Türkiye’de geçim mücadelesi veren milyonlarca asgari ücretli, Ocak ayında yapılacak asgari ücret zammını beklerken bir yandan da hayat pahalılığı karşısında nasıl ayakta kalacağını düşünüyor. Her yıl aynı dönemde gündeme gelen zam tartışmaları, bu yıl çok daha ciddi bir önem taşıyor. Zira son dönemde yaşanan yüksek enflasyon, artan kira ve gıda fiyatları, asgari ücretli çalışanları geçinme noktasında iyice zorlar hale geldi. Asgari ücretle geçinen bireyler için artık zam beklentisi, sadece bir maaş artışı değil, adeta “nefes alabilmek” anlamına geliyor.

Geçtiğimiz günlerde ekonomi yönetiminden gelen açıklamalar, zam oranının yüzde 25 seviyelerinde olacağı yönünde bir işaret verdi. Ancak asgari ücretli çalışanlar için bu oran, artan yaşam maliyetleri ve hızla yükselen enflasyon karşısında bir rahatlama sağlamaktan oldukça uzak görünüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri bile yıl başından bu yana asgari ücretin en az yüzde 36,44 oranında değer kaybettiğini ortaya koyarken, işçilerin talepleri sadece “makul bir zam” değil, gerçekten geçinebilecekleri bir maaş olarak şekilleniyor. Çoğu çalışan, bu seviyede bir artışın yalnızca nominal bir iyileşme sağlayacağını, ancak gerçek anlamda bir geçim kolaylığı sunmayacağını düşünüyor.

Özellikle büyük şehirlerde yaşam maliyetlerinin daha da arttığı bu dönemde, asgari ücretli bir çalışanın bütçesini denkleştirmesi adeta imkansız hale geldi. Kira fiyatları hızla yükselirken, ulaşım ve temel ihtiyaç maliyetleri de aynı doğrultuda artıyor. Geçmiş yıllarda asgari ücretle bir ev geçindirmek mümkünken, bugün asgari ücretle sadece temel ihtiyaçları bile karşılamakta zorlanılıyor. Bu nedenle, çalışanlar ve sendikalar, asgari ücretin yalnızca “beklenen enflasyon” oranına göre değil, “gerçekleşen enflasyon” dikkate alınarak belirlenmesini talep ediyor.

Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, enflasyonla mücadelede dikkatli olunması gerektiğini vurgulaması, asgari ücret zammında düşük oranlara işaret etse de, dar gelirli vatandaşlar bu politikalardan büyük ölçüde olumsuz etkileniyor. Asgari ücretin yalnızca ekonomik göstergeler dikkate alınarak belirlenmesi, gerçek hayatta, özellikle düşük gelirli vatandaşlar için bir anlam ifade etmiyor. Bu kesim, ekonominin genel durumundan bağımsız olarak yaşadığı geçim sıkıntısıyla başa çıkmaya çalışıyor. Dolayısıyla yapılacak zammın, yalnızca ekonomik veriler değil, aynı zamanda dar gelirli vatandaşların yaşam kalitesi göz önüne alınarak belirlenmesi gerekiyor.

Asgari ücretle geçinen bireyler, sadece geçim sıkıntısı yaşamıyor; aynı zamanda çocuklarının geleceği, eğitim masrafları ve sağlık ihtiyaçları gibi temel haklarına erişimde de zorlanıyor. Bu ücret, toplumsal refahı sağlamak ve sosyal eşitliği gözetmek adına devletin en önemli araçlarından biri. Türkiye’de dar gelirli vatandaşların sayısının giderek artması, toplumda derinleşen ekonomik adaletsizliği de gözler önüne seriyor. Her geçen yıl daha fazla insan asgari ücretle geçinmek zorunda kalıyor ve yaşam standartlarında belirgin bir gerileme yaşanıyor.

Bu noktada asgari ücretin, ülkenin ekonomik göstergelerinden bağımsız olarak, toplumun büyük bir kesiminin hayat standardını belirleyen önemli bir ölçüt olduğunun altını çizmek gerekiyor. Toplumun en kırılgan kesimlerinden birini oluşturan asgari ücretli çalışanlar, sadece geçimlerini değil, aynı zamanda topluma katılım, sosyal haklar ve bireysel refah açısından da dezavantajlı bir durumda bulunuyor. Asgari ücretin temel ihtiyaçların çok üzerinde bir anlam taşıdığı ve bir yaşam kalitesi göstergesi olduğu unutulmamalı. Bu nedenle, yapılacak zammın sadece nominal bir artış değil, dar gelirli vatandaşların yaşam kalitesini gerçek anlamda iyileştirecek bir adım olması büyük bir gereklilik.

Ekonomi yönetiminin düşük bir artışla enflasyonu kontrol altına alma çabası anlaşılabilir bir hedef olsa da, asgari ücretle geçinen milyonlarca insan için bu bir “kontrol” değil, yaşam mücadelesi. Ekonomik politikalarda hedeflenen istikrar, toplumun tüm kesimlerine eşit oranda refah sağlamıyorsa, bu politikalarda bir eksiklik olduğunu kabul etmek gerekir. Asgari ücrette yapılacak iyileştirmenin, toplumun en geniş kesimini oluşturan dar gelirli vatandaşların refahını gözeten, sosyal devlet anlayışıyla uyumlu bir şekilde ele alınması, yalnızca bugünkü ekonomik dengeler için değil, gelecekteki toplumsal istikrar için de kritik öneme sahip.

Umuyoruz ki Ocak ayında yapılacak zam, sadece sayısal bir artış olarak kalmaz. Asgari ücretle geçinen insanların hayatında gerçekten bir iyileşme sağlar; çocuklarına daha iyi bir gelecek sunabilmelerine, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerine ve insanca bir yaşam sürdürebilmelerine olanak tanır.