Aşağıdaki yazı merhum Fikret Memişoğlu’nun Harput Ahengi adlı çalışmasının 14-17 sayfalarından alınmıştır: 
“Eskiden de Harput Makamlarının hepsini, bütün incelikleri ile bilen ve söyleyen insan pek azdır, derler. Herkes birkaç makamı iyi bilir ve iyi okurmuş.
Meselâ, İbrahimiye ’yi ve Tatvanı Hacı Mamo’nun; Ağır Havaları ve türküleri Çataloğlu Hafız Mahmud’un; Harput Mayasını Dabak Muhiddin’in, Divanı, Mesut Efendi’nin; İbrahimiye, Maya, Kürdi ve bütün Hoyratları Kore oğlu Mamo’nun (Mehmet Akar’ın); Yüksek Havaları ve türküleri Hafız Nuri’nin, bilhassa Nevruz’u Kör Hafız’ın, bazı hoy¬ratları Kaleli Mustafa’nın, diğer okuyuculardan daha güzel, daha yatkın okudukları söy¬lenir.
Kurra Hocagilden, Hafız Yusuf, oğulları Ömer ve Mustafa; küçük Kâmillerden Mus¬tafa Zühtü ve oğlu Ahmed Ferit; müezzin Hacı Arif, Çandır Hoca; H. Osman Beyin babası Hafız Tevfik Efendi, Hafız Derviş, Hafız Alâattin de usule vakıf, güzel sesliler arasında sayılan rahmetlilerdir.
Harput’tan başka, Hoğu, Aşağı Hoğ gibi bazı köylerde usul bilen, çok güzel sesliler olduğu söylenmektedir.
Her makama aşina olarak, Korukoğlu Şevki, Kalecikli Mustafa ve Hafız Osman Bey gösterilir.
Hafız Osman Bey hariç, yukarıda adlarını saydıklarımızın hepsi rahmete kavuşmuş¬tur. Bugün 70 ini aşan Hafız Osman Bey, Harput Musikisini, bize kadar getiren son mü¬messildir.
Harput Makamlarına gerçekten âşık olanlar. Hafız Bey’e karşı, en ufak bir itirazı, en büyük bir hata ve küstahlık sayarlar. Ve derlerdi ki, yanlış söylenen bir beste, onun ağzında usule girerek, doğru şeklini alır. 
Baba tarafından Büyük Kâmillere, ana tarafın¬dan Küçük Kâmillere mensup olan Hafız Osman Bey, hepsi hafız, hepsi güzel sesli olan bu ailelerden, Harput Makamlarını, dede ve nine, baba ve ana yadigârı olarak, en doğru şekilde öğrenip, bizlere miras getirmiştir. 
Bu makamların yanlış okunmasına tahammül edemeyen üstad, yukarıda zikri geçen okuyucular hakkında bilgi verirken, yalnız Nevruz’u öğrenmek için, Kör Hafız’ın peşinden, en az elli defa koştuğunu ve bu kabil güçlüklerle bunları, daha iyi bilenlerden öğrenmek zahmetine katlandığını, diğerlerini de aynı müş¬küller İçinde öğrenmek zorunda kaldığını, söylemektedir.
Korukoğlu Şevki’nin davudi sesli olduğunu, Çataloğlu’nun pes perdeden söylediğini, Koreoğlu Mamo’nun gür ve yanık sesli, Hafız Nuri’nin tiz sesli, Kalecikli Mustafa ile Hacı Mamo ve Mes’ut Efendi’nin, her perdeye yatkın güzel sesli bulunduğunu, takdirle tekrar eder.
Bu kitapta, Harput makamlarına ait verdiğimiz bilginin büyük kısmı, ondan dinlediklerimizdir.
Bugün, bu makamlardan, bildiklerini doğru söyleyenler arasında, tatlı sesiyle Demirci Sıtkı ve Enver Demirbağ’ı andıktan sonra, Köğankli Hafız, İçmeli Sabri Çavuş, Kelmahmutlu Refik Özdemir, Tasalılar, Şoför Refik gibi okuyucular da zikre şayandır.
Çalgıcılara Gelince:
Bugüne kadar ismi anılan, Kemeneci Küçük ve oğlu Ali, Atinin oğlu Mustafa; Ka¬nuncu Boğos ve Hacı Emin, Klarnetçi Mustafa, Selâhaddin, Şükrü Canaydın ve oğlu Mevlût Canaydın, Adalet zikre değer. Halen en güzel çırıtma çalan, seyyar satıcı Rıfat’tır.
Bugün, klarnet çalan birçok isim zikredilebilirse de bunlar, ancak türküleri ve bazı yüksek havaların ayağını çalmaktadırlar. Diğerlerini bilmez ve çalamazlar.
Şu hale göre, gelişmesi gereken Harput musikisinin, kaybolmağa yüz tuttuğunu gör¬mek, hazin, bir tecellidir.
Demek ki cemiyet, eski zevkini ve şevkini, eski aşkını ve meşkini günden güne, kaybetmiş veya değiştirmiş oluyor.
Yerli Çalgıcılar:
Anadolu’nun diğer vilâyetlerinde olduğu gibi, Harput Köylerinin de en başta gelen çalgısı, davul ve zurnadır.
Ancak Harput’ta, kartal kemiğinden yapılan ve flüt sesi veren “Çırıtma” ile “tef” şimdi bunun yerini tutan gırnata (klarnet) ve dönbek (darbuka) vardır. Harput’ta ince saza yeni takım çalgıya, kemene (keman), kanun ve udu da katılmak gerekir.
Üç telli veya altı telli saz, Harput’ta nadiren çalınır. Ancak köylerde bilhassa Alevi köylerinde ve bütün Tunceli’nde başta gelen bir çalgıdır.
Harput köylerini dolaşan ve (âşıklar) diye anılan bir kısım halk vardı ki, bunlar, düğünlere ve eğlencelere katılır, geçimlerini de bu yolla temin ederlerdi.
Maalesef şimdi bunlar, sahneden çekilmiştir.
Otuz beş, kırk sene evvel, aşıkların davetsiz olarak köylere kondukları, türkü ve oyun havaları çalmak suretiyle, köylüleri başlarına toplayıp eğlendirdikleri, talepsiz verilen bahşiş¬leri alarak, diğer köylere gittikleri, fakir düğünlerini şenlendirdikleri görülürdü.
Şimdi bunların, geçim kaygusu ile olacak, eski meşgalelerini terk ettikleri, anlaşılıyor.
Yerli Besteciler:
Anonim Halk Edebiyatının, san’atkârlannı tesbit etmek güçlüğü, halk musikisinin bestekârlarını tesbit etmek için de bahis konusudur.
Bilinen bir cihet varsa, ağır ve yüksek havalar hariç, türkülerin bilhassa def çalan kadınlar tarafından yakıldığı ve çıkarıldığıdır.
Bunların çıkarılışı da bir kişinin eseri sayılamaz. Bir topluluğun mahsulü sayılmak gerekir.
Çünkü, toplumu heyecanlandıran bir vak’a üzerine, çıkarılması gereken türkünün, bir kıt’asını, bir kadın söylerse, diğer bir kıt’âsını ikincisi söyler; üçüncüsü bu söylenen¬lerden bazı saz ve satırları beğenmez ve daha güzelini bulup düzeltir; kulağı hassas ve sesi güzel olanlar da bu arada, bu sözleri bir besteye bağlar ve böylece yeni bir türkü çıkarılmış olur.
Bu söylediklerimiz, birkaç türkünün, ne şekilde çıkarıldığım tesbit için yapılan araştırmaların ifadesi olduğundan, realiteye uygundur. '
Harput Folkloru hakkında hazırladığımız eserde, bu hususta, misalleri ile geniş iza¬hat verildiği için, burada, -isimler sayarak, tekrar etmiyoruz.
Hulâsa, türkülerin bestekârı olarak defçi kadınları başta saymak gerekir. Ancak şair yaratılıştı ev hanımlarından da isim vermek mümkündür.
Bu yarım asır içinde, adları bilinen defçiler şunlardır:
Harput’ta sesi ve kendisi gürel olmakla beraber kibar olduğu için hanım defçi sa¬yılan Emine, sonra Şefika; def çalmakla beraber güzel de kadın oyunu oynayan, Şefika’nın gelini Güllü; yine bunlar kadar meşhur, sesi ve kendisi güzel Arişlerin Nâdire; Deli Sündüs ve kızı Ayşe (Eşen), Kanlıçaylı Feride; Kargacıklı Hayriye, İri Güllü vesairedir.
Elâzığ’ın defcilerine gelince: Şefika’nın Harput’taki şöhretini kazanan güzel sesli Teşrika, Hafize, Eco (Hatice?), Pakize, Sıdıka, More kızı (Fatma) gibi isimler zikre şa¬yandır.
Harput ve Elâzığ’ın bilhassa kadın eğlencelerinde, düğün ve kına gecelerinde, neş’e ve müzik kaynağı olan bu hanımları, folklorumuzu devam ettirdikleri için, minnet ve saygı ile anmak isteriz.”