Devlet bütçesi, kamu gelir ve giderlerinin, yasama organı tarafından onaylanarak, hükümet tarafından yürütülüp uygulanmasına izin veren kanun, bir hukuki belgedir şeklinde tanımlanmaktadır. Bundan hareketle, bütçenin kamu kesiminin ürettiği hizmetlerin bir finansman aracı olduğu sonucuna varabiliriz. Bütçede gelir ve giderlerin birbirini karşılamaması durumu bütçe açığı olarak ifade edilmektedir. Bir başka deyişle bütçe açığı, bütçenin gider kısmının gelir kısmından fazla olmasıdır.

Geriye baktığımızda, özellikle 1970’ten sonra bütçe açıkları ekonomimizin kaynayan yarası olmuştur. 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri’nin uygulamaya konulması bütçe dengesini olumlu yönde etkilemiş olsa da söz konusu uygulamanın devam ettirilmemesi nedeniyle bütçe açıkları yeniden hız kazandı. 1990’lı yıllarda kamu gelirlerindeki artışın kamu harcamalarında görülen artışın gerisinde kalmasına bağlı olarak bütçe açıkları artmış ve 1999 yılında rekor seviyeye ulaşmıştır. 2000’li yılların başında yaşanan krizle birlikte artan borç yükü ve bunun yanı sıra vergi gelirleri yerine alternatif finansman kaynaklarının gündeme getirilmesi ile bütçe açıkları büyümeye başladı. 2018’de 72.8 milyar liralık bütçe açığı giderek artış göstermiş ve 2021 yılında 192.2 milyar liraya çıkmıştı. 2022’de ise 278 milyar lirayı bulan bütçe açığı çok hızlı olarak büyümeye devam etmişti. 2023 yılında bütçe açığının milli gelire oranı 5.4 olarak gerçekleşti. Böylece bütçe açığının milli gelire oranı 2023’ten bu yana 20 yılın zirvesine çıktı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, Ocak-Ağustos 2024 döneminde 8 aylık açık 973,5 milyar lira olarak rekor sayılabilecek bir seviyeye ulaştı. Bütçe gelirleri, Ocak-Ağustos döneminde yıllık bazda yüzde 62.3 artışla 5 trilyon 253 milyar lira olmasına karşın bu dönemde Hazine’nin giderleri 6 trilyon 226 milyar lira olarak kaydedildi. Oysa, geçen yılın aynı döneminde bütçe açığı sadece 383 milyar lira idi. Aradaki 600 milyar liralık fark gündeme getirilen “tasarruf önlemleri” ne rağmen oluştu. 8 aylık dönemde yapılan 6.2 trilyon giderin 764 milyar lirasını faiz ödemeleri oluşturdu. 2023’ün aynı döneminde 400 milyar 100 milyon lira olan faiz gideri bir yılda yüzde 91 arttı.

Günümüzde 500 milyar dolara dayanan borç yükümüz nedeniyle her yıl rekor düzeyde faiz ödemek zorundayız. Kaldı ki, her gün daha çok borçlanarak bu yük artmaya devam ediyor. Sonuçta, bu yılın sonunda bütçe açığının 2 trilyon lirayı aşacağı ve faiz giderlerinin ise 1.5 trilyon liraya ulaşacağı dikkate alınırsa bu bütçe ile ekonominin düzelmesini beklemek hayal olur. Bu yıl bütçeden faize ödenecek miktar yaklaşık 45 milyar dolar Türkiye’nin bir yıllık turizm gelirine denk gelmekte.

2023 yılı bütçesinden yap-işlet-devret (YİD) projeleri kapsamında yapılan garanti ödemeleri 56.8 milyar lira oldu. Önümüzdeki 3 yıl için garanti ödemelerine ayrılan bütçe ise 328.5 milyar lira olacak.

Gözüken o ki, tek ve önemli sorun faize ödenen paralar olarak karşımızda duruyor. Bütçenin gider harcamalarında küçülme olmadan, YİD projeleri için garanti ödemelerine ve her gün büyüyen faiz yüküne çözüm bulamadığımız sürece ekonomimizde genel bir düzelme olmayacaktır.