Kapanıp gitsin canım ne yapalım. Nede olsa şarap fabrikası, o kapanır bizde helal olanı açarız, üzüm suyu-şıra fabrikası…

Elazığ Şarap Fabrikasından bahsediyorum, Mey İçki, Elazığ’da ki fabrikasını üretim tesisleri binasının depreme dayanamayacağı düşüncesiyle kademeli olarak kapatma kararı almış...

2025 yılında tamamen Elazığ’ı terk edecek olan fabrika; bu tarihe kadar ve sonrasında da şaraplık üzümlerini yine Elazığ’dan alacakmış-mış-mış…

Acaba mesele deprem riski mi?

Eğer dert depremse, bina depreme dayanıklı hale getirilemez mi veya yeni bir üretim binası yapılamaz mı?

Soru çok da cevap yok işte. Başka bir soru:

“Bu konu, Elazığ Milletvekillerinin ilgi alanına giremez mi?”

Tırnak içine aldığım bu sorunun cevabını bilmeden yazının ilk paragrafında verdim.

” Kapanıp gitsin canım, ne yapalım…Bizde helal olanı açarız, üzüm suyu-şıra fabrikası…” derler mi, demişler midir?

Bu senin zannın öyle demezler vekillerimiz… Demezlerse hadi o zaman…Daha vakit var, Turan Gazetesi bu konuya elini uzattı, Elazığ medyası da bir bütün olarak bu konu üzerinde dursun, vekillerimiz de ön ayak olsun, kapanma-taşınma konusu son bulsun hatta bir adım öteye taşıyalım meseleyi bu fabrika daha zengin bir kapasiteye ulaştırılsın ki; hem Elazığ, hem Elazığlı üretici daha çok kazansın….

Ya üzüm suyu-şıra fabrikası olmasın mı? Olsun o da olsun…Olsun da mesele şimdi Elazığ Şarap Fabrikası’nın kapanması ya…

Bu yazıyı yazan Kuşcubaşı, şaraptan anlar mı? Anlamaz. Şarapçılıktan da anlamaz. Anladığı ve anlatmak istediği şu; bir ülkenin ve bir ilin böyle bir nimeti ve potansiyeli varsa bu potansiyel göz göre göre harcanmaz, yok edilmez.

Bu potansiyel bu ülkede beş bin yıldan fazla bir süredir var…Bu potansiyel Elazığ ve çevresinde üç bin yıldan fazla bir süredir var.

Biraz tarihin içinde gezelim isterseniz.

M.Ö 3000 yılından beri Urartu ve Hitit mirası olarak Harput ve çevresinde gerek kazı kalıntılarında gerek bulunan tabletlerde şarap kadehlerini ve üzüm motiflerini görebilirsiniz. Dahası bizim Öküzgözü üzümünün de atası M.Ö 3000 yıllarında Urartu ve Hitit tarihinde karşınıza çıkacaktır.

Çok gerilere gittik değil mi?

Yakın tarihe bakalım…

Ama tarihlere de dikkat edelim…

1940 yılından itibaren Türkiye hem üzüm bağları hem de üretim fabrikalarıyla atağa geçmiştir. Fakat ilginçtir 1960lı yıllarda bağcılıkta ciddi gerilemeler yaşanmıştır. Siyaset ekonomi-dini bakış açısı ne derseniz artık vs’li sebeplerden ötürü birçok bağ terkedilmiş, nadide üzümler bir bir yok olmuştur. 1990 yılına kadar bu zafiyet ve üretim zayıflığı devam etmiş, doksan yılından sonra şarabın yeniden önem kazanmasıyla üretim bilinçlenmeye başlamış, büyük şarap firmalarının da desteğiyle bağlarla yeniden ilgilenilmeye başlanmıştır. Yine aynı yıllarda Fransa’dan getirilen üzüm çeşitleri farklı bölgelere ekilmiş, bağcılık yapan köylülere, tarım desteği sağlanarak üretim artışı sağlanmıştır.

1944 yılında da Elazığ Şarap Fabrikası açılmıştır… Fabrika, o tarihlerde başlayan özelleştirme modasıyla 2004 yılında özelleştirilmiş, bugüne kadar özel bir fabrika olarak, Elazığ üzümünün dünyaca ünlü tadını kullanarak üretim yapmış, Elazığ’a ve Elazığ’da ki üzüm üreticisine bir kazanç kapısı olmuştur.

Şimdi, daha büyümek, daha çok serpilmek ve daha çok kazanıp, üreticinin daha geniş düşünmesini sağlama yolu varken fabrika Elazığ’da ki üretim sahasını kapatıp gitme kararı almıştır.

Yazının başında çok soru sorduk.

Bu işin nedeni deprem riski olamaz…

Gelişime ve değişime müsait böyle bir potansiyel, deprem sebep gösterilerek noktalanamaz.

Şuna inanın…

Bu fabrikanın kapanması an olarak da geleceğe yönelik olarak da Elazığ ekonomisine büyük bir darbe olur…

Bakımsız bağlar, devlet desteği eksikliği, ekonomik sorunlar ve susuzluk gibi birçok sebeple terk edilen üzüm bağlarıyla yüzlerce çeşit üzüm zaten yok olmaya yüz tuttu, fabrikanın kapanmasıyla Elazığ’ın sembolü olan üzümü de, şarabı da bir anda silinip gidebilir…

Elazığ’ın vekillerine sesleniyoruz, korkmayın-çekinmeyin ve lütfen bu meseleyle yakından ilgilenip çözüme kavuşturun…

Her ne kadar Elazığ’ın vekillerine seslensem de Sayın Gürsel Erol’a ayrıca bir ricada bulunuyorum…Sayın EROL, bu işin öncülüğünü siz yapın…

Bırakın fabrikanın kapanmasını, daha modern ve daha fazla üreticiyi kapsayacak bir üretim sahası için kapı aralayın…

Elazığ Türkiye’nin Toskanası olsun…

Hani şarabıyla meşhur İtalya’nın Toskana bölgesi var ya Elazığ’da ürettiği şarabı ve turizm değeriyle Toskana bölgesi olsun…

Hayal edin ve olsun.

Neden olmasın?…