2001 yılı Nobel Ekonomi Ödülü, Yeni Keynesyen Okulu’nun önde gelen isimleri George A. Akerlof, Joseph Stiglitz ve Michael Spence’e verildi. Asimetrik enformasyon ekseninde literatüre yaptıkları katkı nedeniyle bu ödüle layık görüldüler.

Bu yaklaşımın temel savı, ekonomide ticarete konu olan mal ve hizmetlerde alıcı ve satıcıların bilgi farklılığına sahip olması, yani bir bilgi asimetrisinin bulunmasının rekabetin şartlarının bozulmasına yol açtığı ve böylece taraflardan birinin diğerine (haksız) üstünlük sağlamasına neden olduğudur. Onlara göre bu bir piyasa aksaklığıdır ve düzenleme ile giderilmesi gerekmektedir.

Spence’in yazıları işgücü piyasasındaki “sinyal” problemleri üzerine olmakla birlikte, Akerlof daha çok limon piyasa modeline odaklanmıştır. Stiglitz ise perdeleme-ayırt etme (screening) üzerine yoğunlaşmıştır. Stiglitz ve Akerlof daha sonraları özellikle piyasa başarısızlığı ve asimetrik bilgi arasındaki bağlantı konusundaki çabalara odaklanmışlardır.

Asimetrik bilgi, piyasalarda bazı ekonomik birimlerin diğerlerine göre daha fazla bilgiye sahip olması durumudur. Farklı ortamlar ve iş çevreleri, bilgi simetrisinin optimal gerçekleşmesini engellemekte; bilgiye ulaşma imkânı fazla olanlar ile bilgiye ulaşma imkânı kıt olanlar arasında bilgi simetrisi bozulmaktadır. Farklı piyasalar için farklı oranlarda olan bu ayrışma sonucu, taraflardan biri diğerine üstünlük sağlamaktadır.

Ticari faaliyete konu olan bir mal veya hizmet üzerinde taraflardan birinin diğerine karşı bilgi üstünlüğü ve uzmanlık sahibi olması sonucu elde edilen maddi-manevi kazanç, asimetrik bilgi rantı olarak adlandırılabilir.

Serbest piyasa sisteminde devlet, her şeyden önce birey eksenli düşünmelidir ve vatandaşların ekonomi alanındaki rekabete dayanan, daima haksız rekabete dönüşebilme potansiyeline sahip işlevleri düzenleme görevini üstlenmelidir. Aksi takdirde düzensizlik ve kargaşa ortamı oluşacaktır. Biraz derinlemesine bakıldığında bilgi, katma değeri yüksek bir unsurdur ve çok kolay ranta dönüşme özelliğine sahiptir. Sınırsızca kullanılmasının piyasanın etkinliğini azaltması mümkündür. İnsanların ihtiyaçlarını, başkalarını mağdur durumda bırakma pahasına karşılamaları, bir sonraki aşamada mülkiyet hakkının elden alınmasına neden olacaktır ki bu olguya “mülkiyetin yağmalanması” veya “soygun süreci” adı verilmektedir.

Sonuçta bilgiye sahip olmak, genel anlamda bir iktidardır. Asimetrik bilginin ortadan kaldırılması mümkün değildir. Denetleme mekanizmaları, üst kurullar, dernekler, meslek odaları, ilgili yönergeler, mevzuatlar, sivil toplum örgütleri gibi regülasyona yönelik çabalar; sermaye piyasaları, üst düzey belgeli yatırım uzmanları ile diyalog hâlinde bilgi alışverişleri, bu tür asimetrik bilgi sorununu minimize edebilir.

Türkiye, son yıllarda ciddi ekonomik, toplumsal ve siyasal değişimler yaşamaktadır. Ancak bu derece hızlı bir değişim, kurumsal, örgütsel ve yönetsel seviyelerde ve düşüncede aynı ölçüde gerçekleşmemiştir.

Bu sebeple siyaset ve bürokrasinin her aşamasında, özel sektör dâhil olmak üzere, asimetrik bilginin ve sonuçları olan ahlaki çöküntünün önüne geçilmesini sağlayacak kurumsal ve yapısal uygun tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Borsa İstanbul’da hisselerin belli seviyelerde değer kaybı oluşması hâlinde devre kesici uygulaması yapılmaktadır. Devre kesici uygulaması ile hisseler sürekli müzayedeye 17 (15+2) dakika kapatılıp, tek fiyat ile emirler eşleştirilmektedir. BIST, VİOP pay ve paya dayalı endeksine dayalı sözleşmeler ile borçlanma araçları piyasası, pay repo pazarı da bu şekilde devre kesici uygulamasına tabidir. Bunun yanında, bu süreçte devre kesici sürecine ek tedbirler uygulanabilir. Seans kapandıktan sonra piyasa bozucu işlemlere inceleme başlatmaktansa, bu devre kesici tek fiyat toplama sürecinde inceleme yapılmalı, bir sorun görülmüyorsa yeniden müzayedeye açılmalıdır. Eğer sorun varsa işlemlere kapalı hâle getirilmelidir. Gerekirse devre kesici uygulanmadan, bu tür işlemlerde işlem durdurma, hatta işlemlerin iptali sağlanacak bir sistem de uygulanmalıdır.

Hayırlı haftalar dilerim.