Depremlerin ne zaman olacağına ilişkin bilim insanları görüşlerini söylüyorlar. Şu zamanda deprem olacak şeklindeki beyanlarını dinlemek vicdani bir görevdir. Ferdi olarak bu uyarılara kulak asmak gerekir. Ancak tek başına tedbir bir işe yaramıyor. Deprem kuşağı üzerinde olduğumuza göre buna alışmamız gerekir. Bu tedbir almamak anlamına gelmiyor. Evvela devletin ciddi tedbirler üzerinde durması gerekir. Deprem olduğu zaman ayırım yapmadığına göre tedbirlerde ortak hareket etmek aklın vicdanın gereğidir. Çok yakın zamanlar içinde büyük depremler yaşadık. İlgililerin sonradan yaptıkları açıklamalara baktığımızda bir daha deprem olursa hiç kayıp vermeyecekmişiz gibiydi. Birkaç zaman sonra insanlar acılarıyla baş başa kalıyor hatta enkazlar yıllarca yerinde kalabiliyor.
Deprem jeofizik bir harekettir. Bilim yeryüzünün altındaki hareketlerin nerelerde olacağını söylüyor. Buna rağmen buraları yerleşime açmak hangi aklın vicdanın eseridir. Kayıpların telafisi mümkün mü? Ağıtlar yakarak vah tuh ederek bir netice almanın mümkünü var mı? İşi bir de Allah’ a havale ederek kurtulacağımızı mı sanıyoruz? Allah bize aklı ve vicdanı niçin verdi? Bunca depremler yaşayan bir ülkenin ekiplerinin depremden hemen sonra hadise mahallinde olması gerekmez mi? Çok mu zor? Önceden organize olamaz mıyız? Soru çok aslında ancak bir aymazlığın içinde olduğumuz da kesin. Şimdiye kadar yıkılan binaların sorumluları hakkında bir işlem yapıldığını duyan var mı? Sahra hastanelerini askeriyede Sıhhiye sınıfı dakikalar içinde kurarak halkın hizmetine sunamaz mı? Ya da askeriyede Sıhhıye sınıfı kaldırıldı mı? Kızılay millî bir kuruluştur. Bütün hazırlıklarını felaketlere göre yapması gerekir. Mali piyasalarda adından söz ettirince inandırıcılığını kaybeder. Kızılay siyasi bir kurum değildir. Milleti kucaklayan sıkışık anda hepimizin umudu olan kurumdur. Saygınlığını günlük geçici hevesler uğruna harcarsak gelecek kaygımızın artacağından kimse şüphe etmesin. Gün birlik günüdür. Doğru ama kısa zaman sonra bu sözü unutup gidiyoruz.
Enkaz kaldırmak insani, vicdani, ahlaki durumdur. Söz konusu hayat kurtarmaktır. Bunun siyaseti olmaz. Ancak görünen o ki bazıları boş durmuyor. Araya bilerek veya bilmeyerek nifak tohumları ekenleri kıskandıracak kadar vicdandan mahrum siyasetçiler de buna teşne olmaktadırlar. Milleti ve devleti saran büyük felaket karşısında birbirlerini itham edenlerin en az felaket kadar zararları olduğunu söylesek doğrudur. Bari böyle günde rozetlerinizi çıkarın. Dünya ve koltuk hırsı sizi bu kadar mı kör etti?
Deprem hakkında teknik bilgileri herkes okumuştur. Atom bombalarından daha tesirli bir yıkıntıyı yaşıyoruz. Milletin yardım için çırpındığını görmek gönlümüze sürur veriyor. İstanbul’da bir okulda toplanan yardımları tasnif edenlere yardım etmek istediğimi söyledim. Size şimdilik ihtiyaç yok. Mahallenin gençleri kızları erkekleri harıl harıl çalışmaları karşısında duygu seli yaşayanlara katıldım. Türk milleti ile gurur duydum. Bu millet acılarını azaltacaktır. Buna şüphemiz yoktur.
Şimdiye kadar aldıkları ihalelerle zenginliklerine zenginlik katanların borçlarını ödeme zamanıdır. Evleri yok olan insanlara derhal ev yapmalıdırlar. Devlet en kısa zamanda buna öncülük etmelidir. Verilen sözlerle umutlanan insanlarını umutlarını kıranların akıbetlerinin iyi olmayacağını anlamaları gerekir. Umut vermek güzeldir. Umutların kırılması da bir o kadar kötüdür. Devletimiz ve milletimiz güçlüdür acılarını saracak gücü vardır. Gün kavga günü değildir. Hesap kesme günü hiç değildir. Enkazlar demeç verme gösteri yapma yeri değildir. Bunların hepsinin olduğunu görüyoruz. Bir bardak suya muhtaç insana su verenlerin reklam yapması kadar abes bir durum olmaz. İnsanlığımızı gösterelim. Yardım yaparken ben yaptım demeyelim.
Yardımların aralıksız sürmesi gerekir. Anasız babasız kalan bebeler var. Bölgede ve Türkiye’de hayatın normale dönmesi gerekir. Bunun sağlanması birlik ve bütünlük ile olur. Bütün imkânlar birleştirilmelidir. Devletimizi bütün resmi ve sivil kurumların imkânlarını birleştirerek bu felaketin acılarını azaltabilir.