“Böyük Abe”yi anmak şaka gibi gelse de; bizim var olduğunu zannettiğimiz tasavvurȋ dünyanın gerçeği (?) bu. Tam altı yıl önce Elazığ “Böyük Abe”sini yitirdi.
Evet, Elazığ “Böyük Abe”sini, ben de hem karındaşımı, hem de arka-taşımı 2018 yılı 26 Temmuz 2018 tarihinde kaybettik.
Hikȃye malûm. 2 veya 3 Mart 2018 tarihinde İstanbul’da, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kalp krizi geçirmesi ve uzun bir yoğun bakım sürecinden sonra Elâzığ Fırat Üniversitesi Hastanesinde Hak’k’a yürüyüşü.
Bu beklenmedik durum karşısında sevenleri olarak herkes, hepimiz şaşkındık. Şahsım adına bu şaşkınlığı halen üzerimden atmış değilim.
Vefat haberinin yarattığı şokun ardından mahşerȋ bir kalabalıkla kılınan cenaze namazı, Ata yurdu Hankendi’deki defin töreni rüya gibi.
Şükürler olsun ki, Elazığlı hemşehrilerimiz ve Elazığlı olmayan sevenleri onu unutmadı. Her vesileyle onu andılar ve anmaya devam ediyorlar.
Elazığ halkı adına karar veren, Sayın Şahin ŞERİFOĞULLARI riyasetindeki Elazığ Belediyesi Meclisi onun adını “Bünyamin Eroğlu Kültür ve Kongre Merkezi” adıyla Belediye’ye ait bir yapıda yaşatma kararı aldı. Var olsunlar.
Aradan 6 yıl geçmiş olmasına rağmen halen dillerde ve gönüllerde olan “Böyük Abe” namlı “Bünyamin EROĞLU”nun, bir insan olarak bu “Büyük” payesini nasıl aldığına göz atmak lazım.
O vakit, toplumun sevgilisi olan büyük insanların özelliklerine bakmak gerekir ki bu özellikler, kısaca;
• Tevazu Sahibi Olmak
Tevazu sahibi olan insanlar mağrur ve mütekebbir değildir. Övünmez, ayrıcalık istemez, işini kendisi görür, başı önünde olur, büyük küçük herkese aynı muameleyi yapar, herkesin işine koşar ve “Alçak dağları ben yarattım edasıyla”, azametle yürümez.
· Yiğit Olmak
Zorluklar karşısında ve mücadelede ön safta olmak.
· Özü, Sözü Bir Olmak
Türk kültüründe buna “Olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmak” denir. “Sözünün eri olmak” deyimi de uygun bir haslettir.
· Vatanına, Bayrağına, Milletine, Dinine, Diyanetine Sahip Olmak
Her şartta vatan, millet ve bayrak kutsiyetini ön plana almak, gibi hasletlerdir.
Sonuçta Türk büyükleri; Yunus gibi insancıl, Mete Han ve Kürşad gibi cesur, Avrupalıların “Tanrının Kılıcı” dediği Atilla gibi mücadeleci ve savaşçı, Alparslan gibi inançlı ve imanlı ve dahi Mustafa Kemal ATATÜRK gibi liderlik vasıflarını haiz insanlardı.
Hayatına bakıldığında Merhum Böyük Abe, bu hasletleri taşıyan biri olarak tanınmış, bilinmiştir. Aksi taktirde, hiçbir belde veya bölge ahalisi bir mensubuna “Ağabey” adını, lakabını-adını koymaz.
Hakikaten Böyük Abe, büyükle büyük, küçükle küçük olan, tevazu sahibi, yiğit, özü sözü bir, vatanına, bayrağına, milletine bağlı; dinine, diyanetine sahip; insanlar arasında ayırım yapmayan, mala mülke, paraya pula önem vermeyen, kıblesinin değiştirmeyen bir adamdı.
O, şairin;
Mâl ü mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi!
Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi…
Dizelerindeki fikri özümsemiş ve doğal refleks haline getirmiş biriydi.
Nitekim “Ben” sözünü hiçbir zaman Böyük Abe’nin ağzından duymadık. Mesela, sanatla ilgisi, bestekȃrlığı ve icracılığı bilinmesine rağmen “Ben Sanatçıyım” demezdi.
En önemlisi o birleştirici bir insandı. Küsleri barıştırır, insanları kaynaştırırdı. Yaz aylarında gurbetten sılaya, yani yaşadıkları yerden Elazığ’a gelen arkadaşlarını derler, toparlar bir araya getirirdi.
Dışarıda yaşayan bizler de, mümkün olduğunca, sılayı rahim zamanlarımızı aynı tarihe denk getirmeye çalışır ve onun önderliğinde Elazığ’daki dostlarla birlikte bir sevgi yumağı oluştururduk.
Sılada olanlar da, gurbette olanlar da bir müşkülleri olduğunda “Böyük Abe halleder” düşüncesine sahipti.
Müşkül çözme işi önemli bir beceri ve erdem işidir. “Böyük Abe” bunu çok iyi yapardı. Kendisine müracaat eden kim olursa olsun, onu geri çevirmez ve müşkülüyle ilgilenirdi.
Adamın tabiatı öyleydi. Yani davranışını planlamazdı.
Hayatı hep zorluklarla mücadele ederek geçti. Ancak kimseye eyvallah etmedi. Aç da kalsa belli etmedi. Kutlu davasından vaz geçmedi.
Bence en öne çıkan özelliği mütevazı olmasıydı.
Hasılı Böyük Abe “Adam gibi adam”dı.
Ruhu şȃd, mekȃnı cennet olsun inşallah.