Güvenin kaybolması vahim sonuçlar doğuracak kararlar vermenize sebep olabilir. Aklı kaplayan endişe bulutları, net karar vermenizi engelleyecektir. Kullanmış olduğunuz herhangi bir şeye karşı güvenmediğinizde artık o eşyayı kullanırken huzur değil endişe taşıyacaksınızdır. Yaşamış olduğumuz büyük deprem felaketinden sonra, ikamet ettiğimiz konutlara artık korkuyla girmekteyiz. Hepimizin aklında; Acaba binam yeni bir depremi kaldırabilecek midir? Diye düşünmeyeniniz yoktur sanırım. Herkes kendini daha güvenli hissedebileceği az katlı, mümkünse müstakil bir eve yerleşme fikrine kapılmıştır. İşte tam bu noktada güvenin ne kadar önemli olduğuna şahit oluyoruz. Güvenmek huzur getiriyor. Motor problemi yaşayan bir araç ile uzun yola çıkabilecek kadar cesaretiniz pardon güveniniz var mı? Yolda başınıza ne geleceğini tahmin edebilir misiniz? İşte güven bu yüzden çok önemlidir. Siz tedbirinizi alır, yaptığınız seçim ve işe güvenirsiniz; gerisini Allah’a bırakırsınız. Tevekkül etmek budur işte…
Yaklaşan seçimler her yazımızda mutlaka değineceğimiz bir konu haline gelmiş durumda… Malumunuz seçimle yatıp, seçimle kalkıyoruz. Gün sayıyoruz. Güven yine en büyük sorun. Yıllardır miting alanlarında kürsülerden türlü türlü vaatlerini sıralayıp, olmadık laflar edip sonra bu lafları afiyetle yiyen siyasilerimiz sayesinde, toplu olarak siyasi güven sıkıntısı yaşadığımız aşikârdır. Süslü lafları, güzel hayalleri anlatan siyasilere nasıl güvenebileceğiz. Adalet bu noktada en büyük çıkmazımız…
Adaletin olmadığı yerde güven de kayboluyor. Normal bir vatandaş diğer bir vatandaşa bir söz verse ve bu sözünü yerine getirmese, olay yargıya taşınabilir mi? Hukuksal olarak bilemiyorum ama, karşılıklı ilişkileri sonsuza kadar değiştireceği de bir gerçektir… Ama uzun yıllar boyunca olmadık laflar söylenmesi ve bunların bir müddet sonra unutulup, çark edilmesi en azından benim için sindirilmesi imkânsız bir durumdur. Bir insan kötü ise ve ben ona kötü demişsem; aradan birkaç yıl geçmiş ve ben onunla kol kola yürüyorsam bu çok vahim bir durumdur. Ortada ortak menfaatler olunca iş değişebiliyormuş… ancak istisnaların kaideleri bozmaması gerekir. Ülke idaresinde söz sahibi olanlar için durum tamamen farklı olabiliyor. Bu durumda ortaya ciddi güven problemleri çıkabilmektedir. Ülke ve il idaresine talip olan insanların, vermiş oldukları sözleri ne kadar tutabileceğini bilmeniz imkânsızdır. Yapmamız gereken, demokratik kurallar çerçevesinde, hakkımızı arayarak, verdiği sözü yerine getirmemiş siyasiyi tekrar temsil makamına layık görmeyerek gerekli ve doğru zamanda, doğru tercihleri yapabilme cesaretini gösterebilmektir. Olaylar at gözlüğü ile değil, vatanın ve milletin çıkarlarını en önde tutarak hareket edebilme kararlılığını gösterebilmektir. Vatanın ve milletin ortak çıkarları noktasında hissi hareket etmeden, olaylara akıl çerçevesinde bakmamız zaruridir. Tedbir, Tevekkül, Takdir…
Bir dosta veya arkadaşa kaybolan güven ise, sizi derinden üzer ve yaralar. Yeni dostluklar kurmanızın önüne set çeker. Bu durum hiç kimsenin karşılaşmak istemeyeceği bir vaziyettir. Kullandığımız araç veya konutlara güvenimiz kaybolsa da, araç ve gereçlerimiz çok kullanımdan eskiyip yıpransa da, siyasi arenada güven duygumuzu sıfırlayan karakterler dolaşsa da…
Siz siz olun dostunuza olan güveninizi kaybetmemeye çalışın…