Geçen hafta içerisinde birkaç günlüğüne şehir dışına çıkma fırsatım oldu. Yol güzergâhım ise depremin etkilerinin en çok yaşandığı bölge olan Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Mersin güzergâhı idi… Bazı illerin il merkezlerinden geçerken bazı illerin ise ilçelerinden geçtim. Seyahatimi şahsi aracımla yapmak ise bazen durmak bazen de durarak seyahat etme özgürlüğünü beraberinde getiriyordu. 

    Bizzat yaşadığım en büyük sıkıntılardan biri karayollarımızın genel fiziki durumu… Yollarımızın ciddi anlamda bir bakım ve onarıma ihtiyacı var. Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü sorumluluk sahasında bulunan ve sarsıntısız ve konforlu bir ulaşım sağlamanın neredeyse imkânsız. Araç seyahat halinde iken devamlı sarsılıyor. Yolda büyük çukur bulunmamakla beraber yapılan yamalar artık eski tabirle yolu “DİKİŞ TUTMAZ” hale getirmiştir. Depremin etkileri olarak değerlendirebilirsek yolda aşırı sıklıkla denge sorunları da yaşanmakta, yolda direksiyonu sıkı tutmadığınız takdirde aracı sağa veya sola doğru savurma ihtimalinin yanı sıra, en sağ şeritte ağır vasıtaların oluşturduğu yol bozulmaları yine seyahat güvenliğini tehdit eder duruma gelmiştir. Narlı gişelerinden sonra giriş yaptığınız ücretli otoyollarda da durum pek iç açıcı değil… sanki 3. Dünya ülkesinde bir otoyola giriyor sanırsınız. Bakımsızlık size kendisini fazlasıyla hissettiriyor.

    Yıkılan ilçelerden, yara almış illerden geçerken tekrar duygulanmamak elde değil. Özellikle Gölbaşı ilçesinden geçerken, ilçe giriş ve çıkışında bulunan inşaat molozlarını gördüğünüzde gözleriniz doluyor… daha birkaç ay evvel içinde insanların yaşadığı, yuvaları, evleri artık bir çöp yığını… konteynerlerde yaşamaya çalışan insanlar, onların acı dolu hikâyeleri aklınızda bir şok dalgası yaratmaya yetiyor. Kaybedilip özlemi duyulan canlar… onlar asla geri gelmeyecek… yıkılan evler tekrar inşa edilecek, bozulan düzen bir şekilde tekrar oluşturulacak, ancak giden canların yokluğu sevenlerinin yüreğinde bir yara olarak kalmaya devam edecek ve yıllar boyu kanayacak…

    Seyahatim süresinde kalma imkânımın olduğu Mersin ile Gaziantep’e ayrı bir satır açmak istedim. Özellikle Mersin’de mülteci nüfusunun yoğunluğunu fazlasıyla hissedebiliyorsunuz. Sahilde, yolda, başınızı çevirdiğiniz her noktada sıklıkla mülteci görebiliyorsunuz. Kendi dillerinde bağırarak konuşmaları, koltuğunun altına nargilesini alarak hızla sahile yürümesi, etrafında en az dört beş tane çocuk, onları fark etmenizde en büyük yardımcınız olacaktır. Gerçi fark etmemek için hem kör hem de sağır olmanız gerekiyor.

    Bölgemizde illerimiz arasında ulaşımı sağlayan yollarımızın acilen kapsamlı bir elden geçirilmeye, yenilenmeye ihtiyacı vardır. Bunun takipçisi olacağımı ve bu konuyu sıklıkla köşeme ve gazetemize taşıyacağımı belirtmek istiyorum. Bizim derdimizin kişi veya kurumlarla olmadığını, vatanımıza yapılan ya da yapılmayan hizmetleri takip ile ilgili olacağını da özellikle belirtmek isterim. Kim bu vatan için hakkıyla bir hizmet yapmış, görevini layığı ile yerine getirmiş ise biz onu takdir ile anacak ve bunun için kendisine teşekkürümüzü ileteceğiz; kim görevini bir şekilde ihmal etmiş, devletin ve vatanın çıkarlarından önce başka biri ya da birilerinin çıkarını üstün tutmuş ise biz onu eleştirecek, kendisini uyaracak ve doğru olanı, hak olanı yapması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Biz halkın sesi olamaya devam edeceğiz. Çünkü biz TURAN Gazetesi’yiz.