Geçtiğimiz hafta başında yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başladık. Her yıl olduğu gibi heyecanla beklenen, beraberinde yine benzer sorunları taşıyan bir yıl daha başladı…

Bu sorunların en başında, ilimizde ve bölgemizde yaşadığımız asrın felaketi; depreminin etkileri oldu. Hasar gören birçok okul binasının yanında, evleri hasar gören öğrencilerin, eğitimlerini görecekleri okullara gitmesi de artan yakıt fiyatlarından dolayı zorlaştığı için aileler tarafından sıkıntılar kat be kat arttı. Yine de ilimizin haline şükredelim; geçen akşam haberlerinde izlediğim, Hatay ilindeki öğrenci ve öğretmenlerin hali gerçekten çok zordu. Zaten yaşamaya çalışan vatandaş türlü zorluklarla mücadele ederken, yanında eğitim alacak çocuklarının hali ise gerçekten izleyenleri üzüyordu. Devletimiz elinden geldiği kadar hazırlık yapmış olmasına rağmen, şartlar gerçekten çok zor görünüyordu. Buradan bakmak bir nebze; içinde bu sorunlarla yaşamaya çalışan vatandaşlarımıza Rabbim kolaylık versin. Mevcut durum gerçekten çok zor.

    Tüm bu yazdıklarım bir yana insanımıza gerekli eğitimi verdiğimizi düşünmüyorum. Yaşanılan gerçekler, görünen tablo eğitim alanında daha çok yol almamız gerektiğini gösteriyor. Eğitim veren öğretmenlerimizin durumunu sorgulamakla işe başlayabiliriz. Mesleklerini severek yapıyorlar mı? Yapmış oldukları iş karşılığını maddi olarak alabiliyorlar mı? Yeterli mesleki bilgi ve donanıma sahipler mi? Gelecek nesillerimizin eğitildiği, öğrenim gördüğü okullarımızın yeterliliği ne düzeyde? Sorular böyle uzayıp gider; kanımca bu ve buna benzer sorulara alabileceğiniz tatminkâr bir cevap yoktur. Hep bir bahane; hep bir eksik karşınıza çıkacaktır. Bundan emin olabilirsiniz. Bunun kısa vade de düzelebileceğini sanmıyorum. Zira toplum gerekli eğitimi alabilse idi bu günkü durumunda olmayacaktı. Şimdi durumumuzda ne var diyebilirsiniz…

Bu sizin hayata bakış açınız ve yaşamdan beklediklerinizle orantılıdır. Siz eğer bu hayattan bir şey beklemeden sade bir yaşam süreyim diyecek olsanız bile, yaşamınız ile çevrenizde fark yaratmanız gerek dünyevi ve gerekse ilahi anlamda örnek olmanız gerekebilir. İnsan sosyal bir varlıktır. Tek başına dağ başına dikilmiş bir ağaç gibi yaşayamaz. Toplumunda bazı kuralları vardır. Bir şekilde yaşamış olduğunuz topluma uyma mecburiyetiniz vardır. Toplum cahil ise vay halinize; eğer toplum belli bir medeniyet seviyesine ulaşmış ise bir şekilde ona entegre olmaya çalışacaksınızdır. Memleketinde sokağa çöp atan vatandaş; Almanya’ya çalışmaya gittiğinde bu şekilde davranamaz. Ona yere attığı çöpü, saygı ile aldırırlar. İşte eğitimin farkı bu noktada öne çıkıyor.  Eğitim alanında, cahilliğe karşı vermiş olduğumuz savaşta başarılı olduğumuzu söylemeyi çok ama çok isterdim…

    Cumhuriyetimizin kurucusu, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, öğretmenlerimiz için söylediği sözler aklıma geliyor. Etkilenmemek ne mümkün, şöyle sesleniyor öğretmenlerimize; ‘’Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister.’’

Bu sözün üstüne ne söylene bilinir ki?