Efendim Kültür Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Halk Müziği ve Oyunları Şubesi’nde “Araştırmacı” sıfatıyla birlikte görev yaptığım mesai arkadaşım ve sonrasında “Yüksek Lisans” öğrencim olan Dr. Savaş EKİCİ’yi Türk Müziği, Bağlama Eğitimi ve Harput müziği alanında çalışma yapanlar tanırlar.
Dr. Savaş EKİCİ, TRT Ankara Radyosu’nun değerli sanatçısı Muzaffer ERTÜRK’ün Enver DEMİRBAĞ’dan derleyip Kültür Bakanlığı Millȋ Folklor Araştırma Dairesi Folklor Arşivine kazandırdığı “Harput Müziği” külliyatından 113 eseri notaya alarak incelemesini yapmış ve “Elazığ Harput Müzik Folkloru” başlığıyla “Yüksek Lisans Tezi” olarak sunarak “Bilim Uzmanı” unvanı almıştı.
Önemle belirtmeliyim ki; Muzaffer ERTÜRK’ün, kuşağın son temsilcisi Enver DEMİRBAĞ’dan derlemek suretiyle arşive kazandırdığı “Elazığ-Harput Müziği Külliyatı” kaydı çok önemliydi. Çünkü, Enver DEMİRBAĞ Ustamızdan bu külliyatı almak isteyenler çoktu. Hangi amaçla olursa olsun, Enver Ağabey’den bu külliyatı almak isteyenlerin tamamı reddedilmişti ki bir kısmına ben de şahidim.
Bir arkadaşımız benim aracılığımla, “Sanatta Yeterlik” çalışması için Enver Ağabey’in Ankara Yenimahalle’deki evine giderek, üstelik ücreti mukabilinde, bu külliyatı almaya çalışmıştı. Ancak, Rahmetli Enver Ağabey rıza göstermemişti. Keza Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Araştırmacısı olarak bendeniz de Enver Ağabey’den derleme yapmak üzere, Elazığ’dan (ismini vermeyeyim) bir Gırnatacı getirerek stüdyo ortamında derleme yapmaya çalışmıştım. Ancak Enver Ağabeyin Gırnatacının icrasını beğenmemesi sebebiyle o çalışma da yarıda kalmıştı.
Bendeniz, Bakanlığın Türk Kültürüne hizmet edenleri kayıt altına almak üzere 20 dakikalık biyografi çalışması için ikna etmiş ve video kaydını almıştım. Bu kayıt, Kanal 23’ün Genel yayın Yönetmeni Arif ÇAKMAK tarafından YouTube’da yayımlandı ki bu da tarihȋ bir vesikadır.
Ben ve Savaş EKİCİ kardeşim Bakanlıktan ayrılıp Üniversiteye geçtikten sonra, Enver DEMİRBAĞ’ın hem kişiliğini sevdiği, hem de icrasını çok beğendiği Muzaffer ERTÜRK, Ustayı ikna ederek, tarihȋ bir vesika olan bu değerli çalışmayı bize kazandırmış oldu. Savaş EKİCİ de yukarıda ifade ettiğim gibi, bir tez çalışması olarak bu eserleri notalayıp yayımlamak suretiyle önemli bir hizmet vermiş oldu.
Her iki Kardeşimden de Allah razı olsun. Enver DEMİRBAĞ Ustaya da rahmet olsun.
Şimdi gelelim esas meseleye. Dr. savaş EKİCİ kardeşim bana “Makalem Yayınlandı” diye sosyal medyadan duyuru yapan bir akademi çalışanının makale başlığını gönderdi.
“Al sana makale... Biz mi bu işleri fazla ciddiye alıyoruz yoksa bilim mi ucuzladı anlayamıyorum... Üstelik TR dizinli” diye de not düşmüş.
Ben de üşenmeden o makaleyi indirdim ve inceledim. Dönem ödevi bile olamayacak kadar basit ve ucuz bir yazı. Makale diye adlandırmak dahi mümkün değil. Ancak bu yazı TR dizinli bir dergide hakem incelemesinden geçerek yayımlanmış.
Şimdi, bu arkadaşımız, yani yazının sahibi bir üniversitede akademisyen ve sözüm ona bilim ve sanat öğretiyor çocuklarımıza. Bu durum Onun eksikliğini gösterir ama tek eksik veya hatalı olan o değil. Onu yetiştirenler ve ona unvanlar veren sistem.
Efendim şimdilerde kriterler tamamlanıp unvanlar alınıyor. Sonra da ortaya çıkıp bu unvanlarla ahkȃm kesilmeye başlanıyor.
Oysa;
1. Akademik kadroda olmak insanı Akademisyen yapmaz.
2. Her akademisyenden “Bilim Adamı” çıkmaz.
3. Bilimle uğraşan her insandan “Âlim” çıkmaz.
Bir kere bilim insanı olmak için ciddȋ bir birikim ve alt yapı gerekir. Bir TIR dolusu kitap okusanız yetmez. Bilimsel düşünme ve bilimsel uygulama yollarına (Yöntem, Usûl, Metod) ve yordamlarına (tekniklerine) hȃkim olmak gerekir. Bunu sağlamanın yolu gerçek bilim adamlarından “Rahle-ȋ Tedris”tir. Bu yoksa ehliyetsiz insanların tedrisinden bu tip insanlar çıkıyor.
İkincisi, ȃlimlik meselesi ki, ȃlim olmak da tefekkür edebilecek seviyede büyük bir bilgi havuzuna sahip olmak ve “Âriflik” gerektirir. “Arif”in çıkarımları yalnız bilgiye değil, sezgiye de dayanır.
Hasılı “Akademisyen” olmak da “Âlim” olmak da zor zanaattır.
Esen kalınız…