14 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra seçilecek milletvekillerimizden yeni yasama döneminde ülke genelini ilgilendiren sorunların yanı sıra daha çok ilimizle ilgili bugüne dek göz ardı edilen konuların üzerinde durmalarını arzu ediyoruz. Son yıllarda siyaset kurumunu ilin sosyo-ekonomik konularına genel bir çözüm aramak yerine spesifik çözüm arayışları içinde gördük. Oysa, Covid-19 salgını ve 24 Ocak 2020 depreminden sonra daha önce sürekli göç veren Elazığ’ın demografik yapısı daha büyük değişim göstermiştir. Nitelikli iş gücü ve sermaye sahiplerinin göç süreci devam etmiştir. Rekabet gücü zaten yetersiz olan ilin ekonomisine yaşanan olumsuzluklar ikinci bir darbe vurmuş, sorunların daha da derinleşmesine neden olmuştur. Bu durum ilin sosyo-ekonomik yapısının yeniden ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiği ve en önemlisi değişim olgusunu gündeme getirmiştir.

Bugüne kadar dinlediğimiz alışıla gelmiş eski hikayelerin yerine yeni hikayeler söylememiz gerektiğini düşünüyoruz. Günümüzde sıkça söylendiği gibi, ‘’Aynı şeyleri tekrar ederek, farklı sonuçlar elde edemezsiniz.” Bunun için yeni şeyler yapmamız gerekir. Dünya yeni bir değişim ve gelişime hazırlanırken bizim de buna ayak uydurup, uyduramayacağımıza karar vermemiz gerekiyor. İnsan iyi ve güzele doğru gelişim ve dönüşümü sağlamaz, daha da kötüsü bunun farkına varamazsa…İşte o zaman toplumun beklentilerinin çok dışında bir olgu gelişir ki, bu da zaman içinde aynı kitlenin alışkanlığı haline dönüşür.

Bu bağlamda mevcut potansiyelimizin iyi değerlendirilmesini, gerçek dışı düşüncelerden uzak, samimi ve rasyonel öneri ve çalışmalara ihtiyacımız olacağını düşünüyoruz. Son 25 yıllık süreçte çok sayıda girişimle Elazığ’ın ekonomik durumu ve kalkınması ile ilgili çalıştay ve kurultaylar düzenlenmiş, 2001 yılında gerçekleştirilen “Elazığ 1’inci Ekonomik Kurultayı’ndan’’ sonra 2014 yılında “Elazığ Kalkınma Kurultayı” yapılmıştır. Bu kurultaylarda çok çeşitli konuşmalar ve görüşmeler yapıldı. Öneriler ortaya konuldu. Ancak, fazla bir şey yapılamadı. Oysa, yapılması gereken en fazla 3-5 konu vardı. Öncelikleri belirleyip, kolayından veya yapılabilirlik açısından en tercih edilenden başlayabilirdik. Zira, her fikir ve proje sonuçta yeni bir kaynak ve girişim gerektiriyordu. Buna karşın kaynakların sınırlı olması nedeniyle önceliklerin iyi saptanması ve buna göre hareket edilmesinin doğru olacağı belli idi. Ayrıca bazı sektörlerde finansman ve girişimci faktörlerinin sorun yaratması, var olan kaynakların akılcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne çıkardı. Bu nedenle yeni kaynak arayışları yerine mevcut turizm potansiyelimizin daha fazla zaman kaybetmeden öne çıkarılması, bugüne kadar tam ve doğru olarak sergileyemediğimiz, “Gülüşkür ile Kömürhan arasına hapsettiğimiz tarihi ve kültürel varlığımızın, sanat ve kültür zenginliğimizin” tanıtılması tercih edilmeliydi. Oysa, sıkça gündeme getirilmesine ve birtakım girişimlere rağmen turizm sektöründe de ciddi hiçbir adım atılmadı.

Sonuç olarak; kısa vadede öncelikli olarak turizm potansiyelimizin iyi değerlendirilmesini ve tarihi Harput’un UNESCO sürecinin öne çıkarılmasını, doğal ve kültürel zenginliklerimizin tanıtımı ile şehrin ekonomisine ciddi bir katkı yaratılacağını düşünüyoruz. Bunun için de yeni milletvekillerimizin şehrin paydaşlarını harekete geçirmelerini, onlarla birlikte ortak bir hedef ortaya koymalarını ve birliktelik yaratmalarını arzu ediyoruz. Eğer bu anlamda bir değişim gerçekleşmez ise sadece zamanı geriye sarmakla yetinmiş olacağız.