Siyaseti, siyasi hareketleri, milletinin emrinde; ‘fazilet sahibi, erdemli insanlar yetiştiren kurumlar’ olarak düşünürüm.
Siyaset yaparken de, ‘doğru, dürüst, samimi, adaletli, güvenilir, huzuru çağrıştıran…’ bir yüzü/ veya yüzleri görmek isteriz.
“yapacağız, edeceğiz…” sözlerinin yere basmasını o kadar çok isterim ki…
Saff Suresi 2 ve 3.ncü ayetlerini mutlaka okumanızı istirham ederim
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”
“Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazab (sebebi) oldu.”
Her adımımızdan, her hareketimizden/ fiil ve eylemlerimizden sorumlu olduğumuzu biliyor muyuz?
Nur Suresi 24.ncü ayette şöyle buyrulur;
“O gün, dilleri, elleri ve ayakları, yapmakta oldukları şeylere dair aleyhlerinde şahitlik edecektir!”
Şu satırları yazdığım anda da, ifade ettiğim her kelimesinden mesul olduğumuzu biliyorum.
Ve özelliklede şu seçim kampanyasında en fazla ürktüğüm bir konuda, ‘Bilgi Kirliliğidir!’
Hucurat Suresi 6ncı ayet bizlerin bilgiye ulaşmada istinat noktasıdır.
“Ey iman edenler! Eğer fasık (yalancı, günahkâr) bir kimse size bir haber getirirse, önce (onun doğruluğunu) iyice araştırın ki bilmeyerek bir topluluğa sataşırsınız da (bu hareketiniz doğru olmadığından) yaptığınıza pişman olan kimseler olursunuz!”
Şu vatan coğrafyasında, “1071 Malazgirt’ten günümüze!” bilumum birlikteliklerimiz var.
Nizam-ı Âlem Davası, Anadolu Coğrafyasından sürgün vererek/ filizlenerek kıtalar aşmıştır.
Bu sütunlarda sürekli olarak, “fütüvvet diliyle…” yazmaya çalışırım. Her yazımda da, ‘tarihi tefekkür etmeye…’ çalışırım. Her türlü, ‘yanlış bilgilerden de…’ Allah’a sığınırım.
Seçimler/ veya sandıklar, ‘erdemli bir yarışa dönüşmelidir’
Rahmetli Ahmet Er, Elâzığ Şehrinden 1970’li yıllarda, Milletvekili adayıdır…
Her kahve/ veya mahalle konuşmalarında kürsüye çıktıklarında ilk kullandıkları bir söz; ‘günümüzde de duvar yazısı olmalıdır’
O sözler, nefsini aşan sözlerdi; “iki küsülünün barışması bana/ veya bizlere vereceğiniz oylardan daha evladır!”
İhtirasları yerle bir eden, fitne duvarlarını yıkan billurdan sözler!
Hucurat Suresi 10.ncu ayette şöyle buyrulur; “Mü’minler ancak kardeştirler; öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’dan sakının ki merhamet olunasınız!”
Şu coğrafyada bizlerin asli görevi, ‘safları sıklaştıracağız’ Asrın tuzaklarına, hilelerine, fitne ve fesat odaklarına fırsat vermeyeceğiz! Ancak, ‘bir akılla, bir yürekle…’ bütün bunlar olur/ olabilir.
Altını tekrar çiziyorum, Anadolu tarihi boyunca; “dostu az, düşmanı çok zor ve de çetin bir coğrafya!”
Şu dünya hayatında bizler nelere yanarız, “boş ve anlamsız söz ve davranışlara…”
Furkan Suresi 72nci ayette şöyle buyrulur;
“O has kullar, yalancı şahitlik etmezler. Boş bir söz ve davranışa rastladıklarında ise yüz çevirip vakar içinde oradan geçip giderler.”
Kasas Suresi 55.nici ayet, Vakıa Suresi 25.nci ayette, Müddessir Suresi 45nci ayette, “Boş ve anlamsız söz ve davranışlarla ilgili ayetler…” bizlere ibret dersleri oluyor.
İbrahim Suresi 26ncı ayette, “Kötü bir sözün misali ise, yerin üstünden koparılmış kötü bir ağaca benzer ki onun için bir sebat yoktur!”
Elbette ki, “siyaset ve siyasetçiye edebimiz dairesinde sözümüz olacaktır!”
Üzerine basa basa ifade etmek istiyorum, “bir ve beraber olma şuuru…” yürekten yankılanan bir sesle vicdanlara nakşedilmelidir. Bizim derdimiz, “siyasetin artık birleştirici, uzlaştırıcı, lehimleyici bir üslubu kullanması…”
İbrahim Suresi 24.ncü ayette şöyle buyrulur; “Görmedin mi, Allah nasıl bir misal getirdi; güzel bir sözü (kelime-i tevhidi) kökü (yerde) sabit, dalları ise gökte olan güzel bir ağaç gibi kıldı!”
Hud Suresi 112nci ayette de, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” buyruluyor.
İnancımız bizlere, “ölçüde, tartıda, adalette, her ne olursa olsun haddi aşmayın!” buyuruyor.
Şuay Kavminin helâkını iyi okuyalım. Biz ne yaparsak, ‘kendi ellerimizle yapıyoruz’
Yunus Suresi 44ncü ayette şöyle buyrulur; “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar (isyanlarıyla) kendilerine zulmediyorlar”
“Yârabbi bizleri nefsimizle baş başa, bırakma nefis her zaman kötülüğü emreder!”
Nefsi arzularımızı, ihtiras ve kaprislerimizi bir kenara bırakalım. Öncelikle, ‘insan olmanın erdemli duruşuna…’ yüzümüzü dönelim. Tarihi akışı, kendi irademizle, vicdanımızın sesini dinleyerek kontrol altına alabiliriz….