Kur savaşı, ya da diğer bir adıyla rekabetçi devalüasyon, bir ülkenin para biriminin yabancı para birimlerine karşı değerini bilerek düşürmesi ve böylece dış ticarette avantaj elde etmeye çalışmasıdır. Bu stratejiyle, yerli üretim teşvik edilir ve toplam üretimin artırılması hedeflenir.

Ülkeler, para birimlerini devalüe ederek kur üstünlüğü sağlamakla kalmaz, aynı zamanda dalgalı kur sistemlerinde alım satım yoluyla da müdahalede bulunarak bu üstünlüğü sürdürmeye çalışır. Merkez bankaları, gösterge faiz oranlarını belirleyerek kur üzerinde etkili olabilirler. Bu tür uygulamalar, dünya ticaretinde yavaşlamalara yol açabilir ve gelişmiş ülkelerin faiz ve kur politikaları piyasalarda dalgalanmalara neden olabilir. Örneğin, Ağustos ayında Japonya'nın faiz artışı, küresel piyasalarda bir satış dalgasına neden olmuş ve Borsa İstanbul üzerinde belirgin bir etki yaratmıştır.

Türkiye, 2001 yılından bu yana dalgalı kur sistemi uygulamakta olup, Türk Merkez Bankası aracılığıyla kur üzerinde çeşitli işlemler gerçekleştirmektedir. Enflasyonla mücadelede faizlerin yükseltilmesiyle tüketim harcamaları frenlenirken, son dört aylık dönemde stabil kalan döviz kurları, geçen hafta Merkez Bankası'nın döviz alımlarıyla yukarı yönlü bir ivme kazandı. Kurun bu yukarı yönlü hareketinde yabancı yatırımcıların döviz alımları ve yurt içi yerleşiklerin alımları etkili oldu. Merkez Bankası, geçtiğimiz hafta 2 milyar 682 milyon dolar alım yaparak, toplam rezervlerini yaklaşık 153 milyar dolara çıkardı.

Mart ile Temmuz ayı arasında dar bir aralıkta hareket eden döviz kurları, bu dönemde ithalat artışını ve döviz kredisi kullanımını tetikledi. Son günlerdeki dövizdeki yukarı hareket, ihracatçı şirketler, turizm sektörü ve dövizle işlem yapan şirketler için bir rahatlama sağlayabilir. Ancak dövizdeki bu yükseliş trendi, Borsa'yı bir nebze canlı tutan telekomünikasyon sektörü, perakende sektörü ve döviz borcu olan şirketler için olumsuz algılanarak kar satışlarına neden olabilmektedir.

Ekonomik sistemde, tüketici güven endeksinde iyileşmeler gözlemlenmektedir. Tüketici güven endeksi, 0-200 arası puanlama ile ölçülen bir endekstir; 100 birimin altındaki değerler kötümserliği, 100 üzerindeki değerler ise iyimserliği yansıtır. Ağustos ayında, 8 ayın en düşük seviyesinden 0,6 puan artışla 76,4'e yükselmiştir. Gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde 1 artışla 71,5 olurken, dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi yüzde 2,3 azalmıştır.

Bu verilerin devam etmesi durumunda, kredi notlarında artışlar beklenebilir; bu da doğrudan yatırımda yabancı sermaye ihtiyacı olan ülkemiz için büyük önem taşıyacaktır. Altın ons fiyatı, ABD ekonomik verilerine göre bu yıl faiz indirimi olabileceği ihtimaliyle 2500 dolar seviyesinin üzerinde işlem görmektedir. TL gram altın da ons altının değerlenmesi ve dolar/TL kurunun yukarı hareketiyle değer kazanmaktadır.

Borsa İstanbul, genel olarak yılın son çeyreğinde yukarı yönlü bir hareket sergilemiştir ve birçok hisse, döviz ve enflasyon bazlı değerinin oldukça altında fiyatlanmaktadır. Enflasyonu önlemeye yönelik aşağı çekme önceliği taşıyan ekonomik sistemde ara düzenlemelerin olumlu karşılanması, portföylerinizi oluştururken bu yeni ekonomik sistemin başarılı olacağı varsayımıyla faydalanabileceğiniz şirketleri seçmenizi tavsiye ederim.

Hayırlı haftalar dilerim.