Kıymetli TURAN Gazetesi okurları, maalesef Temmuz ayının ortalarında zam yağmurları başladı. Ekonomi durumumuz pek iç açıcı görünmemekte ve bunun acısını da vatandaşlar çekmektedir. Hükümet yetkilileri çeşitli vergi düzenlemeleri ile yeni gelir kaynakları yaratmaktadır ancak bunun yanında kamuda tasarruf ile ilgili bir gayret göstermemektedirler. Vatandaşın üzerindeki yük artmaktayken kayıp kaçakların da azaltılması gerekmektedir. Sayısız defa yazmış olduğumuz metinlerde hep en büyük enerji kaynağımızın ENERJİ TASARRUFU olduğunu savunduk. Ancak her nedense hükümet yetkilileri enerji ve su verimliliği ile ilgili katalog basmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.

Eğer ülke olarak ekonomik anlamda rahatlamak istiyorsak yaklaşık yüzde 70’lere yakın oranlarda enerjide dışa bağımlı olduğumuz bir ortamda;

KAMUDA TASARRUF

KAMUDA TASARRUF

KAMUDA TASARRUF

Yapmalıyız…

Yazı başlığımızda da belirttiğimiz üzere boşa yanan aydınlatma sistemlerini kapatarak tasarrufa yönelmemiz gerekmektedir. Gece dışarı çıktığınızda, hangi şehirde olursanız olun özellikle tasarruf yapması gereken Kamu Kurumlarının asla tasarruf yapmadığı, 24 saat boyunca çalışan, enerji tüketen aydınlatma sistemlerinin açık olduğunu görebilirsiniz.

Şehir aydınlatma sistemlerine akıllı sistem teknolojilerini kullanarak acil müdahale edilmesi gerekmektedir.

Bir taraftan vatandaşa yeni vergi düzenlemeleri ile zor günler yaşatılmakta diğer taraftan da kendi sahip olduğumuz kaynakları fütursuzca kullanmaktayız.

Burada elbette sadece Kamu tasarruf yapsın biz yapmayalım demiyoruz. Alanım olmamasına rağmen biraz araştırdığımda iktisadi 2 terim ile karşılaştım. Birincisi Ricardo-Barro Denklik Hipotezi, hükümetlerin maliyetleri, gelirleri (vergi) ve özel kesimin tasarrufları üzerine kuruludur şeklinde tarifi yapılmıştır. Diğer bir deyişle, bu hipoteze göre, hükümet harcaması ne kadar yüksekse, hane halkı o kadar fazla tasarruf etmelidir. Yani ekonomik anlamda iyice kötüye gittiğimiz bu günlerde bizlerin de tasarrufu artırması gerekir. İkincisi ise Arthur Laffer’e atfedilen arz yönlü ekonomi yaklaşımıdır. Bunu savunan iktisatçılar Ricardo – Barro hipotezinin tam tersinin geçerli olduğunu savunurlar. Onlara göre vergi indirimleri sonucunda ekonomik birimler harcanabilir gelirlerinde ortaya çıkan artışları harcamaya dönüştürürler ve bu harcamalar talebin artmasına ve ekonominin canlanmasına yol açar.

Uzmanların birçoğu bu iki farklı yaklaşımın ikisinin de geçerli olduğunu düşünmektedirler. Gelir düzeyi düşük ve dolayısıyla tüketim eğilimi yüksek olan gruplarda arz yönlü ekonomi yaklaşımının sözünü ettiği etki ortaya çıkar. Düşük gelirliler, ellerine geçen ek geliri de harcamaya dönüştürürler. Bu gruplarda tüketim eğilimi çok yüksek olduğu için ele geçen ilave gelir olduğu gibi harcamaya dönüşebilir. Bu grupta yer alanların, ileride ortaya çıkabilecek vergi artışları için ayırabilecekleri bir tasarruf söz konusu değildir. Buna karşılık yüksek gelir gruplarında tasarruf eğilimi yüksektir. Bu gruplarda bulunanlar zaten yeterli bir tüketim düzeyine sahip oldukları için ellerine geçen ek geliri harcamaya yöneltmeyip tasarruf edebilirler.

Yine uzmanların birçoğu, düşük gelir gruplarında arz yönlü ekonomi yaklaşımı, yüksek gelir gruplarında ise Ricardo – Barro Denklik hipotezi geçerlidir derler. Orta gelir gruplarında ise her iki etkiyi de karma olarak görmek mümkündür.

Sonuç olarak, özellikle Kamu yetkililerinin acilen tasarrufa yönelmesi, bunun yanında elbette vatandaşların da bireysel ve toplu olarak bu konuya destek vermesi gerekmektedir.

Esen kalınız…