24 Ocak 2020 tarihinde yaşadığımız Elazığ Depremi’nin yıl dönümü dolayısıyla Gazetemiz TURAN’da; “3. Yıl dönümü’nde deprem!” başlıklı manşet haberimizle, 6 Şubat’ta meydana gelecek felâketi biliyormuşçasına 2 hafta öncesinden deprem gerçeğine bir kez daha dikkât çekmiştik… 
Depreme ilişkin dile getirilen basmakalıp çok söylem ve slogan var.
Oysa, hemşehrimiz değerli akademisyen FÜ Jeoloji Mühendisliği Uygulamalı Jeoloji ABD Başkanı Prof. Dr. Zülfü GÜROCAK, TURAN’a yaptığı özel açıklamada; “Son depremler, bölgemizin çok önemli bir  deprem üretme potansiyeline sahip olan Doğu Anadolu Fay Zonu’nda meydana gelen depremlerden etkilenmeye devam edeceğini ve önemli can ve mal kayıplarına neden olacağını açıkça göstermektedir…” şeklindeki çok gerçekçi bir tespitten sonra sade bir ifâdeyle gereken mesajı şöyle formüle etmişti…
“Kısacası, yaşananları bir daha yaşamamak veya en hafif şekilde atlatabilmek için deprem konusunda daha bilgili, hazırlıklı ve organize olmak zorundayız!”
Pekâlâ ülkemiz 1999 Depremi’nden sonra, biz de Elazığ olarak 2020 depreminden sonra gereken dersleri çıkarıp, önlem aldık mı?
Yani; deprem konusunda daha bilgili, daha hazırlıklı ve daha organize olmak amacıyla ne yaptık?
***
Sizler bu satırları okuduğunuzda üzerinden bir haftadan fazla bir zaman geçmiş olacak 6 Şubat 2023 Tarihli 7.7 büyüklüğündeki Kahramanmaraş Pazarcık ve aynı gün 9 saat sonra meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş Elbistan Depremleri’nin etkilediği 10 ilde bu yazıyı kaleme aldığımda hayatını kaybedenlerin sayısı 20 Bin’i aşmıştı!..
Evet etkilenen çok geniş bir alan, gelen hayır da şer de Allah’tan, âmenna…
Ama, bu işin uzmanı olan Prof. Dr. Zülfü GÜROCAK’ın formüle ettiği önlemleri alabildik mi?
Ben sorayım siz cevaplayın; deprem konusunda aradan geçen hayli uzun sayılabilecek bir zamana rağmen ülke bazında 1999 ve Elazığ çapında 2020’ye oranla “daha bilgili, daha hazırlıklı ve daha organize” olabildik mi?
Ekranları başında deprem bölgesinde olan bitenleri izleyenler; yakınlarını kaybedenlerin, enkaz altında kalan yakınlarına müdahâlede geç kalındığına isyan edenlerin, yardım bekleyip de bulamayanların gözyaşlarına ve haklı feryatlarına tanık oluyorlarsa, elbette sorduğum sorulara olumlu cevap vermek mümkün değil!..
***
Şurası unutulmamalı ki vurguladığımız hususlar; Meydana gelen depremlerin yıkıcılığının da yüreğimizi dağlayan büyük acının da kesinlikle “sürpriz” olmadığını gösteriyor…
Zira; deprem konusunda toplumu uyaran ve tehlikeyi anlatan bilim adamları haricinde en yetkili zevat da dâhil olmak üzere toplumun “bilgisiz” olduğu ya da daha iyimser bir deyişle en azından “yeterli bilgiye” sâhip olmadığı bir kez daha anlaşılmış oldu!
6 Şubat 2023 Depremleri “sürpriz” değil çünkü; Ülkemiz ve bölgemizin çok önemli deprem üretme potansiyeline sahip olan çeşitli fay hatlarıyla kaplı olduğu ve meydana gelecek yeni depremlerden etkilenmeye devam edeceği, önemli can ve mal kayıplarına neden olacağı bilim insanları tarafından her vesileyle ve açıkça dile getirilmesine rağmen, en yetkili zevat da dâhil olmak üzere toplumun “hazırlıklı” olmadığı ya da daha iyimser bir deyişle en azından “yeterli hazırlığı” yapmadığı, bu nedenle depremlere “hazırlıksız” yakalandığımız bir kez daha anlaşılmış oldu!
Televizyonlarının başında deprem bölgesinde yaşanan olumsuzlukları ve olan bitenleri izleyenler; yakınlarını kaybedenlerin, enkaz altında kalan yakınlarına müdahâlede geç kalındığına isyan edenlerin, yardım bekleyip de bulamayanların gözyaşlarına ve haklı feryatlarına tanık oluyorlarsa şâyet, devlet vatandaşlarını aç, açıkta, hele enkaz altında bırakmayacağına göre, en yetkili zevat da dâhil olmak üzere kurumların “organize” olamadığı ya da daha iyimser bir deyişle en azından “yeteri kadar organize” olamadığı, bu nedenle deprem sonrasında da “koordine” olunamadığı bir kez daha anlaşılmış oldu!
***
Yıllardır “2023 Hedefleri” söylemiyle Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma iddiâsında olanlar; devletin denetim mekanizmalarını harekete geçirerek öncelikle bu hayâtî yetersizlikleri ortadan kaldırmalıdırlar!
Depremde enkaz altında kalan canlarımız kadar büyük öneme sâhip değerlerimizin de enkaz altında kalmaması için dikkâtli olması gerekenlere bakıyoruz da ne yazık ki siyâsi hırs ve ikbâlleri uğruna sergiledikleri tutum ve davranışlarla topluma önderlik etmek bir yana toplumun gerisinde kaldıklarını kanıtlıyorlar âdeta!
Türk Milleti yeni nesilleri yetiştirirken henüz ilkokulda eğitici kol üyesi olmakla başlayan Kızılay sevgisi, bugün neden tv’lerde yayınlanan reklâmlarla “Kızılay Gönüllüsü” olmayı zoraki teşvik eder hâle getirildi ve neden deprem bölgesinde büyük ihtiyaç duyulmasına rağmen o tanıdık Kızılay çadırlarına rastlayamadık düşünün bakalım?
Daha da önlemlisi “Edirne’den Van’a kadar benim güzel bir yurdum var” dizeleriyle vatan sevgisi aşılanan nesillerimizin, yurdun neresinde yardıma ihtiyaç duyan bir kardeşin varsa hiç düşünmeden yanına koş ilkesiyle edindikleri “millî birlik ve beraberlik” duygusunu yansıtan topluma rağmen, şu ortamda dâhi hâlâ; “falan ittifak olarak biz buradayız!” diye ayrımcılık yaparak konuşmaya çabalayan zihniyetin “bölücü” diye suçlananlardan ne farkı var ki?
Sonuç olarak; anlattıklarımızı bir cümlede izâh edecek olursak; Yaşananları bir daha yaşamamak veya en hafif şekilde atlatabilmek için deprem konusunda daha bilgili, hazırlıklı ve organize olmak zorundayız ama millî birlik ve beraberlik duygumuzdan da zerre taviz vermeden!