KURTULUŞ!
İzzetpaşa Camisi’nin arka sokağındaki bir apartmanın önüne gittim, hedefim bu apartmandaki Harput ve Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği’ne gitmekti. Başımı kaldırıp şöyle bir tabelalara baktım ki ne görem apartmanın her katında sonu ‘Der’ ile biten isimler. Yanımdaki arkadaşa “bu apartmanın adını ‘Der Apartmanı’ yapsalar ne hoş olurdu” dedim ve çıktık Harput-Der’in ofisine…
Zili çaldık, tahmin edin kapıyı kim açtı? Cahit CAN Abe açtı kapıyı…
Geçenlerde haksız yere eleştiriye maruz kalan ‘Pisik’ oyununun son temsilcilerinden Cahit Abe işte! Cahit Abe’ye Elazığ ile ilgili bir konu var deyin hemen koşar gelir. Şimdi beni tanıyanlar diyecekler ki, ‘’Gardaş sen Harputlu değilsin, Kesriklisin orada ne işin var?’’ Peki o zaman gelelim sebebi ziyaretimize…
Şimdi desem “Şüşnaz’ın meşhur ayvasını yemeye gittim”, hemen “sende mi ayvayı yedin?” dersiz. Yok işte, mevzu ayva değildi, mevzu; Yıllardır bize ayvayı nasıl yedirmişler? Bundan sonra ayvayı yememek için neler yapılmalı? Nelere dikkat edilmeli? Nasıl bir seçim yapılmalı konusundaki bir sohbeti izlemekti! Peki bunu bize kim anlatacaktı? Kim olacak ‘’Elazığ’ın Kurtuluş Planı” kitabını yazan Prof. Dr. Bilal ÇOBAN hocamız. Bilal Hoca yıllardır bir ‘Kurtuluş Planı’ hazırli ve gittiği her yerde planını anlati…
Hiç susmadan, hatta konu dağılmasın diye çay dağıtanlara, fotoğraf çekenlere bile uyarı yaparak kart diye elma yiyip sessizliği bozanlara dahi göz ucuyla bakarak (bu şakaydı) büyük bir titizlikle planı anlattı. Bir ara telefonunu çıkarıp bize gösterdi, dedi ki ‘’Gardaş bakın işte programım burada yazılı ve günde dokuz on toplantıya katılarak planı anlatıyorum.’’ Altını çizdi ve ‘’Benim bu planı uygulamaya geçirmem için sizin bana manevi desteğinizin olması gerekli’’ dedi. Yani lafın kısası benim aday olmama, seçilmeme destek vereceksiniz demek istedi. Sorular sorulmak istendi, mevzu biraz karıştı işin içine diğer partiler, adaylar filan girmeye başladı. Bunun üzerine Bilal Hoca o işleri fazla kurcalamadan, ikram edilen elmayı yedi. Allah’tan ayva ikram edilmemişti! Şakacı bir milletiz ya hemen ayva yerken fotoğrafını çekip altına da “Bilal Hoca ayvayı yedi” diye yazıp paylaşırdık. Aman ha hocam gittiğin yerlerde sana ikram edilenleri yiyip, içerken çok dikkat et! Millete malzeme verme, zaten herkes birbirinin ayağını kaydırmanın peşinde! Yaparlar mı? Yaparlar!
Bilal ÇOBAN sohbetini bitirip başka bir toplantıya katılmak üzere Harput- Der ofisinden ve Der apartmanından ayrılıp başka bir Derneğe kurtuluş planını anlatmaya gitti. Biz de o gittikten sonra oturup derneğin ileri gelenleriyle sohbete devam ettik.
***
ADAYLAR…
Bugünlerde aday adaylığı açıklamalarında patlama yaşani! Sabah akşam bir köşeden adaylık açıklamaları geli. Tabi adaylık ve ardından yapacakları filan sıralani…
On sefer aday olup seçilemeyenler, yenilen pehlivan güreşe doymaz misali tekrar sahalarda olanlar, ilk defa aday adayı olanlar, mevzular karışık. Bir sürü aday adayı piyasada geziyor!
Ben de uzaktan izlim, neticede seçmenim ya! Ben seçeceğim, ipler benim elimde ya değmeyin keyfime…
Gün bugün, tadını çıkaram! Zaten seçimden sonra ne onlar beni tanır ne de ben onları görürüm!
Birkaç güne kadar ben de seçmenliğimi açıklayacağım haberiz olsun. Şu aday adaylığını açıklayanların vaatleri var ya işte onlar içerisinden bir söylem çok hoşuma gitti. Söylem şöyleydi; ‘’Asla yalan söylemeyeceğim, aramızda imzaladığımız manevi akdimize bağlı kalacağıma söz veriyorum.’’
İktidar partisinden aday adayı olan arkadaşımızı bu vaadinden dolayı kutlarım, kim olduğu ise bende kalsın. Çok merak edisez araştırın öğrenin. Size bir ipucu vereyim; ‘’İthal değil, tamamen yerli!”
Aday adaylarını takipteyim, yapamayacağınız şeyleri söylemeyin sonra mahcup olursuz. Geçmişte bunun örneklerini çok gördük. Bakın yıllardır Çimento Fabrikası aynı yerinde. Kaldıracağım diyen en az yüz tane aday adayı gördük. Onun içindir ki uçmayın, çakılırsız! Ben seçmenim bana bir şey olmaz, siz mahcup olursuz.
Bitirmeden ufak bir hatırlatma da yapayım, Elazığspor’umuzu görmeyi unutmayın!
HAFTANIN FIKRASI:
Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyorken birine yaklaşır;
- ‘’Sizin adınız nedir bakayım?’’
-‘’Hüsamettin efendim.’’
- ‘’Soyadınız?’’
- ‘’Tanrıoğlu’’
Tam o sırada yandaki hasta yaşlı; ‘’ İnanma inanma doktor, yalan söylüyor! Benim böyle bir oğlum yoktur!’’
HAFTANIN FOTOĞRAFI: