Bazı sözler vardır, tekrarı sizlere usanç vermez. “Önce Selâm, sonra kelâm. Önce refik, sonra tarik, Önce teklif, sonra tenkit!” Kamuoyu da gayet iyi bilirler, “Eski Halkevi, Kız Öğretmen lisesi, Öğretmenevi…” olarak kullanılan Elâzığ Şehrinin ayakta kalan nadide binalarından, “Elâzığ Öğretmenevi Elâzığ Belediyesi’ne devredilmişti…”
Elâzığ Öğretmenevi ile Elâzığ Valiliği arası, proje kapsamında; “38 bin metrekare açık alan Elâzığ Şehrinin Cumhuriyet Meydanı…” oldu.
Bizler bu köşemizde sıklıkla, ‘tarihi tekliflerimizi…’ gündeme taşıyor. Kamuoyuyla da paylaşıyoruz.
Elâzığ Şehrine kazandırılan bu güzel meydana, Türk Edebiyatı Tarihinde “Destanların Efendisi” olarak da anılan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ’nun, “Meydanlar Şiiri…” yakışır dedik.
Meydanlar Şiirinde, bizim kültürümüz, sanatımız, edebiyatımız, musikimiz, motiflerimiz yer alıyor.
Biz mısraında şairimiz şöyle diyorlar; “Başbuğlar tuğ kaldıranda/ Atlar dizgin dolduranda/ Malazgirt’te, Çaldıran’da/ Sakarya’da gör meydanı// Kaytan bıyık bura bura/ Gakgoş, Dadaş sıra sıra/ Elaziz’de Çay’da Çıra/ Erzurum’da bar meydanı”
Bu köşemizden Sayın Başkanımıza arz olunur…
Elâzığ Belediyesi; tarihi öğretmenevi ’nin, “Millet Kıraathanesi” olacağını açıkladılar.
Sıklıkla yazdık/ çizdik/ anlatmaya/ ifade etmeye çalıştık. Şehrin merkezinde yer alan, öğretmenevi ‘nin kimlik bilgilerine baktığımızda; 1933- 1952 yılları arasında Halkevi Hizmet Binası, 1952- 1972 yıllarında Kız Öğretmen Okulu, 1972-1982 yılları arasında Eğitim Enstitüsü ve Lise, 1983 yılından günümüze kadar da; “27 yatak kapasiteli öğretmenevi” olarak kullanılmış. Artık günümüzde, Elâzığ Belediyesi tarafından, “Millet Kıraathanesi” olarak düşünülüyor.
En nihayet, geçici olarak Elâzığ İlimiz Şehir Merkezi’nde; “11 kat, 78 oda, 140 yatak kapasite ile bir otel Öğretmenevi ’ne dönüştürüldü!” Öğretmen camiasında bir rahatlama meydana geldi.
Artık şunu gayet iyi biliyoruz ki, yakın bir zaman diliminde, (inşallah) Elâzığ Şehrimize/ veya Öğretmen camiamıza yakışır bir Öğretmenevine kavuşuruz.
Elâzığ Belediyesi tarafından, “Millet Kıraathanesi” olarak düşünülen/ veya nitelendirilen Öğretmenevi tarihi binasına; “Av. Fikret Memişoğlu isminin verilmesi...” inancım odur ki, ismine de yakışır, zarif bir mekân olur. Mekânlarda, ‘kimlik önemlidir’
Tarihin akışında; kâh Halkevi olarak, kâh Kız Öğretmen Lisesi olarak, kâh Öğretmenevi ve Lise olarak kullanılan bu tarihi mekânın; “Av. Fikret Memişoğlu Kültür Merkezi…” olarak bir ad kazanması yerinde olur, kanaatindeyim!
Elâzığ Belediyesi geçmiş yıllar içerisinde, Belediye Kültür Merkezi’ne; “Bünyamin Eroğlu Kültür Merkezi” Elâzığ Belediyesi Fuar ve Kongre Merkezine de, “Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi” isimlerini vererek tarihi bir jest yapmışlardı.
Burada önemli olan nedir; “kendi tarihimizle, kültürümüzle, sanatımızla, irfanımızla buluşmak” Bütün bunlar takdire şayan adımlardır.
Av. Fikret Memişoğlu’nu anlatırken (D.1915- Ö.1968) bir dönem bütün yönleriyle hafızalara taşınıyor.
Av. Fikret Memişoğlu; “Şair, Yazar, Hatip, Eğitimci, STK Başkanı, Halkbilimci, Folklor Araştırmacısı, Siyasetçi, Yayıncı, Gazeteci, Müzik Adamı, Avukat, Hâkim, Vakıf İnsan ve her birini kuşatan, ‘gönül adamı’ olarak tanımlarız. Bu saydıklarımızla kendileri, “bir hizmet okuludur!” Bu şehrin, ‘vefalı bir dostudur’ Bu şehrin, ‘Alperen yüzüdür’
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının ilki, 1992 tarihinde, “Fikret Memişoğlu Anısıyla” yapılacaktı. Av. Fikret Memişoğlu anısına; ‘eserler yazıldı, çok geniş kapsamlı programlar yapıldı’
“EFTUD” un kurucusu ve de, ‘mimarı’ odur. Onun yetiştirdiği isimler günümüzde; ‘aksaçlı kaynak kişiler’ olarak anılırlar. Fikret Memişoğlu’nun kaleme aldığı eserler, Üniversitelerimizde de, ‘kaynak eser olarak nitelendirilir’ Çaydaçıra oyunumuz, Avrupa’da, onun gayretleriyle ‘dereceler alacak’ ve Kıta Avrupa’sında; “mumlu dans” olarak da tanımlanacaktır.
Fikret Memişoğlu’na yazdığımız bir şiirde şöyle diyoruz; “Fikrimin ışığı, altın yılları/İlhamında, büyük şehrin gülleri/ Kurşuni şafaklar, kızıl ötesi…/ Ruhumda beslenir, zafer şarkısı/ Ezberimdedir, manisi, hoyratı/
Tertemiz yürekler, asrın muştusu/ ‘Mermerlerin nabzında’ solur şehir/ Ellerde yürek, ’şefkat solur’ şehir! /Memişoğlu’yla, ‘tarih solur’ şehir/ İrfan Ocağı; ‘fazıl solur’ şehir/
Sanatta, ‘divan ahengi’ solur şehir/ “Olaydı yâr…” hüsnü zan solur şehir/ Gayreti, Fikret’imle solur şehir/ Ufuklarda, ‘ülküler solur’ şehir” Selam ve Muhabbetle.