Hazine ve Maliye Bakanlığı, Eylül 2023 ayına ilişkin nakit gerçekleşmesini geçen hafta açıkladı. Buna göre, Eylül ayında Hazinenin nakit gelirleri 486.2 milyar lira, nakit giderleri ise 555.3 milyar lira oldu. Bu giderlerin 508.7 milyar lirası faiz dışı giderler, 46.5 milyar lirası ise faiz ödemeleri olarak gerçekleşti. Faiz dışı denge ise 22.4 milyar lira açık verdi.

Geçen ay ödenen 46.5 milyar lira faiz ödemesinin bir güne isabet tutarının 1.55 milyar lira olması faiz yükünün ne denli büyük olduğunu anlatmaya yetmektedir. Bir başka deyişle her gün 1.55 milyar lira faiz ödemek zorunda kalmamız sırtımızdaki kamburun ağırlığını göstermektedir. Son 5 yılda bütçede faiz yükü artmaya devam ederken bununla ters orantılı olarak yatırımların 2015’te yüzde 13’lere kadar çıkan payı her yıl geriliyor.

Yaşanan ağır finansman sorununu çözmenin yolu, olabildiği ölçüde daha düşük maliyetli para bulmaktan geçmektedir. Daha önemlisi sıcak paranın borç yerine yabancı sermaye yatırımı olarak gelmesidir. Zira, alınan her borç ciddi bir faiz yükü taşımaktadır. Türkiye’nin kredi risk primi (CDS) halen 400 puan dolaylarında yüksek bir oranda seyretmektedir. Bu yüzden Türkiye, uluslararası piyasalardan dolar bazında yüzde 9’ların altına inmeyen bir maliyetle borçlanmaktadır. Bu kadar yüksek faizle alınan borçların ödenmesi riskli olup, bu faiz yükünün yaratacağı sorunlar uzmanların tartıştığı konuların başında gelmektedir. Bu yüzden Devlet 20 yılda faize yaklaşık 1.5 trilyon lira gibi çok yüksek bir ödeme yaptı.

Toplam bütçe harcamalarının yüzde 75’i vergi gelirleri ile karşılanırken, faiz giderleri vergi gelirlerinin yüzde 17.1’le yani yaklaşık beşte birini yuttu ve götürdü. Kartopu gibi büyüyen faiz yükü bir taraftan ekonomik dengeleri bozarken diğer yandan her yıl bütçeye önemli bir külfet yüklemektedir. (*)

Bu olumsuz tablodan kurtulmanın tek yolu kamunun yapacağı harcamalarda ne yapıp yapıp tasarrufa gitmesidir. Aksi halde borçların ödenmez hale gelmesi gibi riskli bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle dış borçlanma yerine güven ortamı yaratarak yatırım amaçlı yabancı sermaye girişini teşvik etmeliyiz.

Kaynakça:

(*) Naki Bakır