Elazığ’ın, efsanevi Hazar Baba ve Hazar (Gölcük) Gölüyle sımsıcak bir esintiyle hafızalara gelen Sivrice İlçemizin isminin artık Türk Dünyasında Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla (Küçük Hazar) yakından bilindiğini/ sanat ve edebiyat çevreleri tarafından da merak edildiğini bilmekteyiz. Her şeyden önce kalbi ve hasbi bir teklifimiz var. “Sivrice Adı, Hazar Olamaz mı?!”

Sivrice ismi, asırlar öncesinden gelen bir isim mi? Yanlış bir düşünce de, yanlış bir adım atmak istemem!

Sivriceliler Derneği Kurucu Başkanı, eğitimci- yazar Ali Koç Beyefendiye de sorduk…

Bu ismin Hazar Baba efsanesi gibi, ‘tarihten süzülerek gelen bir mazisi/ efsanesi yok!’

Elbette ki, bir İlçenin, “kanaat önderleri” aksaçlılarını dinleyeceğiz! Sivrice İlçesi, 1936 tarihinde, “Dedeyolu üzerinde kurulmuş!” bir İlçemiz. İlçe adını da, burada bulunan; ‘sivri bir tepeden alıyor’

Sivrice İlçesi, 1938 tarihinde, bugünkü Hazar (Gölcük) Köyü sahiline taşınacaktır. Günümüzde, “10 bin 710” toplam nüfusu bulunan Sivrice İlçemiz, “50 köyden oluşur!”

Balkanlardan, Kafkaslardan gelen göçler…  Biz onlara, ‘muhacir…’ kardeşlerimiz olarak çağırdık. 1933-1940’lı yıllarda bağrımıza bastığımız o kardeşlerimiz, Kovancılarda, Sivrice’de, Şahinkaya’da, Erpinik’de vesaire iskân edileceklerdi. Yıllar önce, “Balkan Türkleri” ile ilgili güzel bir program Hayırlı gerçekleştirmiştik.  Ve Elazığ, Kosova’nın; “Mamuşa Belediyesi” kardeş belediye olacaktı.

1930’lu yıllardan sonra, Elazığ Şehri bir kahraman insanla tanış olacaktı; “Elmas Yıldırım” Stalin Zulmünden kaçarak, İran üzerinden Türkiye’nin nezih şehri, Elazığ’a gelip yerleşen bu bilge kişi, Cumhuriyet hükümetleri tarafından, Elazığ İlinin birçok beldesinde, ‘nahiye müdürlüğü’ yapacaklar. Eğitimci- Şair- Araştırmacı Yazar Elmas Yıldırım, “Gazi Atatürk’e bir mektup yazarak; Gölcük isminin Hazar Gölü olmasını” yüksek makamlara teklif edecekler. Bu teklif, kabul görecektir.

Öyle ki, Gazi Atatürk’te, “Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz!” görüşleriyle geleceğe ışıt tutuyorlardı. Hazar’ın mavi sularına gözleri dalan Elmas Yıldırım, “Kara Destan!” şiirinde, “Turan’ı Seslendireceklerdi!”  10 Kıtadan oluşan bu şiirin sadece bir kıtasını sizlerle paylaşmak istiyorum;

“Azerbaycan dert için de boğulmuş

Sevenleri diyar diyar kovulmuş

Ağla şair ağla yurdun dağılmış

Nerde kopuz, nerde kırık keman hey,

Nerde büyük vatan, nerde Turan hey!”

O, gürül gürül akan ses pınarından nice yıllar beslendik. O sesi bizler, Gazi Atatürk’ün, “Fikir Babam!” dediği, Ziya Gökalp’tan da dinledik;

“Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbed bir ülkedir, Turan!”

Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hoca, “Bugün Türkiye Türkleri ile diğer Türklerin yapacakları şey, Ziya Gökalp’ın bu kitabında (Türkçülüğün esasları) ortaya koyduğu fikirleri gerçekleştirmektir.”

Dün oturdum, masamın başına… 1992 tarihinden günümüze doğru Elazığ’da yapılan; ‘efsaneleşen faaliyetleri’ bir daha düşündüm! Allah’ın, bu şehre; bu şehrin insanına bahşettiği, ‘güzellikler…’

Her biri, bizleri köklerimize götüren ‘erdemli faaliyetler…’  Elmas Yıldırım’ın doğumunun 100. Yılında Hazar Gölü’nde; O dönem Şehrin Valisi Muammer Muşmal, MANAS Gönül Evi’nden Şener Bulut ve dostlarla birlikte, Azerbaycan’dan gelen misafirler; “Küçük Hazar’dan Büyük Hazar’a götürmek üzere su alıyoruz!” Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’in himayelerinde muhteşem bir program.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı, Azerbaycan Kültür Bakanı, Elazığ Valisi, Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı… Kürsüye geliyorlar… Tek kelime ile muhteşem konuşmalar… O konuşmaları yarıda kesen alkışlar… Gönül alkışları… O sahne bir daha gözlerimin önünde canlandı…

Mısralar… Mısralar…

“Küçük Hazar’dan Büyük Hazar’a… Su gider, türkü gider, gönül gider.

Türk’e bayrak olacak hilal gider… Birlik ruhunu tutuştur, Hazar’da;

“Dil’de, İş’te, Fikir’de Birlik” gider

Elazığ’dan, bir büyük ülkü gider.

Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya

Asırların boyası, “TURAN” gider”

O yürekle bir daha düşündüm, “Küçük Hazar’ı…”

“Uzunluğu 22 km, Genişliği 6 km, Alanı 81 km…”

Bir nevi, 81 km’de, 81 ilimizin öz suyunu toplamış bünyesine…

Eski adıyla, ‘Gölcük’ günümüz adıyla, “Hazar’ın” öyle güçlü nazarları var ki,

Gazi Atatürk’ün, ‘mavi gözleri’ Hazar’ın sularında çakmak çakmak yanıyor! Hazar Baba’nın eteğinde, o mavi dalgalara hayran kalıyorlar! O mavi dalgalar da, “Gök bayrağım” tarihe buyur ediyor, bizleri!

O dalgalarda, “Türk Dünyasının Edebi Kurultayları” tatlı bir esinti ile zamana merhaba diyecekti!

Düşünüyorum, “Sivrice İsmi Hazar Olamaz mı?”

“Gölcük’ü biliriz, Hazar’ı biliriz!

Sivrice ismi ne anlama gelir?

Hazar Baba’da, bir tatlı esinti!

Tarihten kalan izleri biliriz!

Sivrice, bir; ‘sivri tepe’ adı mı?

Dağı, tepesi, gölü Hazar olsun!

Hazar, Büyük Hazar’a; ‘Köprü’ olsun

Kutlu misafirlere konak olsun!”

Sözün özü, “Sivrice” ismi, “Hazar!” olamaz mı?

Hazar’da, birlikte yakacağımız; “kutlu bir meşale” var.

Elmas Yıldırım, “80 yıl önce Hazar’ın kıyısında seslendi…”

“Nerde büyük vatan, nerde TURAN!” dedi.

Artık günümüzde, Türk Dünyası için, “Bir Millet!” diyoruz.

O şuurla, o heyecanla diyorum ki, “Sivrice” adını, “Hazar” yapalım.

Kendi köklerimize birlikte yol alalım.