Hürriyeti çağlara yazıyorum
Yüreğimi, dağlara kazıyorum!
Ovalardan bağlara geziyorum…
Türkülerime okudum sevdamı!
Çocuksu bakışlarda 23 NİSAN
Ha, kim kapını çalan; Deden, Ninen
Gaza meydanlarından dönen Atan
Emanettir sana; öz yurdun, vatan!
Toprak kokusu rahmet, şahadettir
Öyle bil ki, zahmeti ibadettir
Bayramlar, toylar; millî bir adettir… (Bk)
Ne deriz efendim; “nesrin bittiği yerde şiir başlar!”
Şiir, sükûtla çekilen gönül değirmeni…
23 Nisan, bu milletin evlatlarına emanet edilmiş bir destandır.
Yıllarca bu mualla destanla, ‘dünyanın dört bir yanından gelen çocukları…’ buluşturuyoruz!
İnsanlığın biraz da, ‘sabra, sevgiye, sadakate, saadete, sulha, sükûnete…’ her türlü çürümüşlüğü üzerlerinden atmaya ihtiyacı var.
Her 23 Nisan bir derstir, nasihattır, tarihe dokunarak yaşamaktır.
23 Nisanda, bir büyük ideal/ ülkü, her birimizin muhterem bir sevda vardır.
O sevdanın özünde, “milli hâkimiyet şuuru…” O şuur bizlere, ‘erdemli insan’ yetiştirir.
Erdemli bir insanda neler vardır; “insan, toprak, vatan, millet, bayrak, ezan sevgisi…”
Bu sevgiye hakiki dost olan büyük bir sevda…
Bu sevda, Türkiye’yi, öncelikle ‘gönül coğrafyamıza…’ ve daha geniş bir çemberle, ‘insanlık âlemine’ örnek ülke yapmıştır.
Bu millete ait olan, “fetih ve fütüvvet dilini…” iyi okumalıyız.
Şefkat ve merhamet kavramlarını insanlık âlemine bayrak yaparak yaşatan da, bu millettir!
Her şeye rağmen, Ortadoğu’da asıl denge unsurunu bu millet oluşturmakta/ tarihi boyunca her türlü sinsi oyunlara/ tuzaklara/ kirli pusulara rağmen Anadolu her zaman için ‘sağduyunun merkezinde’ yerini almıştır.
Gazi Atatürk, 23 Nisan Milli Hâkimiyet Bayramını, ‘çocuklara armağan etmiştir’
Buradaki tarihi anlam nedir?
Gelecek nesilleri birlik ve beraberlik şuuru etrafında yaşatmaktır…
BİZİM DEĞİL
Dil, kalbin ritminde edeple titrer
Küfür küfür esen yel bizim değildir
Dil, vicdanların sesiyle hak der, kükrer
İkilikten kopan sel bizim değil
VATAN
Vatan, tan yerinin kızıllığında
Sarar beni gurup düşünceleri!
Doğuşunda müjdeler, batışında;
Bütün düşlerim, feryadın ağında!
Göz nurundan ayırmam goncaları
Vatan, cümle hecelerin özünde
HASET PEŞİNDE
Tarih, bir ihtimal demez; sarih der
Gönül fermanı; uzay der, Merih der
Siyaset, hamaset, haset peşinde!
Sağımız, solumuz; ‘hangi güruh’ der
BASINIMIZA
Hani nerede, Turan, Uluova…
Nurhak’ı, Fırat’ı, Günışığıyla;
Yereli süsleyen nice gazete!
Tebessüm eden nice yüzler vardı!
Bir akıl, bir yürek birlikte oldu!
“Yardı onlar, bu şehre yardı onlar!”
Bir dönemdi; geldiler ve göçtüler
Gazi Caddesi şimdi öksüz, ıssız…
BEŞER UYUMAKTA
Beşer uyumakta, şer iz sürüyor
Arif olmuş gariban diz sürüyor
Köstebekler meydanda, giz sürüyor
Zaman düğüm düğüm; kâbusa yatık!
BARIŞIN KENDİSİ YOK!
Barışın adı var, kendisi yok!
Gün boyu, yalana sürülmüş katık
Ucube her söz, nihayeti batık!
Zaman güğüm düğüm; kâbusa yatık
MAHŞER ANI
Düşünsene, sonsuza çıkan yol yok!
Öyle bir mizan ki, sağı – solu yok
“Ölmeden, ölme sırrına erdin mi?”
Günahın yüklenecek, yakının yok!
Sevabınla, vebalin omuzunda,
Kimsenin kimseye faydası yok!
Derdinden başka, bir feryadı yok!
EN GÜZEL BAYRAMLAR
En güzel bayramlar geçirdik!
Anne şefkati, Baba nefesiyle
Huzurla her dem, zamanı içirdik!
Sanki yağmur sesi, ata sesiyle…
Annesiz, Babasız bayramlar ıssız
Evim, Köyüm bir Bayram daha
HER İNSANIN
Her insanın bir hayali, gayreti
Sabırla yüklü gemide, hasreti;
Yol alır, vuslat limanına doğru
Gizlemem vasıl olduğum hayreti!
Büyük Ülküm, Kızılelma’ya doğru…
KANAT ÇIRPMAK
Gözlerim, kanat çırpan kuşlarda!
Ruhumun kanat çırpması, ne zarif!
Gökyüzünde gezinir, mavi düşlerim
Sidre’dedir; aklım, fikrim, zikrim
Yanındadır hemen cennet bahçesi
Niyetim, amelim, ihlasım yolum;
Dirilişe kanat çırpmak ne evlâ
DİLİN ACISI
Yemeğin ekşisi, acısı olur
Bakma, her zevkin bir alıcısı olur
Dilin acısı, akla, kalbe zarar!
Her seyisin de, bir nalcısı olur
Her hizmetin, bir bakıcısı olur
Ne noksan, ne fazla; kararınca karar!
BAYRAM TADINDA
Bayram tadında, bayramlar Merhaba
Lokman tadında, kalbi hislerdeyim!
Dost ehliyle ol; etme günü heba…
Ervah katında, kutlu düşlerdeyim
Gayretin boşa gitmez, hiçbir çaba!
Gönül çırası yakan işlerdeyim
BAYRAMLAR MERHABA
Sabrı yudum, yudum içtik de geldik
Takva elbisesi giydik de geldik
Şükür sofrasına, erdik de geldik
Rahmet duası, bayramlar Merhaba…
BAYRAM
Bayram, barışın öznesi!
Gönül, gözlerin gözesi
Aşk damarında taşır;
Sevgi dertlerin hecesi…
ZAN
Hakikat değil, zan peşinde koşar
İncitir, nice mazlum kalbi kırar!
Kim bilir, nelerin aşında koşar
Heyhat ki nice masum evi yıkar
ERDEMLİ İNSANLA
Erdemli insanla, dolunay vakti!
Nerede kaldı, ihlasla akti
İsraf ettik, sermayeden tükettik
Kalmadı özünde, manevi nakti
Ne ettiysek hep kendimize ettik
Mum kimin eridi, liyakat, ehliyet…
Yok artık, zevk sahibi insaniyet!
DUR GİTME
Dur gitme, saçlarıma kır düştü
Zamana kelepçe vurmak isterdim
Nafile, dur durak bilmez göçmeden
Yüreğimi, ak topraklara serdim
Günahım, ahlarım dökülsün dedim!
YAĞMUR
Bulut bulut derya akar nağmeyle
Gök gürültüsü, Yaratanı tesbih!
Rüzgâr bulutları toplar ahenkle
Toprağa rahmet ol, ilahi tembih!