Bizim inancımızda, “ümitsizlik” yoktur. Gayesizlik, ufuksuzluk da yoktur.
Hele ki, hayattan kendilerini koparan bezginlere, mıymıntı ve pısırıklara, tembel ve atalete bürünenlere o kadar çok kızar ve de öfkelenirim ki…
Âl-i İmrân Suresi 139 ayette şöyle buyrulur; “Gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü’min kimseler iseniz, en üstün olan sizsiniz!”
Öyle ki, kendi içimizde kenetleneceğiz. Tıpkı, birbirlerine omuz veren sıradağlar gibi… İmanda, ihlasta, ilimde, irfanda, fikirde ve düşüncede bir akıl/ veya bir yürek olacağız!
Âl-i İmrân Suresi 134 ayette şöyle buyrulur; “Onlar (o mü’minler) bollukta ve darlıkta (mallarını Allah yolunda) sarf edenler, (kızdıkları zaman) öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.”
Millî Mücadele yıllarına gidiyoruz. Orada, Anadolu insanının sağduyusunu görüyoruz. Fedakârlıkta nasıl zirvelere tırmandığını görüyoruz. 1929 yılının iktisadi bunalımında da, rahmetli babamız o yılları bizlere anlatırlardı. O anlatılanlar bizlere de güçlü moral kaynağı olurdu. Anadolu’nun her ilinde, her ilçesinde; Alperen ruhuna sahip aksaçlı kâmil insanların infak kültüründe topluma nasıl öncülük ettiklerini görebiliyoruz. Sahabede ki, ruhani iklim Anadolu semalarında bir daha 13 asır sonrasında hayat buluyordu.
Âl-i İmrân Suresi 110 ayette şöyle buyrulur; “(Ey ashâb-ı Muhammed!) Siz insanların (iyiliği) için (ortaya) çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz!”
Böyle yüksek bir moralle hayata bakacağız. İnsanımıza, ‘bollukta ve darlıkta da hayatı bütünüyle moralize etmenin şuuruna ermesine…’ dair kanaatlerimizi anlatmaktan geri durmayacağız.
Âl-i İmrân Suresi 103 ayette şöyle buyrulur; “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın ve parçalanmayın!”
İnancımız bizleri sürekli olarak ikaz eder; “birlikte rahmet, ayrılıkta azap var!” Allah korusun, ‘bölündüğümüz zaman devlet kudreti elimizden kayar gider!’ Zelil ve rüsva durumlara düşeriz.
Kendi ilmimizi, irfanımızı, kültürümüzü koruyacağız. Kültür emperyalizmine karşı büyük bir rikkat, dikkat sahibi olacağız. Âl-i İmrân Suresi 100 ayet bizleri uyarıyor; “Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir fırkaya uyarsanız imanınızdan sonra sizi kâfirler olarak (küfre) geri döndürürler!” Cengiz Aytmatov’un dedikleri gibi, ‘kendimiz olalım’ Bir başkasına benzemeye niye/ veya niçin gayret edelim. Tarihte büyük işler yapan bir milletiz. Tarihin seyrine baktığınızda; ilimde, bilimde, irfanda insanlık âlemine öncülük etmiş bir milletiz. Asıl kimlere üzülürüz, ‘aşağılık kompleksine girenlere üzülürüz’
Özellikle de günümüzde, toplumun her zaman için sigortası olabilecek, ‘mahfiller’ mutlaka olmalıdır. O mahfiller, ülke aydınlarından oluşan uyarıcı radar görevlerini üstlenirler.
Âl-i İmrân Suresi 104 ayette şöyle buyrulur; “içinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten yasaklayan bir topluluk bulunsun! İşte onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.”
Bir toplumda, ‘kanaat önderleri’ çok önemlidir.
Kur’an bizlere ‘vasat ümmetten’ bahseder. Doğruluğu, dürüstlüğü, adaleti, dengeli sağduyulu kalmayı kendisine şiar edinen bir toplum. Her türlü ifrat ve tefriklerden korunmak… Bütün bunlarla bir ilkeli duruş daha önümüze çıkıyor; “onların işleri kendi aralarında şura iledir!” Ecdat bizlere öyle güzel sözler bırakmışlar ki, “bir elin nesi, iki elin sesi var!” Binler aklın, iradenin, yüreğin bir araya geldiğini düşünelim… Daha sağlıklı kararlarla, daha esenlikle, moral değerleri yüksek bir anlayışı toplum hayatına kazandırmış oluruz.
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, olaylar bizleri bazen derinden etkileyebiliyor.
Âl-i İmrân Suresi 118 ayette şöyle buyruluyor; “Ey imân edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin; onlar size fesat çıkarmakta kusur etmezler. Çünkü (her zaman) sıkıntıya düşmenizi istediler. Doğrusu kinleri ağızlarından taşmıştır. (hep aleyhinizde konuşurlar) Sinelerinin gizlediği (kin ve düşmanlık) ise daha büyüktür. Eğer akıl erdirirseniz, ayetlerimizi size iyice açıkladık” Al-i İmrân Suresi 119 ayette şöyle buyrulur; “İşte siz öyle kimselersiniz ki onları seversiniz; (onlar ise) kitapların tamamına iman ettiğiniz halde sizi sevmezler…”
Âl-i İmrân Suresi 120 ayette şöyle buyruluyor; “Eğer size bir iyilik dokunursa , (bu) onları üzer; fakat size bir kötülük gelirse, onunla sevinirler. Eğer sabreder ve (günahlardan) sakınırsanız onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla kuşatıcıdır.”
Kur’an bizlere ışık tutuyor. Öyle ki, günümüzde hiçbir olay garibime gitmiyor! Her zaman için söylüyoruz, bu coğrafyada; “dostu yok denecek kadar az bir milletiz!” Her bakımdan, kendi içimizde bir ve beraber olmanın şuurunda hareket edeceğiz. Elbette ki, “sulh ve barışı koruyan bir strateji…” temel hedeftir. Sulhu korumak için de, her bakımdan caydırıcı bir güce sahip olmalıyız.