12 Kasım 1999 yılında yaşanan Düzce depremi, 24 yıl sonra hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyor. O kara günde hayatını kaybeden yurttaşlarımızı rahmetle anarken, acılı ailelerine bir kez daha sabır diliyorum. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Elazığ’da da deprem gerçeği her an hayatımızın içinde. Bu gerçekle birlikte yaşamak zorundayız; fakat bu, tehlikelere kayıtsız kalmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Elazığ, tıpkı diğer deprem bölgelerinde olduğu gibi, güvenli bir şehir olabilmek için acil kentsel dönüşüm çalışmalarını bekliyor.

Elazığ, yüzyıllardır Anadolu’nun kadim şehirlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. Ancak, bu tarihi şehir, yapı stoğunun eski olması ve zaman içerisinde yaşanan depremlerle yıpranmış binalarla dolu. 24 Ocak 2020’deki Sivrice depremi ve ardından 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler, Elazığ’daki yapıların büyük bir bölümünde ciddi hasara yol açtı. Şehrin merkezini adeta harabeye çeviren bu afetlerin ardından birçok bina ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Ancak aradan geçen zamana rağmen bu yaralar tam anlamıyla sarılamadı, şehirdeki pek çok hasarlı bina hâlâ yıkılmayı bekliyor. Geçen her gün, şehirde yaşayan insanların can güvenliği için yeni bir tehdit anlamına geliyor.

8 Kasım Cuma günü, saat 17:04’te Elazığ merkezinde meydana gelen 5,0 büyüklüğündeki deprem, halkımızı bir kez daha sokağa döktü ve acı hatıraları yeniden gündeme taşıdı. Elazığ’da özellikle Çarşı, Nailbey, İzzetpaşa, Sanayi ve Aksaray mahalleleri, depremlerden en fazla etkilenen bölgeler arasında yer alıyor. Çarşı Mahallesi, Elazığ’ın ticari merkezi konumunda; ancak kentsel dönüşüm projelerinin gecikmesi nedeniyle bu bölgedeki yapıların çoğu depreme karşı yeterince güvenli değil. Aynı şekilde, Nailbey Mahallesi’nde eski yapıların çoğu, küçük bir sarsıntıda bile büyük tehlikeler doğurabilecek durumda. İzzetpaşa Mahallesi, şehir merkezine yakınlığıyla öne çıkıyor; ancak burada da depremlerden kaynaklanan hasarlar gün geçtikçe daha endişe verici bir boyuta ulaşıyor. Sanayi Mahallesi’ndeki yapılar ise ağırlıklı olarak ticari işletmelere ev sahipliği yapıyor. Bu alanda yaşanacak olası bir yıkım, işletmeciler ve müşteriler için büyük risk teşkil ediyor. Aksaray Mahallesi’nde ise özellikle konut alanları endişe yaratıyor; burada yaşayan insanlar, binalarının güvenliği konusundaki belirsizlik nedeniyle tedirgin bir hayat sürüyor.

1999 yılında meydana gelen Düzce ve Gölcük depremleri, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesini sağlayan olaylar olmuştu. Düzce’de yaşanan o acı tecrübeler, hem ülke olarak bize büyük dersler verdi hem de depreme hazırlık konusunda bir milat oldu. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremiyle başlayan Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kırılmaları, 12 Kasım 1999 Düzce-Kaynaşlı depremiyle devam etti. Bu iki büyük deprem, Düzce merkez ve çevresinde büyük yıkımlara yol açtı, binlerce vatandaşımızın yaşamını kaybetmesine ve on binlercesinin evsiz kalmasına neden oldu. O gün yaşadığımız acı tecrübeler, bizlere depremle birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu ve şehirlerimizi bu gerçeğe uygun hale getirmemiz gerektiğini gösterdi.

Ancak tüm bu acı deneyimlere ve aradan geçen yıllara rağmen, Elazığ gibi yüksek riskli bölgelerde bile kentsel dönüşüm konusunda hâlâ somut adımlar atılamamış durumda. Deprem kaçınılmaz bir doğa olayı; ancak insan hayatını korumak ve olası bir afette can kayıplarını en aza indirmek bizim elimizde. Elazığ’ın, bir deprem felaketine daha hazır olmadan yakalanmasını önlemek için bir an önce harekete geçilmeli. Beklenen kentsel dönüşüm projelerinin başlaması, Elazığ’ın yeniden güvenli bir yaşam alanına dönüşmesi için zorunlu bir adım. Elazığ’ın mahalle mahalle ortaya koyduğu bu talebin daha fazla ertelenmeden karşılanması, hemşehrilerimizin güvenli bir ortamda yaşama hakkını sağlamak için şart.

Elazığ’ın dört bir yanından yükselen bu dönüşüm çığlığını duymak, gelecek nesillere sağlıklı ve dayanıklı bir şehir bırakmak adına atılacak en önemli adım olacaktır.