Dert 1 değil elvan elvan...
Sen nedecen memleketin derdini, kendi derdine yan...
23 sene, ömrün yarısından 1 yıl fazlası gitti bu meslek için...
Sakın ha, değerli okurlar bunu şikayet olarak algılamayın, asla...
Feda olsun doğduğum, önce Allah’ın izniyle sonra bileğimin, kalemimin hakkıyla ekmeğini yediğim memleketim Elazığ’a... Lakin yaş ilerledi ondan mıdır, beyin artık ‘error’ veriyor... He valla...
Derler ya memleketin çivisi çıkmış diye, hakikaten memleketi bilmem ama artık insan içinde olmak ‘zul’ gelmeye başladı... Riyakarlık, iki yüzlülük, neme lazımlık, uşaklık, yalakalık... Almış başını gidiyor. Konuya biraz nefsani giriş oldu, biz asıl konumuza dönelim değerli okurlar...
***
Pavlov’un köpekleri malum...
İvan Petroviç Pavlov’u bilirsiniz...
Köpekler üzerinde yaptığı “klasik koşullanma” deneyleri ile tanınan Nobel ödüllü ünlü bilim adamı...
Pavlov, köpeklere et verip, zil sesi ile eşleştirmesi, böylece “şartlı refleks” oluşturması ile tanınıyor.
Deneye göre, “zil sesini” duyan köpeklerin aklına “et” geliyor, böylece sindirim sistemini harekete geçiriyor. Köpeklere et verirken, zil çalar ve bunu yüzlerce kez tekrarlar. Sonunda köpekler zil sesini her duyuşlarında, sanki et yiyeceklermiş gibi ‘’salyası’’ akmaya başlar. Buna 'Şartlı Refleks' denir. Pavlov’un çiftliğinde üzerlerinde deney yapılan köpekler, zil sesinde yemek yemeye şartlandırılmışlardır. Her zil sesinde hayvanlar koşarak yemek verilen yere giderler. Belki de bir istisna teşkil ettiği için köpek adı da Pavlov ile birlikte çok meşhur oldu; Pavlov'un Köpekleri...
Bu deney; zil sesi ve ardından et… şeklinde tekrarlanınca köpek artık şunu öğrendi:
*"Demek ki önce zil çalacak ve sonra kendisine yiyecek’’ verilecekti.
*‘’Günümüzde ise; ‘menfaat’ için çamur atacak ve sonra kendisine ‘çıkar’ sağlayacak...
Köpek böylece her zil sesi duyduğunda yiyecek bekledi. Pavlov daha sonra zil sesinin ardından köpeğe yiyeceğini vermedi, bu durumda ise köpeğin salyalarının aktığını gördü. Pavlov bu deneyini başka köpekler üzerinde de yaptı ve hepsinden aynı sonuçları aldı; köpekler zil sesinin ardından yiyecek bekliyor, verilince yiyor, verilmeyince de salyalarını akıtarak sahibinin ellerine bakıyordu...
Pavlov’un ortaya koyduğu şartlı refleks maalesef ‘bazı’ insanlar için de geçerli. Her zil çalınışında ağzı sulanarak, yuları elinde olan sahibine “Sosyal medyada mı vurayım, köşemde mi çakayım... Ey sahip ben senin cüzdanında ki yeşillere kurban olayım” diyen kaleminden kan akan bazı üstatlar sistemli bir şekilde besleyemezse, bir gün mutlaka refleks kırılması yaşayacaklar...
Pavlov’un günümüzde ki ve memleketimizde ki aşısı tam olmayan arsız köpeklerine gelince...
Hem azgın, hem yalaka, hem satılmış, hem kiralık hem de sahiplerine sadakatliler...
Sürekli sahip değiştiriyor, köpek aynı kalıyor, bir sahip gidiyor, bir diğeri geliyor.
Tıpkı onlar da, Pavlov’un diğer köpekleri gibi zil sesine göre yazı refleksi veriyor ama, zili çalan sahibinin ‘atıl’ köpek emrine göre...
Bir başka anlamda;
Zil kimin elinde ise, sahibi o oluyor.
Tükürdüğünü yalayan cinsinden...
Tükürüyor, sonra yalıyor Pavlov’un zil sesi duyduğunda yiyecek bekleyen köpekleri...
Aslında şartlı reflekslendirilen köpekler değil de, sahipleri olabilir mi?