziksel hem de ekonomik yapısı zarar görecek. Bu alanların yeniden planlanması, yeni binaların inşa edilmesi ve şehrin daha dayanıklı bir hale getirilmesi artık bir zorunluluktur.
Milletvekilleri ve hükümet yetkilileri, bu konuyu daha fazla ertelemeden hızlı adımlar atmalı. Deprem bölgelerindeki şehirlerde, özellikle Elazığ gibi defalarca depremlerle sınanmış bir yerde, kentsel dönüşüm projelerinin sadece bir seçenek değil, bir zorunluluk olduğunu görmeliler. Boş vaatler yerine somut projelerle, halkın güvenliği ve geleceği garanti altına alınmalı.
Elazığ’ın yeniden inşası, sadece binaların yükselmesiyle sınırlı kalmamalı. Aynı zamanda şehrin altyapısı da güçlendirilmeli, güvenlik önlemleri artırılmalı ve yerinde dönüşüm projeleri hızla tamamlanmalı. Bu şehir daha fazla felaketi kaldıramaz. Her yeni depremde aynı trajedileri yaşamamak için artık sözden icraata geçmenin zamanı geldi. Elazığ’ın milletvekilleri ve hükümet yetkilileri, bu konuda hesap verebilirlik sorumluluğunu taşımak zorundalar.
Halk, artık her yeni depremde aynı kaygıları taşımak istemiyor. Elazığ’ın gerçekten depreme dirençli bir şehir haline gelmesi için kentsel dönüşüm projeleri hızlanmalı, yıkılan binaların yerleri hızla doldurulmalı ve şehir yeniden inşa edilmeli. Çünkü Elazığ’ın geleceği, ancak bu somut adımlarla güvence altına alınabilir.