Seçimlere katılmak bir vatandaşlık hakkı ve görevidir ve de yurttaş olmanın gereğidir. 18 yaşını dolduran her Türk genci seçme hakkına sahiptir.
Demokrasiyi yaşatabilmekte siyasal kültür ve siyasal bilinç son derece önemlidir. Her seçmenin oyunu sorumluluk bilinciyle kullanması gerekir. Oy kullanmak analitik düşünce gerektirir. Seçmenlerin, siyasilerden beklentileri vardır. Sorumluluk bilincine sahip olan seçmen ülkesinin, hakka, hukuka, dürüstlüğe, ahlaka riayet eden, ülkenin sorunlarına duyarlı, ilkeli, güven veren, siyasetçiler tarafından yönetilmesini bekler. Seçmenler, seçtikleri yönetimlerin yanlışlarının ve ülkeye ve topluma verdikleri zararların ortağıdır. Destekledikleri partiyi sorgulamadan, vaat ettikleri ile yaptıklarını karşılaştırmadan, “benim partim ne yapsa iyidir” ya da “partimin yanlışı benim doğrumdur” mantığı ile yanlışlardan doğru çıkarmaya çalışmak, demokrasinin özüne zarar verir. Yaygın söylemiyle, “takım tutar gibi parti tutmak” doğru değildir.
Ayrıca oy toplamasını bilen herkesin devleti, siyasi ahlak kuralları çerçevesinde, akılla, vicdanla, adaletle, vatan sevgisiyle yöneteceği zannedilir. Ne var ki pratikte bunun her zaman doğru olmadığı görülmektedir. Örneğin, son yılarda gün geçmiyor ki siyasilerin içinde olduğu, usulsüzlük, yolsuzluk, kayırmacılık, haksız iktisap iddiaları medyada yer almasın.
Bu ahvalde Haziran 2023’te yapılacak genel seçimlere aylar kaldı ve Türkiye resmen bir seçim iklimine girdi. Her seçim önemlidir, her seçim belirleyicidir. Ancak 2023 seçimleri Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır ekonomik, mali ve sosyal koşullarda hiç olmadığı kadar yaşamsal öneme sahiptir. Şüphesiz ki ülkenin içinde bulunduğu sorunlar, mevcut yönetimden kaynaklanmaktadır. Ülkenin kaynakları, rantçılara ve zenginlere harcandı. Akıl, bilim, vicdan, plan ve programdan uzak uygulamalar milleti temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma getirdi. Her gün benzine, mazota, elektriğe, suya, telefona, internete, kiralara, uçak, tren, otobüs gibi ulaşım araçlarına ve ilaca zam geliyor. Ucuz ekmek ve ucuz et kuyrukları eksik olmuyor. Esnaf, çiftçi, memur, işçi, emekli perişan. Ayrıca ülkemiz, mülteci adı altında, merhamet duyguları ve din kardeşliği gölgesinde Suriye, Afganistan ve de diğer birçok ülkeden gelen yabancıların istilası altında. Fabrikalar, sanayi tesisleri, madenler, limanlar, barajlar, kömür santralleri, kıyılar, yaylalar, en nadide vatan toprakları yabancılara satıldı. Eğitim çöktü, halk fakirleşti, genç işsizlik hat safhada, yoksulluk diz boyu. Hem devlet borçlu hem de vatandaş borçlu.
Bu bağlamda Elazığ seçmeninin oyunu, 20 yıldır tek başına ülkeyi yöneten iktidar partisinden yana kullanması, Elazığ’a “çantada keklik” gözü ile bakılmasına neden oldu. Elazığ bir deprem felaketi yaşadı, “Allahtan geldi, kader, sabır” söylemleri ile iktidar olmanın sorumluluğundan kurtulmaya çalışıldı. Vaatler yerine getirilmedi. İktidar milletvekilleri ne halkın dertlerini dinlediler ne de Elazığ’ın sorunlarını Meclis’te dile getirdiler. Elazığ sahipsiz kaldı. Kendi maaşının artırılmasını isteyen bir Elazığ milletvekili vatandaşa, “bir kilo yerine iki domates alın” dedi. Velhasıl bu sistemden kurtulmak için her Türk vatandaşı gibi Elazığ seçmeninin de demokrasi için sorumluluk alma zamanıdır, oyunu kullanmadan önce on kez değil yüz kez, yüz kez değil bin kez, bin kez değil bir milyon kez düşünmelidir!