Kıymetli TURAN Gazetesi okurları, 6 Şubat 2023 tarihinde Sofalaca-Şehitkamil-Gaziantep merkez üssünde yerel saat ile 04:17’de aletsel büyüklüğü 7.7 olan birinci büyük deprem ve yine aynı tarihli saat 13:24’de Ekinözü-Kahramanmaraş merkez üssünde aletsel büyüklüğü 7.6 büyüklüğünde olan ikinci büyük depremle ülke olarak sarsıldık. Sizlere bu yazımı uzun zamandır yazmak istediğimi belirtmek isterim çünkü gerçekten ülke olarak çok kaliteli bilim insanlarını yetiştirdiğimizi ve bu bilim insanlarından da çok az miktarda faydalandığımızı şikâyet etmek istemiştim.  Deprem olunca da bu yazıyı üzülerek kaleme aldım. Ülkemizde cesaretli, dürüst, doğrulardan vazgeçmeyen vatansever bilim insanlarımızı dinlememiz gerektiğini haykırarak ARTIK BİLİM'DEN VAZGEÇMEDEN PLANLI yaşamayı kültür haline getirelim. Aksi takdirde ikinci yüzyılımızda ALLAH KORUSUN nesillerimize sağlam bir ülke bırakamayacağız. Bu son depremler yüreğimizi dağladı ve yüzyılın felaketi olarak tarihe geçecek bazı üzücü fotoğrafları ve hayatları bıraktı.    

Evet kıymetli okuyucularım bölgede yaşayan, depremi en derin şekilde hisseden ve hala daha korkularla yaşayan birisi olarak bu depremin çok yakın zamanda geleceğini hemen hemen bütün sismolog, jeolog ve yer bilimci tarafından duymuştuk. Deprem, yer bilimi alanında o kadar kaliteli bilim insanları yetiştirmişiz ki olacak depremleri ve olası durumları en ayrıntılı şekilde televizyonlarda ve gazetelerde dile getirmişlerdi. Gerçekten deprem alanında ülkeme nasıl faydam dokunur diye kendini bazen yöneticiler karşısında hedef tahtasına koyan ve hiçbir zaman doğru bildiklerinden vazgeçmeyen bilim insanlarımız var. Ancak tüm bu felaket tahminlerine rağmen merkezi ve yerel yöneticilerimiz kulaklarını tıkayarak bilim insanlarını dinlememe kararı almıştı ve inşallah da bu sağırlık kalıcı değildir.  

Bugün yazı başlığımızda da belirttiğim üzere maalesef deprem alanında olduğu gibi tüm alanlarda da PLANSIZ ÜLKEYİZ. Bilimde, sanatta, kültürde, teknolojide ve aklınıza gelebilecek hemen hemen tüm dallarda günü kurtarma peşinde olan bir toplumuz. Çoğumuz biliriz ama yine de yazmam gerekirse; plansız kelimesinin Türk Dil Kurumunda karşılığı “önceden düşünülmeyen, ölçüsüz, hesapsız”  anlamına geldiğini de belirtmek isterim. Bunu niye yazdım? Çünkü ölçü olsaydı, hesap olsaydı, bu kadar pervazsız şekilde bu şehirlerin imarlarını böyle yapmazdık.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; onlarca bilim insanının o bölgeye deprem geliyor uyarılarını dikkate alır ve son depremlerde yıkılan 10 şehri deprem olmadan yapılandırırdık.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; deprem olduğu andan itibaren bir akış şeması ile en üstten en alta tüm arama ve kurtarma ekiplerini organize eder. Hangi arama kurtarma ekibinin başında, hangi ilin başında kim var onu bilir ve ona göre tüm yardım, kurtarma ve sonrası için stres yönetimini becerebilirdik.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; AFAD İLE AHBAP’ı karşı karşıya getirmezdik. Yani yardımların koordinasyonu konusunda sıkıntı yaşamazdık.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; asker ve polisimizi ilk günden afet bölgelerine ulaştırır ve askeri hastaneleri kapatmazdık. Depremde kurtarılacak insanımızı bu konu üzerinde uzmanlaşmış sağlık personelleri ile desteklerdik.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; elektrik, su, doğalgaz ve jenaratör gibi önemli temel ihtiyaçlar için alternatif planlar yapmış olurduk.

Eğer bir planımız olmuş olsaydı; kefensiz olarak toprağa giren canlarımızı yıkar ve naylon ile değil kefen ile sarmış olurduk.

Okuyucularımız için bu maddeleri çokça sayıda artırabiliriz ancak işin ana fikrinden uzaklaşmamak için sadece bazı önemli kısımları belirtmek istedim. Söylenecek, yazacak çok şey var, gerçekten bu iş profesyonel ekiplerce yapılmalı, arama kurtarma, alet ve malzemelerin tedariki, vinç, kepçe operatörlerinin önceden görevlendirilmesi yapılabilirdi. Planlı ve tüm alanlarda örnek aldığımız ülkelerin bu konularda yaptıkları en azından kopyalanabilir ve zamanı geldiğinde uygulanabilirdi.

Biraz da Elazığ ilimiz özelinde depremlerden önce ve sonra PLANLI BİR ŞEHİRLEŞME VAR MI sorusuna cevap ararsak; Elazığ’da 24 Ocak 2020 tarihinde 6,7 büyüklüğündeki depremden sonra devletimiz olumlu işler yaparak Elazığ ovasında bulunan riskli yapıları yıkarak dağ kesimlerine TOKİ’lerle doğru işler yapmıştır. Ancak Elazığ yerel yönetiminde iskân yenilenmesine karar verenler de bir o kadar yanlış işler yapmışlardır. Şehrin 1990 yılı öncesi imarına yön veren yöneticiler daha doğru işler yaparak Elazığ’ın zeminine ve diğer önemli parametrelerine göre 3-5 kat seviyesi binalar yaptırmışlardır. Söz konusu Elazığ depreminden sonra akıllanmamız gerekirken 5 katlı mahalleler 12-15 katlara ulaşmıştır. Elazığ’ın yeni imar planına karar verenler acaba Üniversitemiz uzmanlarından faydalanmışlar mıdır? Bu da merak konusu bende…bakınız aşağıda çekmiş olduğum fotoğraflar var, deprem öncesi durum ile sonrası durum çok net görünmektedir. Hiç kimse yüksek kat olması önemli değil ona göre temel atılmıştır, radyal temel vs. hikâyeler anlatmasın lütfen. Bu alanda uzman Elazığ Fırat Üniversitesinden çok kıymetli bir bilim insanı Prof. Dr. Muhammet KARATON 11 Şubat 2022 tarihinde Elazığ merkezli ulusal yayın yapan Kanal Fırat’ta “Biz çok katlı bina yapmayı bilmiyoruz ve Elazığ ve Türkiye için olması gereken 5 kat seviyesidir” diyor. Yazıktır, günahtır beceremediğimiz bir işte ısrarcı olmayalım.  

   

Bu fotoğraflarda görünen mahalleler Sürsürü, Ataşehir ve Kültür’dür. Bu mahallelerin zeminlerinin çok sağlam olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Çok önemli bir mevzu da; TOKİ’nin yapmış olduğu konutların Elazığ’da en fazla 5 kat olarak depremden sonra yapılmasıdır. Ancak TOKİ’siz planlanan konutlarımız 12-15 kat ve üzeridir. Eğer zeminimiz uygunsa zaten TOKİ’de 15 kat yapardı diye kendimize sormamız lazım, yanlış yolda olduğumuzu TOKİ bize söylüyor. Bir yanlış uygulamadan da örnek verirsem eğer; Elazığ Abdullahpaşa Mahallesinde 2020 yılında ağır hasarlı olarak nitelendirilerek yıkılan Malatya yolu üzerindeki konutlar TOKİ yolu ile 5 katlı yapılmış ancak bitişik parselde yıkılmayan binalar kentsel dönüşüm marifetiyle 12 kat yapılmıştır. TOKİ binalarının doğru şekilde yapıldığını bugün yapılan bir haber kesitinden aldığım bilgi ile aktarmak istiyorum. Bu bilgi şu; Deprem bölgesinde TOKİ tarafından bugüne kadar yapılmış olan 133 bin 759 konuttan hiçbirinin yıkılmadığıdır. Demek ki TOKİ doğrusunu yaparken yerel yöneticilerimiz yanlış planlama yapmışlardır.

Elazığ için yeni depremlerin Doğu Anadolu Fay hattı üzerinde Palu tarafında olması muhtemel iken ve son zamanlarda olan depremlerden Elazığ binalarının da oldukça fazla yumuşadığı ortadayken bu şehirde YÜKSEK KAT MÜSAADESİ VERENLER DE AFFEDİLMEMELİDİR. Yanı başımızda Tunceli ili örneğini herkesin görmesi isterim. Şehir o kadar muazzam planlanmış ki, 2018 yılında ilk defa gittiğimde dikkatimi çekmişti, tüm yeni yapılar 4-5 katlı olarak inşa edilmiş ve dağlık kesimlere doğru yine binalara 5 kattan fazla inşa durumu için müsaade edilmemiştir. Bu durum o kadar önemli ki, imarı düzgün olmayan şehirlerin doğası, rüzgârı ve manzarası bozulmuş ve çok çirkin bir görsel ortaya konulmuş demektir.

Şehrimizde o kadar kıymetli kamu arazileri vardı ki bunlardan birkaç tanesi, Elysium AVM’nin bulunduğu İl Özel İdaresinin eski arazisi ve Keban yolu üzerindeki Polis Okulunun arazisi, bunlar keşke birilerine satılmasaydı da AFET TOPLANMA MERKEZLERİ olarak değerlendirilseydi. Afet öncesi bu bölgeler uzmanlar tarafından değerlendirilip yaşam alanları oluşturulabilinirdi. Ama maalesef güzelim araziler yine şehrin geleceği düşünülmeyerek değerlendirilmemiş olundu.

Tüm ulusumuzun büyük özveri ile deprem bölgelerine her türlü yardım malzemesi götürmesi, özellikle Elazığ halkının GAKGO tabirine yakışana yaparak başta Malatya olmak üzere BÜYÜK KARDEŞLİĞİNİ gösterdiğine şahit olduk. Tabii yurt dışından gelen yardımlar için de ayrıca teşekkür etmek gerekir. Bu bazı yardımları engellemeye çalışan, hırsızlık yapan leş kargalarının da devletimiz tarafından en büyük ceza ile cezalandırılmaları ricamızdır.

Bölgemizde 3 yıldır oldukça fazla sayıda yıkıcı etkisi olan Deprem’den dolayı Elazığ konutları da büyük zarar görmüştür. Az hasarlı olanlar orta hasarlı, orta hasarlı olanlar ağır hasarlı olabilir. Son depremlerle Elazığ’da 100’e yakın binanın ağır hasarlı olduğu kararı alınmış ve binalar yıkılmaya başlanmıştır. Fay hatlarının kavşağında bulunan ülkemizin en şanssız şehirlerinden ELAZIĞIMIZIN AFET BÖLGESİ ilan EDİLMEMESİ de gerçekten büyük bir haksızlıktır. Şehir gönüllüsü olduğumuz için kendimize değil şehrimize pozitif ayrımcılık istiyoruz. Şehrimizi Yüce Meclisimizde temsil edenlerin ve yerel yöneticilerimizin de bir kez daha sınıfta kaldıkları aşikârdır.

Ülke genelinden Elazığ özeline odaklanmamın sebebi; 2020 yılında büyük deprem yaşamış şehrimizde geçen 3 yılda yapılan doğruları ve yanlışları analiz etmek ve ülkemizi tekrar inşa edecek yöneticilerin Elazığ’da yapılan doğruları ve yanlışları en iyi şekilde görmelerini sağlamaktır. Sadece bina olarak değil tümden şehir olarak planlamaların yapılması, gelişen teknoloji ile bilinen fay hatlarının uzağına, sert zeminlerin üzerine tüm yapıların en iyi şekilde tasarlanması gerekmektedir.  

Yeniden yapılandırılacak 10 şehrimiz ve ülkemiz için daha büyük felaketin gelmekte olduğunu yine bildiğimiz ama herhangi olumlu yapılaşmanın görünmediği Marmara Depreminden en çok etkilenecek İstanbul şehrimiz için de BİR AN ÖNCE PLANLAMA YAPILMASI RİCAMIZDIR. Gerçekten Allah korkusu olan yöneticiler, yapı denetim firmaları ve müteahhitler ile afet öncesi ve sonrası şehirlerimiz halkımızın da desteği ile inşallah en kısa zamanda yapılanacaktır.

Ülkemizin  cesaretli yöneticilere ve mühendislere ihtiyacı var. Bu şekilde hiç olmazsa Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında gelecek nesillerimize afetlerle sorunsuz yaşayabilecekleri şehirleri kurmuş oluruz.

ALLAH ÜLKEMİZİ HER TÜRLÜ AFETLERDEN KORUSUN,

ÂMİN!

ESEN KALINIZ…