İktisat, ekonomi ve ahlak apayrı kavramlar gibi görünse de her zaman ilişkili ve hatta ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. İlişkinin esası ekonomide yaşam somut bir şekilde ele alınırken, ahlak kişilerin manevi dünyasını ve bu alemdeki davranış biçimlerinin tezahürüdür. Maddi değerleri temsil eden ekonomi ve bu değerleri ortaya çıkaran insanlardan, bütüncül bir davranış, yaşam ve davranış olarak oluşan her eylem ahlak…

    Bu denli doğal şekilde ortaya çıkan ilişki, he iki kavramda olumlu olumsuz etki ve sonuç ortaya koyabilir. Bireyi tek başına dahi ele alırsak ahlaki değerleri yüksek bir çalışan, ekonomiyi güçlü hale getirebilir, düşük bir çalışan ise ekonominin kötüye gitmesine, düşmesine sebep olabilir. Genel olarak ülke ekonomileri dahil, güçlü bir ekonominin oluşması her bir bireyin ahlaklı bir davranış şekline bağlıdır.

    Yüzyıllar boyunca süre gelen bu ilişki kurallara uyanlar, ahlakı üstün tutan toplumlar için refah ve huzurun artmasına, uymayanlar için ise fakirlik ve huzursuzluğa yol açmıştır. Mesela tarihte ahlakiliğe riayet etmeyenler için gerek yazılı gerek örfi birçok yaptırım bulunurdu. Osmanlı’da ticarette ahlaka riayet etmeyenler için ömür boyu askerlik cezası vardı. İnsanı merkez almaktan, uzak daha ilginç bir örnek verelim; Kanunlarda ortaya koyulan bir metinde bir merkebin taşıyabileceği yük miktarı belirlenmiş ve iktisap ağaları bu yükü kontrol etmişlerdir. Şayet yük belirlenen sınırın üstünde ise ceza kesilmesi söz konusu olmuştur. Yine bir diğer örnekle; Osmanlı döneminde genel ekonomik şartlarla veya hükümdarı sorumlu tutarak mallarının değer kaybettiğini düşünen esnaf devlet yönetiminden zararını tanzim etmiştir.

    Gelelim günümüze, Modern iktisat biliminde insanların kendi çıkarını önceleyen, kârını faydasını maksimize etmeyi hayatının en önemli gayesi haline getirmiş ve bu sayede bencil, aç gözlü, doyumsuz, hedonist bir birey olarak karşımıza çıkar. Kendini merkeze alır ve bu sayede kendi için iyi olan her şey makbul, iyi olmayan her şeyde kötüdür. Bir diğer ifadeyle haz ve zevk veren her şey iyi, bu hissi vermeyen her şey kötüdür. Empati yaparak bunun dışında hazcı bir anlayışta başkalarıyla ilgilenmek gereksizdir. Özetle ekonominin gelişim, dönüşüm ve büyüme ekseninde “ahlak” anlayışını esas alması kaçınılmaz bir şarttır.

    Bu bilgilendirmelerden sonra Aziz Şehir Elazığ’a gelelim. Sevgili okurlar, bu yazıyı ele almamızdaki amaç son günlerde şehrimizde ticari faaliyetlerden doğan elim vakalar. Temiz bir fıtrat üzerine doğan insanımızın, bu uyuşmazlıkları ortadan kaldırması, vesayetten kurtulması, kontrolden çıkmaması için elimizden ne geliyorsa bir an önce yapmak durumundayız. Doğamız gereği sahip olduğumuz nefs, akıl ruh ölçüsüne bağlı olan tabiatı, yani huyumuzu ahlakımızı hangi yollarla olursa olsun bir an önce değiştirip geliştirmemiz gerekiyor.  Hukuk ve devletin rasyonel otoritesiyle, biz ticaret insanlarının ahlakı esas almasıyla, eğitimcilerimizin gayretiyle bu işi ivedilikle ele alıp sonuçlandırmalıyız.