Yazının başlığı bir Türk ü sözünden alınmıştır.
Türküler Türk milletinin kültür hafızasıdır. Önemli bir kültür birikimini geçmişten günümüze taşıyan, içinde Türk insanının hayatından kesitler, geleneğe, inanca dair bilgiler, mimariden mutfak kültürüne kadar detaylı veriler barındıran; Türk kültür ve medeniyetinden izler taşıyan bir hazînedir.
İnsanlar, sesler aracılığıyla kâinat ve üzerinde yaşadığı dünyayı, dünya üzerinde yurt edindiği coğrafyayı ve mensup olduğu milleti ve ülkesini anlamaya, hayatı anlamlandırmaya çalışırlar. Böylece müzik yaparak hayata dokunur ve dünyalarını renklendirirler.
Türk sanatkârı da şanlı tarihi ve kutlu medeniyetinin birikimi olan, kadim Türk müziği aracılığıyla Türk milletinin hayatına dokunmuştur.
Türk müziği içinde, önemli bir iletişim aracı olan Türküler, zahiri ve batıni anlamlar içeren sözleri ve ezgileriyle anlam ve değer aktarırlar. Ayrıca giyim-kuşamdan mutfak kültürüne kadar önemli bilgiler verirler.
Arapça kökenli asalet kelimesi Türkçe sözlükte soyluluk, saygı uyandıracak biçimde davranma ve bir görevi yüklenmiş olma, o görevin sahibi olma, vekil’in zıddı, asıl.
Keza, yazıda veya sözde sıradan, bayağı söz ve deyim bulunmaması durumu olarak da açıklanıyor. Asil ifadesi ise soylu olarak açıklanıyor.
Efendim, birçok Avrupa toplumunda olmasına rağmen, Türk toplumunda soylu ve avam ayrımı yoktur.
Bizim kastettiğimiz asalet; dürüstlük, mala mülke değer vermeme, duruşuyla davranışıyla örnek olma, hak bildiği yoldan ayrılmama veya dönmeme, insana ve topluma faydalı kişi olma durumunu göstermektedir.
Asalet aynı zamanda mensubiyet bildirir. İnsanların hangi soydan, soptan, nesepten geldiğine işaret eder. Ayrıca memleketi de gösterir.
Nitekim bize nerelisin diye sorulduğunda Ankara’da yaşıyorum ama aslen şuralıyım deriz. Yahut Ankaralısın ama aslın nedir, kimlerdensin dendiğinde Çubuklu Ahmedoğullarından diye cevap veririz.
Bu durum yurt dışında da aynı şekildedir ve bu defa millet-milliyet ifade eder. İnsanlar Amerika’da yaşar ama Türk tür.
Asaletin en önemli anlamı insanlıktır. Dört başı mamur insan olmaktır. Hem insan olmaya ilişkin ifadelerin hem de asalet, soy, sop ve mensubiyetle ilgili ifadelerinin Türkü sözlerinde de yer aldığını görüyoruz.
Yazıya konu olan, ü Rıfat Balaban’ın Ankaralı kaynak kişi Yağcıoğlu Fehmi Efe’den derlediği Türkünün sözleri şöyle:
“Asalet bir altın idi pul oldu
Türlü türlü bedenlere çul oldu
Îmanın yolu keseden geçeli
Kimi pula kimi kula kul oldu” deniyor Türküde.
Dizede asalet altın gibi değerliydi ama pul gibi değersiz oldu veya değersiz paraya dönüştü denilmektedir. Bilindiği gibi pul aynı zamanda para anlamına gelir.
Türlü türlü bedenlere çul oldu derken de, asalet artık giyim kuşamla ölçülür hale geldi denmektedir.
İmanın yolu keseden geçeli derken, imanın artık zenginlikle eşdeğer hale geldiği vurgulanıyor.
Kimi pula, kimi kula kul oldu ifadesiyle de kimilerinin paraya, kimilerinin de insanlara kul olduğu vurgulanıyor. İkinci dörtlükte ise
‘’Kim biliyor ilim ile irfanı
Hamiyeti vicdanı vatanı
Endamın güzel kesen doluysa
Sensin herkeslerin beyi sultanı’’
Efendim; bilindiği üzere ilim, günümüzde bilim olarak ifade edilir, irfan ise bilgili-görgülü olma, arif olma anlamındadır.
Hamiyet ise, bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabasıdır. Keza vicdan’sa; kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan zihinsel güçtür.
Vatan ise bilindiği üzere üzerinde yaşanan kutsal toprakların bütünü, yurt anlamındadır.
Eğer endamın güzel, yani boyun posun yerinde, kesen doluysa, herkesin beyi, sultanı sen olursun. Yani ilim, irfan, hamiyet, vicdan ve vatan gibi önemli unsurların değerini yitirdiğini; insanın paraya, pula, giyim, kuşama, şana şöhrete yöneldiğini söylüyor bize bu Türkünün sözleri.
Görüldüğü üzere Türkü bizimle konuşuyor. Bize nasihat veriyor. Paraya, pula, giyime, kuşama, boya, posa ve şana şöhrete değil; ilim, irfan, hamiyet, vicdan ve vatan gibi değerlere yönelmemizi istiyor.
Türküyle kalınız…